Şehrin kalabalığında yalnızlığı yaşamak…

Robinson, gemisi battığı için bir adada yapayalnız yaşamak zorunda kalmış, yaşadıklarını romanlaştırmıştı. Günümüzde bir şehrin kalabalığında ‘gemisi batmış’ gibi düşüncelere dalan, yalnızlığı yaşayanlar o kadar çok ki, ellerindeki cep telefonlarından iletişim kurmaları çare olmuyor, çareyi seyahate çıkmakta buluyorlar.

Adil Çulhaoğlu Adil Çulhaoğlu 28/09/2022 19:00
Şehrin kalabalığında yalnızlığı yaşamak…

Şehirde yalnızlığı,83 yılında 3 hafta, kaldığım Küçük bir otel odasında,  İzmir de yaşamıştım. İzmir’in alışveriş merkezi Kadife Kale’nin canlı kalabalığı, akşam saatlerinde ardı ardına kapanan dükkanların kepenk ve kilit sesleriyle sessizliğe gömülüyor, insanlar işlerinden evlerine gidiyordu.

Şehrin ıssızlaştığını gördüm. Şehrin yerlileri bir günü bitirip, akşamına başlıyordu. Şehre gelmiş yabancılar ve turistler görünüyor etrafta. Saat 6’dan sonra bu ıssızlık, sessizlik, artıyordu. . Lokantada yemek yiyorsun boş masalar arasında, kalkıp bir kafeye gidiyorsun, çay içiyorsun. Boş masalar arasında... Kimseyi tanımıyorsun, diyalog yok. Akşamı ilerleyen saatlerinde,8.30’dan sonra insanlar dışarı çıkıyor canlılık başlıyordu. İnsanlar evden çıkana kadar, bu durum devam ediyordu, 9.00 dan sonra şehrin canlandığını görüyorsun yeniden Ama şehrin kalabalığında yalnızlığı yaşıyorsun yine de.

Dilini bilmediğin, senin dilini de bilmeyenlerin arasında olmak da insana yalnızlığını yoğun olarak yaşatıyor. Marsilya’ya gitmiştim, 1995 yılında, Münih’ten, Fransızca bilmiyorum. Almanca, İngilizce konuşan yok. Dönüşte Nis’te aktarma için istasyonda beklerken anonsları, takip etmeye çalışıyordum. Ama Fransızca idi, anlaşılması güç anonslardandı. Peronda, Alman olduğunu tahmin ettiğim sırt çantalı 2 kadın görmüş, yanlarına gitmiş, anonsu anlamadığımı, Münih trenini beklediğimi söylemiştim. Onlar da bizde aynı treni bekliyoruz, demeleri üzerine rahatlamıştım.

Trene binince saatlerce, ilk vagonda boş koltuklara oturup Almanca sohbet etmiştik, Fransa'da kendimi ahraz, dilsiz hissetmiştim, Almanca konuşmanın yanında, ahrazlık, dilsizlik duygusundan kurtuluşuma ne kadar sevinmiş olduğumu hiç unutmuyorum. Benzer duyguları onlar da taşıdıklarını söylemişlerdi. Konuşmaktan yorulunca, herkes kendi vagonuna gitmişti.

İzmir’in Kadife kalesi, İstanbul’un Beyoğlu ’su, Ankara’nın Sakarya caddesi, Adana’nın Küçük Saati gibi şehirlerin özellikle alışveriş, yeme içme mekanlarının yoğun olarak bulunduğu yaya bölgelerinde, şehre başka yerlerden belirli süreliğine gelenlerin hissettiği yalnızlık bu.

Kalabalıkta yalnızlık, Robinson’un, yaşamak zorunda olduğu adadaki yalnızlıktan daha zor geliyor insana. Robinson doğayla baş başa kalmış en azından…


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Merak etme spam mailler gelmeyecek.