İTÜ VAKFI TURİZM OKULU SIRA DIŞI BİR OKULDU

Şaban Ali Yaşaroğlu Şaban Ali Yaşaroğlu 31/12/2019 23:40
1991 yılının Mayıs ayında,  İTÜ Vakfı Eğitim ve Kültür Tesisleri bünyesinde Turizm ve Otelcilik Okulunu kurmam için öneride bulunulduğu zaman  58 yaşında idim.Gelen teklifi kabul etmemi sağlayan donanımım genç yaşlarda başlayan uzun ve soluksuz bir yolda kazanılmıştır.

12 yaşında başladığım çalışma hayatım uzun yıllar alt kademelerde devam ederek üst kademelerde noktalanmıştır.Eğitimciliğim ise ilkokul 5.sınıfında okurken 1.sınıf  öğrencilerine ders vermekle başlamış ,İstanbul Hilton Otellerinde Meslek içi Eğitimcisi, OTEM Turizm Okulunda öğretim görevlisi ve çeşitli turizm okulları ve üniversitelerinde turizm üzerine konferans ve makalelerle devam etmiştir. Cumhuriyet dönemimizin unutulmaz Milli Eğitim Bakanı 02 Ocak 1956 yılında Tokatlıyan Otelinde “İyi İnsan İyi Vatandaş” kitabını bana imzalarken, “Evladım, öğreneceksin ki, öğreteceksin” sözü, öğretmede benim yol haritam olmuştur.

Ayrıca 18 yaşında başlayan siyasi parti üyeliğim süresince Türk ve dünya siyasal hayatın serüvenlerine tanık oldum. Merhum İsmet İNÖNÜ ve Merhum Bülent ECEVİT’in yanında bulunma şansını elde etmiştim. Halka doğruları söylediği için oy alamayan ama halkı aldatarak ve yalan söyleyerek oy çoğunluğunu sağlamış olan siyasetçileri de tanıdım.

İşte bu birikimlerim, deneyimlerim ve gözlemlerimin donanımıyla İTÜ Vakfı bünyesinde bir Turizm ve Otelcilik Okulunu hayata geçirmek için işe başladım. Önce, okulun yapılabilirliği –fizibilitesi- programını hazırladım. Bu arada sektörde, turizm eğitiminde, diplomalıdan öte deneyimli, birikimli, usta öğretici, eğitici on kişi göreve başladık. Sektörün içinden gelen  eğitici arkadaşlarım en az benim kadar sektörün nasıl bir eleman tipinin beklentisi içinde olduğunun bilincinde idiler. Bu nedenle okulda öğretmenlerden oluşturduğum 5 kişilik bir mülakat heyeti mevcuttu. Okula başvuru yapan öğrenci adayları bu mülakat heyetinin çapraz soruları ile titizlikle seçilerek okula kabul ediliyordu.

Öğrencilerimiz arasında her dönem sayı olarak kızlar fazlaydı. Öğrenciler; hafta da 5 gün, günde 6 saat , 3 öğretmenden ders alıyorlardı. Ayrıca her Çarşamba son derslerini konferans veya panel şeklinde sürdürmekteydik. Yurt içinden ve yurt dışından çağrımıza olumlu yanıt almaktan mutluluk duyduğumuz, Ord. Prof. Reşat KAYNAR, Dr. Üzeyir GARİH, Tavit KÖLETAVİTOĞLU, Prof. Dr. Nurettin SÖZEN, Prof. Dr. Oktay SİNANOĞLU, Hülya ASLANTAŞ, Ferit VOLKAN, Dr. Alev COŞKUN, Prof. Dr. Tarık MİNKARİ, Altan ÖYMEN, Prof.
Dr. Kemal KAFALI, Bahattin YÜCEL, Talha ÇAMAŞ, Hayrettin KARACA, M. Nadir GÜLLÜ, Sinan BABİLA, Prof. Dr. Recep ÖZGÜLTEKİN, Faruk PEKİN, Prof. Dr. Orhan KURAL, Nihat BÖYTÜZÜN, ve Dünya Seyahat Acentaları Birliği (UFTAA) Başkanı TAYLOR, Rolf KENDA ‘nın da aralarına bulunduğu uzman sayısı 170’e varan saygın kişiler okulumuza gelip öğrencilerimizle deneyimlerini, bilgilerini paylaşmışlar ve genç beyinlerine aydınlığın ateşini tutuşturmuşlardır.

Diğer yönden her cuma İngilizce dersinden sonra öğrencilerimizi topluca üniformalarını giymiş olarak, öncelikle otel ağırlıklı, İstanbul’un tarihi yerleri, müzeler, fuarlar ve İstanbul’a gelen yabancı kruvazör yolcu gemilerine götürüyorduk. Amacımız; öğrencilerimize yerinde yaşatmak, sektörün çalışanları ve yöneticileri ile tanıştırmak ve turizm sektörünü sevdirmekti. Nitekim zaman içinde öğrencilerimiz için yararlı şeyler yaptığımızı gözlemliyorduk. Eğitim amaçlı gezilerle öğrencilerimizin bilgi, birikim ve görgüleri giderek güçlenmekte olduklarından mutluluk duyuyorduk.            
            
- Öğrencilerime bilimin izinden gitmelerini önerirken, “Sizin sermayeniz bilginiz olacak” diyordum.

- Burası bir üniversite çatısı, üniversitenin evrensel değerleri ve bilgileri yakalamak yeri olduğunu söylüyorduk.

- Onların her koşulda sorgulayıcı olmalarını istiyorduk ve Eflatun’un; “Sorgulanmayan hayat, yaşamaya değmez” sözünü hatırlatıyorduk.

- Giyimleriyle, konuşmalarıyla, toplum içinde çağdaş davranışlarıyla uygar olmalarını söylüyor ve “Uygarlık doğa ile uyumlu yaşamaktır” diyorduk.

- Öğrencilerimize, “mesleğiniz turizm” hatırlatmaları yapıyorduk ve “Turizmin tertip, terbiye ve düzen olduğunu” söylüyorduk.

- İnsanları ve tüm canlıları sevmelerini istiyor ve “Sevginin hayatın kaynağı olduğunu” vurguluyorduk. Hizmet sektörünün, insanı sevmekle ilgili olduğunu vurguluyorduk.

- Öğrencilerimize, Cumhuriyetin erdemini ve demokrasinin açılımını yaparken; “Cumhuriyet vatandaşa bilinç aşılar, demokrasi ise halkın yalnız istediklerini yapmak değil, istemesi gerekenleri de yapmak olduğunu” vurguluyorduk.

- Öğrencilerimize, mesleki eğitimleri yanında genel kültürlerini güçlendirici ve ufku açıcı sözler ve hatırlatmalar yapıyorduk. Örneğin, onlara düşünce adamı olmalarını söylüyor, “Düşünmezseniz, yaşlanırsınız” diyorduk.

- Sizler turizmin geleceğisiniz, turizm uluslararası bir sektördür. Bu özelliğinden dolayıdır ki; “Sizler gelmekte olanı önceden gören Türk turizmcileri olmalısınız. Bu nedenle kendinizi her bakımdan geliştirmelisiniz, kendinizi var etmelisiniz”, diyorduk.

- Onlara turizmde her şeyin başının insan faktörü olduğunu hatırlatıyor ancak,  “Turizmde aydınlanmacı ve yaratıcı kafalar olmazsa sektörün bir ayağı eksik olur, zaman geriye değil ileriye ve geleceğe bakmanın zamanıdır”, diyordum.

- Sevgili öğrencilerimize, her fırsatta kitap okumalarını öneriyor ve “Kitap, cepte taşınan bir bahçeye benzer. Çünkü kitap insanı adam eder, teknoloji değil”, diyordum.

- Dersimde öğrencilerim “Kemalizm nedir, hocam” diye sorduklarında “Kemalizm yalnız Türk ulusunun bayrağı değil, tüm mazlum ve esir milletlerinde bayrağıdır ve bayrağı olmaya devam edecektir. Çünkü Kemalizm’in yüzü eski dünyaya değil, gelecek olan dünyaya dönük bir aydınlanmanın ışığıdır.” diyordum.

- Öğrencilerime daima pozitif olmaları ve gülümsemeyi yüzlerinden eksik etmemelerini, Öğrencilerimizin toplum içinde aydın insan olmalarını istiyor, onlara “Aydın insan, sıradışı, Ayrıca branş öğretmeni arkadaşlarım mesleki derslerine başlamadan önce her gün 15 dakika kürsüde başta Kurtuluş ve Bağımsızlık Savaşımızın destanı “Nutuk” ve Turgut ÖZAKMAN’ın “Şu Çılgın Türkler”, “Diriliş” ve Prof. Dr. Doğan KUBAN ve Oktay AKBAL’ın haftalık ve günlük makalelerini öğrencilere okutuyorduk. Onlara, “Tarihe iz bırakmış, insanlığa bir şeyler vermiş bu gibi saygın insanların kitap ve makalelerini öneriyor ve bu insanlar ölmez insanlardır” diyorduk.

Diğer yönden zaman zaman derse başlamadan önce sınıfta 4-5 dakika neşeli şarkı türkü ve coşturucu marşları öğrencilere dinletiyordum. Bu “Eğlendirerek Öğret” yöntemini pedagog eğitimci bir İngiliz profesörden öğrenmiştim.

İşte İTÜ Vakfı Turizm ve Otelcilik Okulundaki değerli ve vefakâr öğretmen arkadaşlarımla, ortaklaşa ve aynı ruhla sevgili öğrencilerimize sınıfta insan olmanın eğitimini veriyorduk. Okulda eğitime gönül vermiş paylaşımcı bir ekip idik. Basınla ilişkilerimiz çok iyi idi. Her bir etkinliğimiz günlük gazete ve aylık dergilerle kamuoyuna duyuruluyordu.

Vakfımızın Kurucusu, Onursal Başkanımız, iki dönem İTÜ Rektörlüğü görevinde bulunmuş Rahmetli Hocamız Prof. Dr. Kemal KAFALI’nın hasta olarak yattığı Cerrahpaşa Hastanesine ziyarete gitmiştik. Bizi hastane odasının kapısında Hocamızın Rahmetli Eşi Muzaffer Hanım karşılamıştı. Hocamız bizi gördüğünde fazlası ile duygusallaştı. Muzaffer Hanım’a “Hanım, biliyor musun Şaban Bey Vakfımıza ilk geldiği günlerde kendisini çok üzdük. O özel sektörden gelmişti, biz bürokrattık. Anlaşamıyor, zaman zaman kendisini kırıyorduk. Fakat gün geçtikçe ne kadar iyi bir insan olduğunu anladık ve kendisini çok ama çok sevdik. Biz kendi içimizde Vakfımızı tanıyorduk. Şaban Bey ve kurduğu okul sayesinde kamuoyu Vakfımızı tanımış oldu.” dedi. Ben kendisine “olur mu Hocam?” dediğimde, “Ben gerçek olanı söyledim” diye ilave etti.
 
Okulumuz 1 yıl süreli idi. 6 ay yarı uygulama şeklinde kurumsal eğitim, 5 ay İstanbul’da 5 yıldızlı otel veya seyahat acentalarında staj şeklindeydi.  Her hafta stajdaki öğrencilerimizi yerinde denetliyor ve durumları ile ilgili bilgileniyordum. Sektörün yöneticileri ile ilişkilerimiz çok sıcaktı. Staj sonrasında öğrencilerimizin % 80’i staj yaptıkları işletmelerde işe girmiş oluyorlardı. Bazıları da değişik ülkelere eğitimlerini geliştirmek için gidiyorlardı.
Bakanlık ve özel sektör temsilcileri, Rektör ve öğretim üyeleri, Vakfımızın yöneticileri, öğrenci velileri ve Basın Temsilcilerinin de katılımı ile düzenlediğimiz mezuniyet töreni ile mezun oluyorlardı.

Okulumuzun eğitim kalitesi zamanla Turizm Sektöründe bir marka haline gelmişti. Eğitim düzenimiz hakkında gerek yurtiçi gerekse yurtdışından gelip benden bilgi almakta idiler. Örneğin; 22 Aralık 2000 günü Fransız ESUP Turizm okulundan Philippe SADA’nın başkanlığında bir heyet okulumuza gelerek bizden bilgi almışlardı.

Hep kendi isteğimle ayrıldığım kurumlardan törenlerle uğurlanmıştım. Örneğin; 30.09.1988 de TUGEV_OTEM Eğitim Merkezinden ayrılmam nedeniyle düzenlenen törende Okul Müdürü Sayın Avni AKER’in, “Sayın YAŞAROĞLU” diye başlayan konuşmasında, “Sizin düzenli ve sistemli çalışmanız, geniş mesleki bilgi ve deneyimlerinizin öğretmenlerimiz, kursiyerlerimiz ve bizler için büyük bir eğitim desteği sağlamıştır. Eğitim Merkezimizden ayrılmanız bizler için olduğu kadar, öğretmenlerimiz ve kursiyerlerimiz için en büyük eksiklik ve kayıp olarak telakki edilmektedir.” cümlesi beni fazlasıyla duygulandırmıştır.

2011 yılında, 20 yıl hizmetinde bulunduğum İTÜ Vakfı Turizm Okulu ve Sosyal Tesisler İşletme Müdürlüklerinden ayrılmak zorunda kaldım .Görevimden ayrılmanın ötesinde , okulun kapatılmasından ve gerçekleştirmek istediğim projelerimi hayata geçiremediğim için üzgünüm. Bir yıl olan eğitim süremizi iki yıla çıkarma, öğrencilerimizi uluslararası kurvaziyer yolcu gemilerinde staj yapma olanağı sağlama çalışmalarımız gerçekleşemeden sonlanmıştı.
 
 

Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Merak etme spam mailler gelmeyecek.