Prof. Dr. İlber Ortaylı: Kapadokya'da otel sayısını sınırlamak gerekiyor
Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda Kapadokya'ya ilk kez 62 yıl önce gittiğini belirterek bölgeye dair anılarını paylaştı.

Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda Kapadokya'ya ilk kez 62 yıl önce gittiğini belirterek bölgeye dair anılarını paylaştı. T24'te yer alan habere göre Ortaylı, öğrencilik yıllarında katıldığı eğitim amaçlı gezilerde Göreme, Ürgüp, Alacahöyük, Boğazköy ve Konya gibi tarihi merkezleri görme fırsatı bulduğunu, o dönemde bölgenin doğal ve kültürel zenginliklerinin kendisini etkilediğini ifade etti. Bölgedeki turizm gelişimine de dikkat çeken Ortaylı, Kapadokya'nın korunması gerektiğini vurguladı.
Ortaylı, "Bugün Kapadokya artık otellerin ve seramik atölyelerinin bulunduğu bir bölge haline geldi. Fakat burada bir sınırlama gerekiyor. Fazla tabela var. Otel sayılarını da bölgelere sınırlamak gerekiyor. Bölgenin insanı ilk anda çok bilmiş bir girişimcilikle dağa tepeye otel yapmaya kalktı. Bugün bunun kontrol altına alınmasına çalışılıyor. Bu bölgenin tarihi Anadolu'ya ışık tutuyor. Korumamız lazım" dedi.
"Fazla tabela var"
Ortaylı, Instagram hesabından yaptığı paylaşımda şöyle yazdı:
"Kapadokya bölgesine ilk kez 62 yıl önce ayak bastım. 1963 Nisanında bundan 62 yıl önce eğitim amaçlı gezilere katıldım. Konaklama imkânımız olmadığı için Alacahöyük, Boğazköy'e, Göreme'ye, Gordion'a, Konya'ya gittik. O zamanın Konyasını görmek büyük bir şanstı. Pek tabii asıl büyük kazanç Göreme. Aksaray kavşağından sonra şose yolla ulaşılan Ürgüp ve Göreme'nin bizim literatürden tanıdığımız bacaları vardı ama mekteplerde bacaların dışında en hafif bir bilgi verilmeyen kaya kiliseleri, manastırlar hepimizi büyülemişti. Nevşehir ve Ürgüp Selçuklu medeniyetinin, Bizans'ın kaynaştığı yerlerdi.
Doğrusu yaptığımız işlerden çok keyiflenmiştik. Ankara gibi İstanbul'un aksine dış dünyaya kapalı görünen bir başkentte dünya ile temas ediyorduk. Hatırlıyorum, lise birinci sınıftaydım. O yılın sonunda eylül ayında ne yapıp edip Bursa, İzmir ve Burdur üzerinden Antalya'ya gittim. Bu gezi için rahmetli annemle epey mücadele ettik. Ama Türkiye henüz bakirdi. O bakir Antalya ve Alanya'yı bir daha görmem mümkün olmadı. Aynı şeyi ikinci sene okulun turizm kolunda, oralarda tertiplediğim bir geziyle sağladık. Rehber öğretmenimiz kimyacımız Osman Bey'di. Efes'i ve Bergama'yı görmüştüm, Selçuk'a bakmıştım. İzmir'den demiryolu ile ulaştığımız Selçuk kasabasından Efes Harabeleri'ne tırmanmak ayrı bir keyifti.
Kapadokya o zaman da çalışkan insanların bölgesiydi. Nevşehir, Türkiye'nin en büyük kamyon filosuna sahipti. Kayaların içindeki depolar birtakım sebze ve meyvenin depolanıp uygun bir mevsimde yüksek fiyata satılmasına müsaade ederek bir servet getiriyordu. Haklarıdır. Bölgenin çocukları cin gibiydi. Her aileden birkaç kişinin bürokrat olması ananeydi. Yavaş yavaş Avanos'un klasik çanak çömlek üretimi bugün seramiğe dönüştü. Bugün Kapadokya artık otellerin ve seramik atölyelerinin bulunduğu bir bölge haline geldi. Fakat burada bir sınırlama gerekiyor. Fazla tabela var. Otel sayılarını da bölgelere sınırlamak gerekiyor. Bölgenin insanı ilk anda çok bilmiş bir girişimcilikle dağa tepeye otel yapmaya kalktı. Bugün bunun kontrol altına alınmasına çalışılıyor. Bu bölgenin tarihi Anadolu'ya ışık tutuyor. Korumamız lazım."
Önemli haberleri kaçırma!
E-posta bültenine abone ol: