Dönülmez kavşakta İstanbul turizmi: Görünmez yükü yönetmek
Dijital ekonomi, seyahat sektörünü kökten değiştirdi, ama her zaman iyiye mi? İstanbul’da, ofisleri bile olmayan dev dijital platformlar, hiç yatırım yapmadıkları şehrimizin sahibi gibi davranıp turizmi domine ediyor. Kruvaziyer gemileri Boğaz’ı geçip duruyor, ama uluslararası kurallar çoğu zaman yetersiz. Büyük şirketler, şehre yapacakları yatırımları minimumda tutuyor.

K. Gürkan Özer / CEO - E22 Turizm, Planlama ve Dayanışmanlik
Franchise otel zincirleri, durum iyi iken yerel yatırımcının zorluklarla kurduğu dev emlak yatırımı otellerden maksimum komisyon faydalarını alıyorlar, kriz varken ise hiçbir şeyden sorumlu değiller. Peki ya biz ne yapıyoruz? Maalesef çoğu zaman turizmden elde edilen vergiler sosyal, kültürel ve çevresel kapitallerimizi korumaya değil, göz alıcı tanıtım kampanyalarına harcanıyor.
Sonuç ortada: Istanbul turizm şehri – destinasyonu olarak kuşatma altında. Yerel halkın hiçi bir faydasına olmayan bir turizm sektörü, turizmin artan gelir dağılımı eşitsizliği, iklim değişikliği stresleri ve bozulmuş ekosistemlerle karşı karşıyayız. Istanbul halkının öfkesi de tıpkı Barselona’daki gibi yükselecek yakındır.
Bu mu acaba Sürdürülebilir Turizm? Mevcut turizm iş modelimiz, değerlerden çok turist sayılarını, konaklama geceleme sayılarını ödüllendiriyor. Sürdürülebilir Turizm olarak başladığımız yolculuk sadece sloganlarda, geçiştirmek için alınan sertifikalarda değil, turizm sektörünün dokunduğu her alanda sürdürülebilirliğin şeffaf yönetimlerle ölçülmesi ve yönetilmesi ile olabilir.
Turizm Endüstrisi, Küresel Karbon Ayak izinin %9-11 ini üretmekten sorumlu. İstanbul turizmini yönetenler, artık turizmin yarattığı zenginliğin daha eşit paylaşılmasından, turizm her alanında (uçak, otel, cruise, müzeler, restoranlar, şehir içi ulaşım vb.) emisyonlarını azaltmaktan da sorumlu olacaklardır.
Yöneticiler ve Bakanlıklar artık turizmi sadece gelir kaynağı olarak görmemeli, Istanbul ’un altyapı, ulaşım ve her türlü planlamasının şehrin turizm gelişimine entegre edilmesi gereklidir. Turizm gelişirken, İstanbul halkının günlük yaşam kalitesini, kültürel değerlerini ve sosyal düzenini olumsuz etkilemesine izin verilmemelidir. Mesela, Kruvaziyer gemileri sık sık geldiğinde, Karaköy’den Sultanahmet’e gitmek isteyen otobüsler yüzünden sahil yolu tamamen kilitleniyor. Benzer şekilde yoğun sezonda Eminönü’nden tramvay a da vapura binmek büyük kargaşanın içine girmek haline geliyor.
İstanbul turizmin geleceği basit bir gerçeğe dayanıyor: İstanbul ‘un turizm değerleri sonsuz kaynaklar değildir.
Kamu ve özel sektör arasında yapılandırılmış, iş birliğine dayalı yönetim olmadan, turizm bağımlı olduğu değerleri yok edecektir. İstanbul turizmi bir yol ayrımında: Akıllıca yönetilirse, yerel refah, dayanıklılık ve yenilenme için bir güç olabilir. Kötü yönetilirse, kendi görünmez yükü altında çökecektir
Turizmin Görünmez Yükü = Turizmin doğal kaynaklar, İstanbul halkı ve altyapı üzerindeki gizli maliyetleri. Geleneksel destinasyon yönetimi çoğunlukla talebe (daha fazla turist çekmek) odaklanırken, arz (kaynakları koruma ve yönetme) genellikle ihmal edilmiştir. Bu yükü yönetememek çevresel bozulmaya, sosyal memnuniyetsizliğe ve ekonomik kırılganlığa yol açar.
Turizmin Gerçek Ekonomik Değeri = Brüt Ekonomik Fayda (ziyaretçi harcamaları + vergiler + çarpan etkileri) – Turizm Yönetim Maliyetleri (altyapı + çevresel koruma + sosyal hizmetler + yönetim) (”Prof. Epler Wood, NY Cornell University)
2024 yılında, Bakanlık verilerine göre 20 milyon turist ağırlayan İstanbul, gene Bakanlık verileri turist başı harcama katsayısı ile çarpınca 20 milyar USD gelir elde etmiştir. Ancak. İstanbul Turizminin Görünmez Yükleri hesaplanınca; Ulaşım (Kruvaziyer ve otobüs trafiği, toplu taşıma kapasitesi, sahil yolları felçleri), Atık yönetimi (Çöplerin toplanması, geri dönüşüm, kanalizasyon etkileri), Su ve enerji kullanımı (Oteller, restoranlar, turistik alanlar, etc.), Güvenlik (Polis ve özel güvenlik hizmetleri, acil durum yönetimi), Yönetim ve idari maliyetler (Turist danışma, altyapı bakımı, izinler, sertifikasyon ve denetimler, müdürlükler, yönetim ofisleri ve çalışanları, etc.) =. Yaklaşık turizm gelirinin %5-10 u.
Biz en düşükten alalım, 1 milyar USD maliyet düşüldüğünde net değer azalacaktır.
Bu İstanbul halkının refahından sessizce akıp giden devasa bir görünmez yüktür!
Görünmez Yükü Yönetmek için Veri odaklı Turizm planlaması + Katılımcı yaklaşım + Sürdürülebilir altyapı + Doğa ve İstanbul halkı ile birlikte dengeli büyüme gerektiriyor. İstanbul’ da turizm sektörü ve İstanbul halkı için, bu hikâyeyi değiştirebilir ve turizmi çözümün bir parçası hâline getirebiliriz.
Turizmin İklim Değişikliği ve Görmezden Gelemeyeceğimiz Gerçekleri
- 2005’te seyahat ve turizm global emisyonların %5’inden sorumluydu.
- 2018’de bu oran %8’e yükseldi, yılda 4,5 milyar ton CO₂—bugün Hindistan’ın tüm ülke emisyonundan fazla.
- Önlem almazsak, sadece turizm taşımacılığından kaynaklanan emisyonlar 2030’a kadar %25 artacak.
Bu emisyonlar nereden geliyor?
- Ulaşım (büyük canavar) → %49
- Yiyecek ve perakende → %22
- Konaklama → %6
- Kruvaziyerler → %0,6 ama yıllık 27 milyon ton CO₂
Ve havacılık? Uçaklar otelden 3 kat, kruvaziyerden 33 kat, online seyahat acentelerinden 900 kat daha karbon emisyonu sebebi. Uzun menzilli ekonomi uçuşu, altı günlük kruvaziyer kadar CO₂ yayabilir.
16 milyonluk İstanbul şehrimize 20 milyon turist gelince neler olur?
· İstanbul’da turistler günde 600L su tüketebilir, sakinler ise 250L.
Otellerin temizlik ve çamaşır hizmetleri yoğun su kullanır. Havuz ve spa tesisleri su tüketimini artırır. Turistler genellikle daha fazla duş alır ve havlu/çarşaf değişimi sık yapılır. Daha fazla şişe su tüketirler. Bizler de başka destinasyonlara gittiğimizde aynısını yapıyoruz.
· İstanbul şehrinin çöp atıklarının yaklaşık %5 i kadar turizmden çöp üretiliyor.
· İstanbul şehrinin enerji (elektrik ve doğalgaz) kullanımının %7 sı kadar turizm sektörü enerji kullanımı yapıyor.
Bizler İstanbul halkı, turizmcileri ve turizmden sorumlu devlet ve yerel yönetim olarak, hepimiz şu soruyu sormalıyız: Turist, bir yeri bulduğu halinden daha iyi bırakabilir mi?
Öyleyse kim sahip çıkmalı şehrimizin turizm değerlerine? Elbette bizler, kendimiz.
Overtourism (Aşırı Turizm) – Kırılma Noktamız
Oxford Economist’e göre, 2009 yılında destinasyon pazarlaması için yapılan toplam küresel harcama
4,2 milyar dolar düzeyindeydi. Ortalama ulusal bütçe ise 53 milyon dolar seviyesindeydi; Günümüzde ise, 2024 itibarıyla destinasyon pazarlama sektörü dünya çapında yaklaşık 155,2 milyar dolarlık bir değere ulaşmıştır. Bu rakam, 2023’teki yaklaşık 136,9 milyar dolar tutarından ciddi bir artış göstermiştir.
2023 de, TGA, Türkiye'nin destinasyon tanıtım harcamaları kapsamında yaklaşık 272 milyon Euro harcamıştır. İspanya’nın tüm tanıtım harcaması ise yaklaşık 20 milyon Euro; İtalya’nın yaklaşık 66 milyon Euro, Meksika’nın yaklaşık 90 milyon Euro, Dubai’nin yaklaşık 100 milyon usd, Suudi Arabistan’ın yaklaşık 150 milyon usd civarıdır.
Elbette burada tanıtım harcamalarının yüksek olmasına rağmen, bu yatırımların etkinliği ve verimliliğini tartışmıyoruz. Böyle dev pazarlama bütçeleri, ürün “bakımı” için neredeyse hiç kaynak ayrılmadan harcandığında, dünya genelinde turizmin kontrolden çıkmış ve aşırı büyümesine zaten doğrudan yol açmıştır. Bir fabrikada mal ürettiğinizde, o üretimin bakım maliyetlerine hiç para harcamadan sadece pazarlama ve satış için para harcarsanız ne olur? Bir süre sonra elinizde satacak ürün kalmaz çünkü bakımı yapılmayan ürün bozulur.
