Yazlıkçılar...

Her yıl yazlıkçıların birkaç ay kalıp büyük şehirlere dönmelerine alışmıştı sahil kasabaları. Bu yıl salgın hastalık nedeniyle kış aylarını yazlıklarında geçirmek isteyen yazlıkçılara, bir de pandemiden kaçarak ev kiralayan ya da satın alanlar eklendi.

Adil Çulhaoğlu Adil Çulhaoğlu 13/01/2021 14:30
Yazlıkçılar...

Bu durum nedeniyle 4-5 kat artan nüfus karşısında yol, su, elektrik gibi alt yapı alanlarında yetersizlik yaşanıyor. Ayrıca, sağlık, ekonomik ve kültürel birçok problem yaşanmasının konu edildiği haberlerin son zamanlarda, medyada çoğaldığı gözleniyor.

Dünyamızı etkisi altına alan pandemi nedeniyle insanların birbirinden uzaklaştığı, şehir ve apartman yaşamında kaçıp sahiller ve dağların tepelerindeki yazlıklarda kış aylarını geçirmek isteyenlerle ilgili haberler, bana 40-50 yıl önce Çukurova’nın bunaltıcı sıcağından, sivri sinekten ve sıtma hastalığından yaylalara kaçan yazlıkçıları hatırlattı.

Eskiden yaylaya çıkan o kadar çok olurmuş ki, memurlar yaylaya gidip çadırlarda hizmet verirmiş

Çukurova’da, eskilerin sarı sıcak dedikleri yaz sıcağı, Kadirli'de de hakim olunca, pek çok aile, sıcaktan ve sivri sinekten kaçıp, Bağdaş, Çişar, Savrun Gözü, Akifiye, Dokurcun, Çardak, Maksutoğlu, Kızıloluk, hatta Göksun'un Meyremçil'ne kadar uzanan yaylalara doğru yola çıkardı.

Çukurova’da kalındığında çardaklarda, damlarda cibinlik denen ince kumaştan dikilmiş, yatağın üstüne ve yanlarını kapatan iplerle gerilmiş bir tül çadır ile sivrisinekten  korunulurdu. Eskiden yaylaya çıkan o kadar çok olurmuş ki, 1902 yılına kadar şehirde hiç kimse kalmadığı için memurların, yaylaya gidip çadırlarda hizmet vermiş oldukları söylenirdi.

Köylerde ev kiralayabilenler evlerde kalırdı

Çocukluğumda bir kaç aile kamyon üstünde Çokak ve Meyremçil’e saatlerce yolculuk yaptığımızı, kışın sürülerini ovaya getiren, yazın yaylalara götüren yörüklerin gittiği yerlerden, vadi boyunca uzanan yollarda yediğimiz tozlar aklımdan çıkmıyor. Dağlar arasında sadece jeep ve kamyonların gidebildiği kısmen ham, kısmen stabilize yollar ile ulaşım sağlanabiliyordu.

Köylerde ev kiralayabilenler evlerde kalırdı ama çoğunlukla köylülerin gösterdiği pınarlara yakın yerlere çadırlar kalınırdı. Çokak’ta kiralanan bir evde kalmış, Meyremçil’de akrabalarla kurulan çadırlarda o zamanki deyimle ‘yaylamıştık’ Eylül’de okullar açılana kadar. Ormanlık, yeşillik yaylalarda pınarlardan akan sularda elimizi yüzümüz yıkamak için soğuk suya alışmaya çalışırdık, uzun süre bekleyerek. Ayı inleri olarak adlandırılan çukurlardan torbalarla çıkardığımız  karı, pekmez ile karıştırınca, karsambacımız bizim yayladaki tatlımız olurdu.

Altyapı yetersizliğinin nedeni, artan nüfus

Turizmimizin yoğunlaştığı sahil kentleri ve küçük tatil beldelerinde, yaylalarda kış nüfusuna göre organize olan sağlıktan temizliğe her türden hizmet birimlerinin büyük oranda artan nüfusa yetmemesi problemin ana nedeni olarak kabul ediliyor. Ama, apart otel, pansiyon, kafe, restoran, lokanta vb. işletmelerin az personel ile çalışması, genelde küçük aile işletmeleri olması nedeniyle işletmecilerin yorgun olmaları da başka bir nedeni olmuş şikayetlerin.

İstanbul, Ankara, Bursa, İzmir gibi büyük kentlerimizden gelenler emlak fiyatlarının katlanmasına yol açmış, günü birlik veya aylık ev kiralarını yükseltmiş, kamu çalışanlarının kiralık ev bulamamaları nedeniyle de, bu beldelerimizde personel sıkıntısının arttığından söz edilmeye başlanmış. Beldelerdeki kamu hizmetlerinde çalışan sayısı ile ödenek ayarlanmalarının nüfusa göre yapılması nedeniyle, yerel yöneticiler yazlıkçılardan ikametgahlarını beldelerin getirmelerini yoğun bir şekilde dillendirdikleri haberlerin ana konusu olmaya başlamış.

Bizim tatil beldelerimizde, ‘tourist go home’ tepkisi olmaz

Bu ve buna benzer problemler, şikayetler, geçtiğimiz yıllarda İtalya, İspanya, Fransa Almanya, Hollanda, Belçika gibi ülkelerin turistik şehirlerinde yaşanan ‘over tourism’ sonucu, kamu hizmetlerinin yetersiz kalması, emlak fiyatlarının artması, kiralık ev bulma sıkıntısı, aşırı kalabalık, gürültü gibi olumsuzluklara hem yerel halk hem de yöneticilerce gösterilen tepkilerle benzerlik gösteriyor.

Bizim tatil beldelerimizde, Avrupa’nın Venedik, Barselona, Münih, Amsterdam gibi şehirlerin duvarlarına ‘tourist go home’ sloganın yazılmasına kadar uzanan böyle bir tepki gösterileceğine hiç kimsenin ihtimal vereceğini düşünmüyorum.

YENİ YILIN, 2020’NİN PANDEMİLİ GÜNLERİNİ UNUTURMASINI, EL ELE MUTLU GÜNLERE KAVUŞMAMIZA BAŞLANGIÇ OLMASINI DİLİYORUM.

 

 

 


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Merak etme spam mailler gelmeyecek.