Anamur’da Muz ve Turizm

Akdeniz kıyısında Antalya’yı Mersin’e bağlayan karayolunda ilerlerken Gazipaşa’dan sonra, yamaçlarda, muz bahçeleri ve seraların beyazının sıklaştığını görüyorum. Muzkent levhasından sonra, yolun geçtiği küçük koyda durup fotoğraf çekiyorum. Denize kadar uzanan alanda, muz bahçeleri arasında alışılmışın dışında sadece birkaç yazlık evin varlığı beni şaşırtıyor.

Adil Çulhaoğlu Adil Çulhaoğlu 07/05/2025 18:50
Anamur’da Muz ve Turizm

Dağların dik denize indiği yamaçlarda kah kıvrıla kıvrıla yol alıyor, kah yeni yapılan tünellerden geçiyorum. Bir süre sonra, tepeden Anamur Ovası ve Anamur şehri  aşağıda. Ama karşımda uçsuz bucaksız beyaz bir örtü var adeta. Yol kenarında durup, Anamur ovasını kuşbakışı seyre dalıp fotoğraf çekmeye başlayınca beyaz örtünün muz seraları olduğunu fark ediyorum…

Toros dağlarının kuzeyden çevrelediği, Anamur ovası aşağıda uzanıyor. Dağların yamaçlarından deniz kıyısına uzaklığın 6-7 km, yamaçlarda bulunan Anemurium ören yerinden Anamur’un doğusundaki yamaca yaslanan Dikilitaş yeri arasında 17 kilometrelik sahilinin olduğu, Dragon, diğer adıyla Anamur çayının suladığı bir ovalık alana yayılan Anamur’da, muz seraların beyaz renginin hakim olduğu şehrin manzarasında denizin mavisini görebilmekte zorlanıyorum.

Ülkemizin güneyindeki en uç noktada bulunan Anamur Burnunun doğusundaki yamaçlarında kurulan Anemurium’un, ilk kez  MÖ 4’üncü yüzyıllarda kurulduğu tahmin ediliyor. Rüzgarlı yer anlamına gelen ve MS 1. yy’da çevresinde ilk kez surların yapıldığı antik kent, kısa bir süre Kommagene Kralı IV. Antiochos (MS 38-72) egemenliğine de girmiş. Kıbrıs’a yakın olması nedeniyle, Romalılar Dönemi’nde buranın ara bir istasyon olarak kullanılmış.

Toroslardaki en önemli Roma kentlerinden biri olan Germaniopolis bugünkü Ermenek’e ve iç Anadolu’ya bağlaya kervan yolu ile varmış. Doğal kaynakların ve kereste ticaretinin yapıldığı önemli bir konuma tarih boyunca sahip olmuş. Zaman içinde, Sasaniler, İsaurialılar ve Araplar’ın egemenliğine giren bölge, 12. YY’dan itibaren Selçuklular ve Karamanoğulları ile Türk hakimiyetine girmiş.

Antik şehre doğru yöneliyorum. Restorasyon çalışmaları nedeniyle ziyarete kapalı olan alana, Kazı ve restorasyon ekibi üyelerinin özel izniyle girebiliyorum. Roma ve Bizans dönemlerinden kalma yapıları barındıran antik kent ve çevresinde hem tarih hem de doğa açısında eşsiz zenginliğe sahip. Akdeniz’in mavi suları ile çevrili kumsalından doğuya doğru muhteşem bir manzara var.

Anemurium gezisinden sonra, Anamur şehrine giderken Muz sarartma tesislerinin sıklığı dikkatimi çekiyor. Sahile doğru yöneldiğimde, seraların seyrekleştiği, otel ve pansiyonların denizin kenarında  yürüyüş yolları, kafe ve restoranları görünce, Anamur’un  Muz’unun dışında turizminin döndüğü merkezine geldiğimi anlıyorum. Nice Otel levhasını tanıdık geliyor, Ankara Turizm fuarında Anamur standında aldığım broşürler aklıma geliyor, otelin broşürünü de, Anamur broşürleri arasında buluyorum.  

