Datça'nın güzelliklerini kağıda yansıtan ressam

Atölyesinde önünde kağıt, suluboya takımı ve fırçasıyla bir su kabına, bir boyaya fırçasını daldırıp resim yaparken gördüğüm Oğuz Tığlı ile sohbeti, açacağı sergi için yeni resimler üzerinde yaptığı çalışmaya verdiği molada yaptım.

Adil Çulhaoğlu Adil Çulhaoğlu 22/10/2019 19:05
Datça'nın güzelliklerini kağıda yansıtan ressam

Atölyesinde önünde kağıt, suluboya takımı ve fırçasıyla bir su kabına, bir boyaya fırçasını daldırıp resim yaparken gördüğüm Oğuz Tığlı ile sohbeti,  açacağı sergi için yeni resimler üzerinde yaptığı çalışmaya verdiği molada yapabiliyorum.

Datça’ya geldiğim 1997’de Eski Datça’daki atölyesinde tanıdığım Ressam Oğuz Tığlı, yaz sezonunda gelen ressamları saymazsak tek ressamıydı, Datça’nın. Fırçasını bir suya, bir sulu boya takımındaki renklere daldırıp kağıt üzerinde resim yaparken görünce, okul sıralarında resim dersinde önce karakalemle çizdiğim resmi boyadığım ama çizginin dışına taşan boyayı zapt etmekte zorlandığımı, yeni sayfaya atladığımı söyleyip, işin sırrını öğrenmek istiyorum önce.

Su ve boya birleşince onları bir arada tutmak zorlaşır

"Su ve boya birleşince onları bir arada tutmak zorlaşır, biraz da, resmi su ve boya karışımı kendiliğinden yapar, ikisinin birleşmesi ile tonlar çoğalır, renkler su sayesinde birbirlerinin içine girerek değişik nüanslar yaratır. Bu arada ressam da suyu kontrol ederek kendi ustalığını konuşturur" diyerek başlıyor söze.

Sulu boyanın çok eski bir teknik olduğunu, ilkel çağlardan itibaren renkli toprakla suyu karıştırıp macun yaparak mağara resimleri yapıldığını, zamanla renkler ve malzemelerin çoğaldığı ve bununla birlikte sulu boya tekniğinin de geliştiği ekliyor sonra.

Sulu boya zevk işidir

Oğuz Tığlı, "İnsan suyun ve boyanın akışına kendini kaptırır gider. Diyelim ki yanlış rengi vurdun, gitti bütün çalışma. Yeni bir kağıt çekersin, baştan başlarsın. Ama renkler çoğaldıkça insan çok mutlu hisseder kendini" diye, sulu boya ressamlığını anlatıyor.

Cumhuriyetin ilk yıllarında okulların inşa edildiği, açıldığı, öğrencilerin toplandığı, okutulduğu Köy Enstitüleri'nde geçici başöğretmen olarak çalışan babasının köy köy dolaşması nedeniyle, çocukluğu annesiyle dedesinin yanında Eğridir’de  geçmiş Oğuz Tığlı’nın. İlkokula orada başlamış. "Doğayı da orada tanıdım’ diyor Tığlı. "Bu arada ufak tefek çizimle resme adım attım ama babam da beni Ankara’da akademide okuyan birinin yanına özel resim kursuna göndermişti "diye ekliyor.

Resimle arasına hayat girmiş

Liseden sonra çalışma hayatına atılmış, askerlikten sonra yağlı boya çalışmaya başlamış. Sonra ekonomik şartlar nedeniyle matbaacılık, reklamcılık ve fotoğrafçılık yapmış. Suluboya ile reklamcılık çalışmaları sırasında  tanışmış, yağlı boya resmi bırakmış.

İlk kişisel sergisini 1991 yılında İstanbul Kadıköy Dadyadost Sanat evinde açan usta; Ankara, İstanbul, Antalya'da da kişisel sergiler açıp, karma sergilere katılsa da, sergilerinin çoğunu Datça’da açmış. '"lmanya’nın Bremen kentinde yaşadığım dönemde, 2002 yılında kişisel bir sergi açtım ve bir de karma sergiye katıldım. Çalışmalarımda doğayı ve onun güzelliklerini yansıtmayı seviyorum. Datça’nın doğası da bana bunu sağlıyor" diyen ressam, Datça’ya gelişini de anlattı.

Datça'yla tanışma biraz meşakkatli olmuş

İlk Datça’ya gelişi, 1960 yılında olmuş. İstanbul’da çalışırken bir arkadaşıyla Marmaris’e gelen ressam, oradan 2 gün yürüyerek Datça’ya ulaşmış. "Bugünkü Aktur'un olduğu Çiftlik Koyu'nda 1 gece kalıp, ertesi günü ulaşmıştık Datça’ya. O zamanlar sadece kamyonla gidip geliniyordu. Sonraki yıllarda İstanbul’da sıkıldıkça her fırsatta geldim" diyen sanatçı, o günleri yaşıyor gibiydi. Datça sevgisi giderek artan Oğuz Tığlı, 1993 yılında da Datça’ya yerleşmiş.

Datça'daki sanat çalışmalarını, "O günden bugüne Datça’da sanat çalışmaları gelişti. Buraya yeni yerleşen bir çok sanatçı ve çalışmaları var. Eskiden sadece bir Galeri vardı çatal mağarada, bir de arada bir sergi açılabilen Öğretmenevi fuayesi. Şimdi 4 galeri var, sıraya girmek gerekli. Tablo alanların sayısı az ama yerli yabancı turistlerin sergilere ilgisi var. Özellikle yabancılar bizdeki sanatı tanıyor" diye anlatan sanatçı,bu durumdan duyduğu mutluluğu da gizlemiyor.

Atölyede resim sanatıyla ilgili her çalışmayı yapıyorum 

’Atölyede resim sanatıyla ilgili her çalışmayı yapıyorum ‘diyen Tığlı’nın, atölyesinde sulu boya tablolar yanında, ahşap ve kumaş üzerine ve süslemeler, cam altı resimler, aynalar,   çerçeveler ile  sanat severlere resim sanatının zenginliği ziyaretçilere yaşattığını fark ediyorum.Konuşmaktan çok yarattığı doğanın renklerini yansıttığı resimleri ile konuşan Oğuz Tığlı, "Sanatçının çalışmaları ve yaşamı ile toplumu doğru yolda etkileyip onu bir noktadan alıp diğer bir noktaya yücelten biri olmalıdır" diyor sohbetimizin sonunda.

Atölyeden ayrılmadan önce, ‘Sulu boya resim yapmayı yeniden denemek istesem mi’ diye soran bir ifadeyle yüzüne bakıyorum. Atölyede resim dersleri verdiğini ama ,okul yıllarındaki başarısız denemelerimden dolayı sulu boya ile resim yapma konusunda umut vermediğimi söyleyince, bana sanatsever olmak kalıyor. 

 


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Merak etme spam mailler gelmeyecek.