Tarihi Yarımada'nın hafızası kayıt altına alındı

“Eğer yazılı kaynaklar olmasa yapıların, mahallelerin ve dolayısıyla da kentin gerçek kimliği bilinemezdi. Aslında yapılan her çalışmanın da amacı bir nevi resmi kayıt oluşturmaktır.” diyen Ayşenur Erdoğan, Fatih Suriçi İstanbul'u Bibliyografyası ile Fatih'in kültürel hafızasını kayıt altına alıyor.

13/01/2021 13:21
Tarihi Yarımada'nın hafızası kayıt altına alındı

Türkiye’nin ve İstanbul’un gözbebeği Tarihi Yarımada her dönem hem araştırmacıların hem de sanatçıların ilgi odağı oldu. Hakkında sayısız eser verildi, kitaplar, makaleler yazıldı, sempozyumlar yapıldı. Ancak sözkonusu eserler böylesi büyük bir medeniyet mirasına sahip özel bir coğrafya için belki daha başlangıç mesabesinde. Zamanın getirdiği tahribatla tarihi dokusu hızla değişen Fatih’in kimliğini korumak ve bu bağlamda kültürel hafızayı canlı tutmak amacıyla ortaya konan her eser çok değerli. İstanbul’un Yaşayan Efsanesi Prof. Semavi Eyice’nin rahle-i tedrisinde yetişen araştırmacı Ayşenur Erdoğan’ın Fatih Belediyesi için hazırladığı Fatih Suriçi İstanbul’u Bibliyografyası işte böylesi değerli eserlerden biri.

Akşam'dan Gülcan Tezcan'ın haberine göre, Tarihi Yarımada’da yer alan semtler, meydanlar, dini ve sivil yapılar, abideler, askeri ve idari müesseseler ile ilgili yazılı bütün kaynakları bir araya getiren kitap, Tarihi Yarımada ile ilgili çalışacak araştırmacılar ve akademisyenler için ilk başvuru kaynaklarından biri olacak nitelikte. “Bu projenin amacı kutlu belde için yazılan eserleri mümkün olduğunca bir araya toplayabilmektir” diyen Ayşenur Erdoğan, Prof. Eyice’den öğrendiği disiplin ve çalışma anlayışıyla bu zorlu çalışmanın üstesinden geldiğini söylüyor. Ayşenur Erdoğan’la Fatih Suriçi İstanbul’u Bibliyografyası’nı konuştuk, Prof. Semavi Eyice’yi yâd ettik.

İstanbul ve özellikle tarihi yarımada ile ilgili çalışmanızın nedeni nedir? Sizi akademik anlamda bu noktada tutan şey nedir?

Neredeyse beş yıla yakın Semavi Hoca ile çalıştım. Hoca ile çalışmalarımız da ağırlıklı olarak İstanbul ve Tarihi Yarımada üzerineydi. Ondan sonra da bir miras olarak devam ettirmeye gayret ediyorum. Dahası İstanbul gibi çok katmanlı bir belde de kaleme alınması gereken dahası birçok unsur vardır. Nitekim ne niyetle gelirlerse gelsinler bir şekilde bu beldeye kayıtsız kalamayan Seyyah ve Elçi notları, Osmanlı Arşivinde bulunan vesikalar ile de birleştirildiğinde İstanbul ve Suriçi için yazılacak daha pek çok konu bulunmaktadır.

İstanbul’un kültürel ve tarihi mirası üzerine Prof. Semavi Eyice ile pek çok çalışma yaptınız. Böyle bir hocayla çalışmak size nasıl bir tecrübe kattı?

“İstanbul’un Yaşayan Efsanesi”nin rahlesine oturduğumda, tarih bölümünden mezun olmuş yüksek lisansa yeni başlamış bir talebeydim. Hocayı ona hayran olan herkes kadar tanıyordum. II. Dünya Savaşı’nın Almanya’sında şehir bombalanırken eğitimine devam etmiş, ülkesine gelip birbiri ardına çalışmalar yayımlamış, kürsü kurmuş, ünü sınırların ötesine taşmış bilgiye ulaşmak günümüzdeki kadar kolay değilken sayıları binleri aşan çalışmaya imza atmış, birçok anıt eseri yıkılmaktan kurtarmış, hocaların hocası Prof. Dr. Semavi Eyice.