Nice Otel’de İşletmecisi Hatice Akpınar Ankara’daki fuardaki tanıtım çalışmaları ve Anamur Turizmi konusunda sohbet ediyoruz. Yıllar önce İç Anadolu’yu Ak denize bağlayan Ermenek Anamur yapılmasına başlandığını duyduğumu söylüyorum.’ İç Anadolu’ya Ermenek üzerinden eskinin kervan yolu, günümüzün 123 km’lik kara yolundan 2,5 saatte Akdeniz’in Anamur sahillerine ulaşılabilmesi, Anamur’un iç turizminde haraketlilik getiren ayrı bir unsur oldu ‘diyor Hatice Hanım. ’tabii bu arada Gazipaşa Havaalanının açılmasıyla yabancı tatilcilerin sayısı da artmaya başladı’ diye ilave ediyor. Antik dönemlerde Toroslardan Dragon çayın üzerinden sallarla getirilen kerestelerin yüklenip ihraç edildiği İskele de, burada bulunuyormuş, bu nedenle Semtin adı İskele olmuş.

Eskinin kereste yüklendiği İskeleden günümüzde çevredeki koylara günübirlik tekne turları düzenlendiğini öğreniyorum. ‘Muz mu Turizm mi’ diye sorduğumda, ’Anamur’da Muz üretimi ön planda ama kumsalında carette  caretta deniz kaplumbağalarının yumurtalarını bıraktığı, kum zambaklarının açtığı sahili ile yaylaları, tarih ve doğa zengini Anamur’da  turizm  her yıl daha fazla gelişme kaydediyor’ cevabını alıyorum.

Anamur’dan Mersin yönüne devam etmek üzere yeniden yola koyuluyorum. Daha önceleri hep gece yanından geçtiğim ünlü kalesinden akşam olmadan yakından görmek istiyorum. Bir süre sonra denize Mamure kalesi karşıma çıkıyor. Kale’nin fotoğraflarını hava kararmadan, çekebiliyorum. Akdeniz ve Kilikya ticaret yollarını kontrol etmek amacıyla 4. Yüzyılda Romalılar tarafından inşa edilmiş kalenin etrafı su dolu hendeklerle çevrili, köprüden geçerek içeri giriliyor. Ben yine ziyaret saatini kaçırdığım için içeri giremiyor ancak, dışarıdan fotoğrafını çekiyorum.

Kale, konumu sayesinde bölgenin savunmasında çok önemli olmuş, bu nedenle de Romalılardan Karamanoğullarına kadar çok sayıda medeniyete ev sahipliği yapmışsa da işgallerde yıkımlara uğramış, günümüze kadar birçok onarım görmüş. Karamanoğlu Mahmut Bey tarafından aldıktan sonra, içine tek minareli camii yaptırarak kaleyi onartmış ve kale "Mamure" adını almış. Kale karayolunda yolculuk yapanları uzaktan 39 kulesi ve burçlarının muhteşem görüntüsü ile kendine çekiyor.

Dikilitaş kamp alanında durup, Anamur’a ve upuzun sahilini bu kez doğusundan seyre dalıyorum. Mamure kalesi, Muz’u, tertemiz sahili, ve restorasyonunun bitmesiyle, tatilcileri zengin antik dönemlere götürerek tarihi yaşatacak Anemurium antik kenti ile Anamur, Antalya-Mersin arasında çok büyük bir çekim merkezi olacak ve Anamur turizmine ivme kazandıracak potansiyele sahip olduğunu düşündüm.

Anamur’da tatil yapmayı, daha fazla keşfetmeyi hayal ederek yeniden yola çıkıyorum.

Haydi Anamur tatiline…


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Tüm güncellemelerden e-posta yoluyla haberdar olun.