COP26 iklim konferansı başlıyor... Zirvenin turizm sektörüne etkileri neler olacak?

Her yıl yüzden fazla ülkenin katılımıyla gerçekleşen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP), bu yıl 26'ncı kez toplanacak. İklim değişikliğini masaya yatırmak ve ülkelerin bununla nasıl mücadele edeceğini tartışmak amacıyla düzenlenen COP26 İklim Değişikliği Zirvesi, 31 Ekim'de İngiltere'de başlayacak.

29/10/2021 22:44
COP26 iklim konferansı başlıyor... Zirvenin turizm sektörüne etkileri neler olacak?

Bilim insanları iklim krizine bağlı olarak sıcaklıkların yükselmesiyle kasırga, sel, yangın ve kuraklık gibi olayların artacağını düşünüyor. Bütün dünyayı etkileyen bu durumun karşısında devletler de yıllardır Birleşmiş Milletler (BM) çatısı altında toplanıp kararlar alıyor.

Böylesine önemli ve heyecanla beklenen zirve olan COP26 hakkında bilinmesi gereken her şeyi ve turizm sektörüne etkilerini, geçtiğimiz aylarda WTTC (World Tourism&Travel Council ) tarafından oluşturulan İklim Yol Haritası Odak Grubu’nda (Climate Roadmap for Travel&Tourism)  Konaklama Sektör Temsilcisi olarak katılan NY&Co GLOBAL HOSPITALITY Co. sahibi Nermin Yurtoğlu’na sorduk.

COP26 dünyada sabırsızlıkla bekleniyor. Sizde bu konuyu yakından takip eden hatta kısa bir süre önce bir çalışmaya katılan tecrübeli bir turizm profesyonelisiniz. COP26 tam olarak nedir?

“COP”, 1992'de Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne  (United Nations Framework Convention on Climate Change - UNFCCC) imza atan 197 BM üye ülkesinin katılımı ile gerçekleşen resmi Taraflar Konferansı’nın  (Conference of the Parties - COP)  kısaltılmış adıdır.

Sözleşme, insan kaynaklı çevresel kirliliklerin iklim üzerinde tehlikeli etkileri olduğunu kabul ederek atmosferdeki sera gazı oranlarını düşürmeyi ve bu gazların olumsuz etkilerini en aza indirerek belli bir seviyede tutmayı amaçlamakta.

COP1, 1995’te Berlin’de düzenlendi. Bu yıl 26.sı gerçekleşecek olan görüşmeler, COP26 olarak biliniyor.

Müzakerelere her yıl farklı bir ülke ev sahipliği yapıyor ve iklim değişikliğini önlemek için küresel çabaları ilerletmek adına her ulusal hükümetten delegeler bir araya getiriliyor.  Burada politikacılar, iklim krizine dair hedeflerini ve sera gazı emisyonunu azaltma konusundaki çalışmaları tartışıyor.

Birleşmiş Milletler iklim müzakerelerinin bir devamı olarak COP26, dünyanın zengin ve yoksulları arasındaki küresel dayanışmanın bir testi ve Paris Anlaşması’ndan beri en önemli iklim müzakereleri olarak anılıyor.

COP26 ne zaman ve nerede gerçekleşecek?

İlk başta Kasım 2020'de düzenlenmesi planlanan COP26, Kovid-19 pandemisi sebebiyle bir yıl ertelendi. Zirve devlet başkanları, diplomatlar, iş dünyası liderleri, kampanyacılar ve gazetecilerin katılımıyla 31 Ekim-12 Kasım'da Glasgow'daki Scottish Event Campus'de yapılacak. Konferansın sonunda ise bir tür deklarasyon yapılması bekleniyor.

Peki bu süreç nasıl başladı?

1997'de sera gazı emisyonlarını (Sera gazları ,iklim değişikliğine ve küresel ısınmaya neden olan gazlardır. Karbondioksit (CO2), azot oksit (N2O) ve metan (CH4) ve daha birçok türde sera gazı mevcut) azaltmayı amaçlayan ilk anlaşma olan Kyoto Protokolü kabul edildi. Ancak Çin ve Hindistan'ın dahil olmadığı anlaşmaya ABD'de de bu yüzden imza atmadı. Dolayısıyla emisyon azaltma hedefi başarısız oldu.

Kyoto Protokolü'nün sona ermesinden sonra iklim konusundaki en önemli antlaşma olarak kabul edilen 12 Aralık 2015 yılında 21. Taraflar Toplantısı’nda (Conference of the Parties / COP21) kabul edilen Paris İklim Anlaşması ile küresel sıcaklık artışını sanayileşme öncesi döneme kıyasla 2 santigrat dereceyle sınırlamak, mümkünse 1,5 santigrat dereceye kadar düşürülmesi kararı alındı.

Anlaşma çerçevesinde 2050’ye kadar net sıfır emisyona ulaşılması isteniyor. Taraf ülkeler, ulusal olarak belirlenmiş katkı (Nationally Determined Contribution - NDC) diye bilinen kendi belirledikleri emisyon azaltma hedeflerini kabul ediyorlar.

Bu hedefler UNFCCC (Intergovernmental Panel on Climate Change –  Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli'nin kısaltması. 1988 yılında Birleşmiş Milletler ve Dünya Meteoroloji Örgütü) tarafından oluşturuldu. İnsanların iklim değişikliği üzerindeki etkisini anlamaya yardımcı olmak için önde gelen iklim bilimcilerini bir araya getiren çalışma grubu şimdiye kadar beş adet uluslararası büyük rapor üretti ve altıncı rapor yayınlanma sürecinde. AB, Avrupa Yeşil Mutabakatı ile tüm üretim, tüketim ve ticaret sistemlerini iklimi merkeze alacak şekilde dönüştürülmesi hedeflendi.

Peki neden 1,5 ve 2 santigrat derece?

Isınmayı 1,5 santigrat dereceyle sınırlama fikri 2010'da Meksika'da düzenlenen COP16'de çıktı. İklimbilimci Michael Oppenheimer, 1,5 derecenin "ilk olarak bilimsel, ikinci olarak pratik nedenler yüzünden" seçildiğini kaydetti. Son yıllarda iklim değişikliğine dair bilimsel çalışmaların ilerlemesiyle, durumun aciliyeti gözler önüne serildi.

IPCC'nin 2018'de yayımladığı bir raporda 1,5 ve 2 santigrat derecelik ısınmanın gezegeni nasıl etkileyeceği ayrıntılarıyla anlatıldı. Raporda, mevcut durumda ısınmanın 2030-2050 arasında 1,5 santigrat dereceye ulaşabileceği yazıldı. IPCC'nin son raporundaysa Dünya'nın, sanayileşme öncesine kıyasla 1,1 santigrat derece ısındığı ve en iyimser senaryoda bile 2100'den önce 1,5 santigrat dereceye ulaşılacağının neredeyse kesin olduğu sonucuna varıldı.

Burada hemen bir parantez açıp belirtmeliyim ki, Net-sıfır, atmosfere salınan emisyon miktarının aynı miktarı atmosferden uzaklaştırarak dengelenmesi anlamına geliyor. Yani emisyon üretmemek anlamına gelmiyor.

Peki COP26 zirvesi neden takip edilmeli? Dünya için neden bu kadar önemli?

COP26, Paris İklim Anlaşması’nın imzalandığı 2015’ten bu yana kaydedilen gelişmenin değerlendirileceği ilk zirve olması açısından önem taşıyor.

Bu antlaşma ile iklim değişikliğiyle mücadeleye yardımcı olacak şu hedefler belirlenmişti:

Üretilen zararlı sera gazlarının miktarını azaltmak,

Rüzgar ve güneş enerjisi gibi yenilenebilir enerji kullanımını artırmak,

Küresel sıcaklık artışını 2°C'nin altında tutmak.

Gelişmiş ülkeler ayrıca, gelecekte daha fazla finansman sağlama taahhüdü ile 2020 yılına kadar düşük gelirli ülkeleri iklim değişikliğiyle mücadeleye desteklemek için yılda 100 milyar dolar toplamayı kabul etti. Buna paralel olarak karbon kaçağını önlemek için AB ile ticareti olan ülkeleri kapsayacak çeşitli gümrük kontrol mekanizmaları gündeme alındı.

Zirvenin ev sahipleri, iklim eyleminde bir adım atılmasını ve Paris Anlaşması’nın küresel sıcaklık artışını 1,5 derece ile sınırlandırma hedefinden daha zorlu hedeflere ulaşılması umudunu canlı tutmayı hedefliyor. Bu, emisyonların daha derin ve daha hızlı kontrol altına alınması, yeni iklim etkileri çağına uyum sağlanması ve gelişmekte olan ülkelerin düşük karbonlu ve dayanıklı ekonomiler inşa etmek için ihtiyaç duydukları finansal desteğin artırılması demek oluyor.

Paris İklim Anlaşması da NDC'lerin 5 yılda bir güncellenmesi hatta daha iddialı hale getirmeleri isteniyor. ilk 5 yıllık döngünün geçen yıl bittiği, dolayısıyla COP26'in daha da önem kazandığını vurgulamamız lazım.

COP26’nın gündem maddeleri neler? Zirvede Neler konuşulacak?

Bu yılki konferansta ana gündem maddelerinin Paris Anlaşması'ndaki 1,5 derecelik ısınma hedefini tutturabilmek için ülkelerin vermesi gereken yeni vaatler, son beş yılın değerlendirmesi, Yeşil İklim Fonu ve iklim değişikliğinden en çok etkilenen ülkelerin zararlarının finansmanı olması bekleniyor.

Fosil yakıttan kaynaklanan sera gazı emisyonlarının büyük bir kısmının atmosfere girmesi engellendiği sürece, bir miktar kömürü kullanmaya devam etme olasılığını açık bırakan “azaltılmamış” kömür kullanımına kesin bir son kullanma tarihi koymak.

Zengin ülkelerin kabul ettiği, gelişmekte olan ülkelerin fosil yakıt emisyonlarını azaltmalarına ve krizin etkilerine uyum sağlamalarına yardımcı olmak için yıllık 100 milyar dolarlık iklim finansmanı sağlamak.

14-19 yıl içinde tüm yeni araba satışlarını sıfır emisyon salınımlı yapmak. Ormanlar atmosferden karbonu uzaklaştırmada çok önemli bir rol oynadığından, on yılın sonunda ormansızlaşmaya son vermek. Karbondioksitin ısınma gücünün 80 katından fazla güçlü bir gaz olan metan emisyonlarını azaltmak.

Geçtiğimiz günlerde Türkiye Paris İklim Anlaşmasını onayladı, COP26’yı son olarak hem Türkiye hem de Turizm sektörü açısından yorumlamanızı istersek neler söylersiniz?

Türkiye, Paris Anlaşması’nı onaylamayan tek OECD ve G20 üyesiydi. Geçtiğimiz günlerde TBMM de onaylanmasının ardından anlaşmayı imzalayan 192.ülke oldu. Türkiye 2053'e kadar 0 emisyon oranını hedeflediğini ve bunun için çalışmaların başladığını da bizzat vurgulandı.

Türkiye, en fazla sera gazı emisyonuna neden olan ülkeler arasında 16’ncı. Küresel emisyonların yüzde 50’sinden Çin, ABD, AB ve Hindistan sorumlu. Avrupa Birliği 2030’a kadar emisyonlarını yüzde 55 azaltacağını ilan etti. Çin ise 2060 'a kadar karbon nötr olmayı hedefliyor. Yeni ABD yönetimi resmi olarak Paris Anlaşması’na geri döndü ve 2050 yılında karbon nötr olma hedefini ilan etti.

İhracatının yarısını AB ülkelerine yapmakta olan Türkiye için bu yeni mekanizmalara uyum sağlamak hem iklim hedefleri hem de ticari faaliyetleri açısından büyük fayda sağlayacaktır kuşkusuz ancak daha da önemlisi ben bu kararı ülkemizin ve dünya’nın geleceği için çok yerinde ve doğru bir karar olarak değerlendiriyorum. Kararın uygulanmasında topluca hareket etmemiz gerekiyor. Yolumuz uzun fakat zaman kısıtlı.

COP26’nın önemini Turizm sektörünün iklim Krizindeki rolü açısından değerlendirecek olursak,2015 yılında imzalanan Paris Anlaşması'nın şartlarını oluşturmak üzere toplanan bilim insanları, dünyada ki sera gazı salınımlarının yaklaşık onda birinin turizm sektörü kaynaklı olduğunu belirtilmiş ve 160 ülkede yapılan araştırma uyarınca iklim değişikliğine en fazla olumsuz katkıyı Amerika Birleşik Devletleri, Çin, Almanya ve Hindistan'da seyahat eden insanların yaptığını kaydetmişler.

En son verilere göre turizm sektöründeki uçuşlar, konaklama ve yeme-içme, hatta hediyelik eşyaların üretimi 2013 yılında küresel çapta 4,5 milyar ton karbondioksit salınımına yol açtığı belirlenmiş. Bu sayı 2009'da 3,9 milyar ton olarak kayıtlara geçmişti.

Mevcut öngörülere göre 2025 yılına gelindiğinde turizm sektörü kaynaklı sera gazı salınımlarının yılda 6,5 milyar tona ulaşacağı tahmin ediliyor. Araştırmacılar uçak yolculuklarının tek başına en büyük paya sahip olduğunu kaydederken, jet yakıtı tüketmenin atmosfere verdiği zarara dikkat çekiliyor,

Özellikle pandemi ile birlikte değişen seyahat alışkanlıkları önümüzdeki sürecin tamamen farklı olacağını gösteriyor.

Turizm endüstrisinin sattığı birçok ürün çevrenin korunması, muhafaza edilmesi ve kollanmasına bağlıdır. İklim değişikliği ile birlikte dünyada yaşanacak kuraklık, seller, artan sıcaklık ve yangınların turizm için büyük bir felaket anlamına gelmektedir.

Bu duruma dikkat çekmek için COP26 için pek çok turizm otoritesi tarafından deklarasyonlar hazırlandı.. Örneğin benim de konaklama sektörünü temsilen katıldığım ve WTTC (Dünya Seyahat ve Turizm Komitesi) tarafından turizm sektörünü iklim değişikliğine karşı korumak için hazırlanan Net Zero Road Map-yol haritası ve Dünya Turizm Örgütünün Glasgow Bildirgesi:

TURİZMDE 10 YILLIK İKLİM EYLEMİ İÇİN ACİL KÜRESEL ÇAĞRI gibi zirveden çıkacak sonuçları ben de büyük bir merakla bekliyorum. Firmam  NY&Co olarak önümüzdeki dönemin en önemli konu başlığının iklim krizi, enerji , suyun doğru kullanımı, gıdaya erişim ve tarım ağırlıklı olacağının bilinci ile çalışmalarımızı yoğun bir şekilde sürdürülebilirlik üzerine kurguluyoruz.


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Tüm güncellemelerden e-posta yoluyla haberdar olun.