Ama daha fazlası vardı. Benim karşımdaki Semavi Eyice “İmkânsız” kelimesini sözcük dağarcığından çıkaralı çok olmuştu. Gözleri görmediği halde bir çalışmayı bitirip derhal diğerine başlayan, yorulmak nedir bilmeyen, bildiklerini asla ama asla esirgemeyen, anlattıkça anlatma arzusu artan, son nefesine kadar hâlâ öğretme derdinde olan bir hocaydı.

Beraber çalıştığımız o yıllar süresince gördüm ki âlimin yaşı olmaz engel tanımazmış. Anladım ki âlim durunca yorulur çalıştıkça dinlenirmiş. Derdi ilim olan bahanelere sığınmazmış. Nefes alıyorsa gördüğünün, duyduğunun ve bildiğinin karşılığını vermesi gerekirmiş.

Fatih Suriçi İstanbul’u Bibliyografyası’na dönersek. Çok önemli bir kaynakça kazandırdınız kütüphanelere. Nasıl bir çalışmanın ürünü bu kitap?

Fatih Suriçi İstanbulu Bibliyografyası doğrudan Fatih Belediye Başkanı Ergun Turan Bey’in teklifi ile ortaya çıkmış bir eserdir. Kendisi Tarihi Yarımada’nın kültürel kalitesini artırmak için büyük gayret gösterdiğinden, bu kıymetli belde hakkında yapılmış tüm araştırmaların bir araya getirilerek bir bellek oluşturmak niyeti ile çalışmayı tarafıma teslim etti.

Tabii, bu hiç kolay olmadı. Zira karşınızda kocaman bir imparatorluklar başkenti duruyor. Önce surlar ile çevrili yarımadanın semtleri belirlendi. Daha sonra tek tek her devre ve her dine ait yapılar tespit edildi. Devamında Fatih, Suriçi, Tarihi Yarımada ve onu oluşturan unsurlar hakkında Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM), İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, Salt Araştırma, İstanbul Üniversitesi ve Bibliotheque Nationale de France gibi 20’ye yakın kurumun veri tabanı kullanılarak bir araştırma yapıldı. Ağırlık Türkçe olmak üzere Osmanlı Türkçesi, İngilizce, Fransızca ve Almanca 6263 çalışma tespit edildi ve başlıklar halinde tasniflendi. Değerli akademisyen hocalarımın da yönlendirmeleri ile bir yılı aşkın bir çalışma süresinde bu eser ortaya çıktı.

Suriçi İstanbul’una dair çalıştığınız başka konular var mı?

Şu an hali hazırda Suriçi’nin bazı eserlerine dair eldeki verileri arşiv vesikaları ile harmanlayarak yürüttüğüm çalışmalarım var.

İstanbul’un kalbi olan Tarihi Yarımada ve Suriçi hakkında yapılan çalışmaları yeterli buluyor musunuz?

Tarihi Yarımada ve Suriçi için yapılmış çok iyi çalışmalar var elbette. Ancak kadim uygarlıklara ve imparatorluklara ev sahipliği yapmış bir belde için ne kadar çalışma yapılırsa yapılsın az kalmaktadır. Zira bugün müstakil çalışmalara konu olmamış birçok eseri bulunmaktadır. Ayrıca Suriçi için süreç devam etmektedir. Nitekim yarımadada her gün ve her an yeni bir detay ortaya çıkabilir. Düşünün ki sadece Marmaray kazısında beldedeki ilk yerleşimin İsa’dan önce 6000-6500’lere kadar indiği tespit edildi. Farklı dönemlere ait eserler bulundu. Bizler de araştırmacılar olarak Tarihi Yarımada’daki bu büyük mirası ve kültürel kimliği ortaya çıkaracak çalışmaların çoğalması için gayret göstermeliyiz.

Şehir çok hızlı değişiyor ve çok ciddi tahribatlar yaşanıyor bu bölgede. Bu anlamda yapıların, mahallelerin yerleşimlerini bilmek nasıl bir fayda sağlıyor?

Eğer yazılı kaynaklar olmasa yapıların, mahallelerin ve dolayısıyla da kentin gerçek kimliği bilinemezdi. Aslında yapılan her çalışmanın da amacı bir nevi resmi kayıt oluşturmaktır. Bu çalışmanın da amacı bugüne kadar yapılmış eserleri bir araya getirirken, bundan sonra yapılacak çalışmalara da kaynak gösterebilmektir.

 

 


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Merak etme spam mailler gelmeyecek.