İstanbul’ un en çok ziyaret edilen Sultanahmet Meydanı ve müzelerimiz yoğun sezonda çatırdıyor. Atalarımız Topkapı Sarayı’nı, Sultanahmet Camii’ni, Bizanslılar Ayasofya’yı, Yerebatan Sarnıcını yılda 4 milyon kişi ziyaret eder diye planlayarak inşa etmediler sonuçta!
Sadece kültürel ve tarihi sermayemiz değil zarar gören. Turizmde ev kiralama ile başlayan global ekonomik paylaşım modelleri ile, İstanbul halkı şehir merkezinden gidiyor, maksimum kira getirileri için. Aşırı yüksek kiralardan dolayı Otel ve turizm sektörü çalışanları çok uzaklardan işe gelmek zorunda. Şehir meydanları, geniş yayalaştırılmış alanlarımız Beyoğlu gibi, yerliden çok yabancıların gezdiği alanlar haline geliyor. Pek çok yerde İstanbul’da yaşayanlarla turistler arası çatışmalar olabiliyor (her gelen turist nitelikli zengin ve kültürlü değil elbette), eskiden Güleryüz vardı turiste karşı artık çok yok. Aşırı turizme bağlı hale gelen İstanbul’un bazı bölgeleri, turist sayısı azalınca krize giriyor. Küçük aile işletmelerinin yerini daha büyük sermayeler alıyor. Şehrin sosyal kapitali olan İstanbul halkı ve kültürleri, özellikle turistik bölgelerde giderek yok oluyor. Aşure ayında komşuların birbirine aşure dağıtmasını, Kurban Bayramı’nda dağıtılan etleri, bayramda el öpmeye giden çocukları, ..vb. göremiyor turistler. Ve elbette yukarıda saydığımız Belediye hizmetleri sağlanmakta zorlanıyor. Peki en çok otel sayısına sahip Fatih İlçemiz bu gelen milyonlarca turistten ne fayda sağlıyor? Acaba Fatih emlak değeri olarak İstanbul’un en değerli semtlerinden biri mi? Yoksa sürekli dış göç veren ve ekonomik güçlükle yaşayanların da olduğu bir semtimiz mi?
Sonuç: İstanbul bir turizm destinasyonu olarak çekiciliğini kaybediyor, çünkü bunları yaşayan turist kendisi bir daha gelmeyeceği gibi, tavsiye de etmiyor yakınlarına.
Bizler, İstanbul halkı ve İstanbul turizmcileri sadece aşırı turizme tanıklık etmiyoruz, onun tam ortasında yaşıyoruz; bu bizim gerçeğimiz, bunu biz yaratıyoruz!
Turizmin Planlama Gerektirir
Turizm dünyasında destinasyonların kaderi acımasızdır: doğar, büyür, sömürülür ve sonunda tüketilip kenara atılır. Bugün İstanbul da aynı tehditle karşı karşıya. Eğer akılcı yönetilmezse, bu şehir milyonlarca turistin gelip tükettiği, ardından arkasında çöp, trafik ve kızgın bir halk bıraktığı bir destinasyona dönüşecek.
Sosyal medya çağı, turizm gelişimini çok hızlı bir şekilde hızlandırdı. İstanbul Turizminin gelişiminde kapsayıcılığın sağlanması için, İstanbul turizm sektörü ile birlikte İstanbul halkının planlamalara dahil edilmesi gerekir.
Yapay Zekaya çizdirdiğim “Butler Curve”; eğrisi. keşif → gelişme → doygunluk → durgunluk → olası düşüş veya yeniden canlanma aşamalarını gösterir. İstanbul’un artık küresel rekabet eden bir destinasyon olmaktan çok dibi doğru giden bir destinasyon olduğunu gösteriyor.
Kısa sonuçlar
İstanbul turizmi için söylenecek ve yapılacak çok şey var. Ölçülen, yönetilir. Öncelikle şeffaf bir turizm değer analizi yapmak gerekir. Sadece tanıtıma değil, şehrimizin turizm değerlerine nasıl sahip çıkacağımıza da karar veren adil, şeffaf ve kapsayıcı turizm planları yapmamız gerekir. Sadece “mış” gibi yapan sürdürülebilirlik sertifikalarının arkasına saklanarak, elimizdeki eşsiz turizm değerlerini korumaktan vaz geçmeyelim. Elbette onlarca toolkit var, bilimsel yöntem var bunları doğru yapmak için. Yeter ki biz artık aklın yolundan gidelim, bilimi kullanalım, turizm sektörümüzü ve İstanbulluları dinleyen dahil eden ve yetkileri olan bir İstanbul turizm yönetimi sağlansın.
Önemli haberleri kaçırma!
E-posta bültenine abone ol: