İTO'dan uyarı.... Yeme-içme sektöründe iflas dalgası kapıda
İstanbul Ticaret Odası Restoran ve Yiyecek-İçecek Hizmetleri Komitesi de sektördeki derinleşen krize dikkat çekti. Komite Başkanı Ebru Koralı, sürdürülemez maliyetler nedeniyle işletmelerin kapanma riskiyle karşı karşıya olduğunu belirtti.

İstanbul’un yeme-içme ve eğlence sektörü, turizme can verirken sürekli baskılarla adeta cezalandırılıyor. Orantısız denetimler, ekonomik darboğaz ve hukuki belirsizlikler binlerce işletmeyi iflasın eşiğine getirmiş durumda. Şehir ekonomisinin lokomotif sektöründe on binlerce çalışan işini kaybetme tehlikesi de yaşıyor.
İstanbul’un uluslararası marka değerini yükseltme hedefinin bel kemiğini oluşturan yeme-içme ve eğlence sektörü, son dönemde giderek artan denetimler, ekonomik baskılar ve keyfi uygulamalar nedeniyle hayatta kalma savaşı veriyor. Vergisini ödeyen, binlerce kişiye istihdam sağlayan ve kentin kültürel belleğini taşıyan işletmeler, adeta cezalandırılıyor.
Küresel şehir vizyonuna sahip İstanbul’un en dinamik ekonomik bileşenlerinden biri olan yeme-içme sektörü; yalnızca gastronomi değil, aynı zamanda kültür, turizm ve yaşam tarzı deneyimini de temsil ediyor. Ancak sektör temsilcileri, son aylarda artan ‘orantısız’ denetimlerin faaliyetlerini sekteye uğrattığını, ekonomik sürdürülebilirliği ciddi biçimde tehdit ettiğini söylüyor.
AYNI AYDA 10’DAN FAZLA DENETİM YAPILIYOR
Özellikle Kadıköy, Karaköy, Balat, Bomonti ve Beşiktaş gibi genç ve turist yoğunluklu bölgelerde faaliyet gösteren işletmeler, çevre rahatsızlığı, gürültü, tabela, müzik ruhsatı ve sigara alanları gibi gerekçelerle ardı arkası kesilmeyen denetimlerle karşı karşıya. Bazı işletmelere aynı ay içinde 10’dan fazla denetim uygulandığı, cezaların orantısız ve caydırıcı olmaktan çok ‘yıldırıcı’ olduğu belirtiliyor.
Kadıköy Esnaf Derneği (KADIDER) Başkanı Süleyman Erdal Eroğlu, sektörün içinde bulunduğu durumu şu sözlerle özetledi: “Denetlemelerden değil, sistematik hale gelen sürekli psikolojik baskıdan bunaldık.”
"BU SEKTÖR İSTANBUL'UN RUHUDUR"
Eroğlu’na göre, alkollü içecek servisi yapan işletmeler yasal çerçevede faaliyet gösterme hakkına sahip. Ancak uygulamadaki keyfilik ve siyasi baskı, yalnızca esnafı değil, semtin sosyal ve ekonomik dokusunu da tahrip ediyor.
"Bu sektör, İstanbul’un ruhudur," diyen sektör temsilcileri, turisti cezbeden atmosferin büyük ölçüde özel sektörün dinamizmiyle ayakta kaldığını vurguluyor.
ALKOLLÜ İÇECEK PROMOSYONUNA YASAK: İNDİRİM BİLE SUÇ SAYILIYOR
Sektördeki baskının bir başka boyutu da alkollü içeceklere yönelik uygulamalar… Fiyat indirimi gibi temel satış stratejileri bile ‘özendirici’ sayılarak yasaklanıyor. Bu yaklaşımı ‘çifte standart’ olarak değerlendiren sektör temsilcileri, “Bu bir reklam değil; bireylerin tercihine saygıdır. Ancak konu alkollü içecek olduğunda her şey yasak kategorisine sokuluyor” diyor.
İTO’DAN UYARI: “İFLAS DALGASI KAPIDA”
İstanbul Ticaret Odası Restoran ve Yiyecek-İçecek Hizmetleri Komitesi de sektördeki derinleşen krize dikkat çekti. Komite Başkanı Ebru Koralı, sürdürülemez maliyetler nedeniyle işletmelerin kapanma riskiyle karşı karşıya olduğunu belirtti.
Koralı, “Enerji, kira, personel ve gıda maliyetleri fırlamış durumda. Fiyatlar artıyor ama buna rağmen kamuoyunda ‘fahiş fiyat’ algısı hâkim. Bu algı, sektörün imajını zedeliyor. Acil önlem alınmazsa istihdam kaybı kaçınılmaz olur” dedi.
Koralı, şöyle devam etti:
"Sektörümüzde sürdürülebilirliğin sağlanabilmesi için fiyat politikalarının yeniden değerlendirilmesine ve güncellenmesine ihtiyaç duyuluyor. Enerji maliyetlerindeki artış, kira bedelleri, personel giderlerindeki yükseliş, gıda fiyatlarında yaşanan artışlar, KDV, döviz kurlarındaki dalgalanmalar ve enflasyonist durum, menü fiyatlarımıza doğrudan yansıyor. Bu da kamuoyunda ‘fahiş fiyat’ algısına yol açıyor. Bu algının önüne geçmek için sektörümüzde sürdürülebilir ve makul bir fiyat dengesi oluşturmak amacıyla bir yol haritası belirlenmesi gerekiyor.”
Önemli haberleri kaçırma!
E-posta bültenine abone ol: