Coğrafya yetmez: Turizmde akıl ve tasarım zamanı
Dünyadan en fazla turist çeken ülke yılda 100 milyonu aşkın ziyaretçiyle Fransa. Onu İtalya ve İspanya takip ediyor. Türkiye her yıl ilk 5’te. Geçtiğimiz yıllarda 50 milyon bariyerini de aştık. Dolayısıyla biz artık turist çekme sorunu yaşamıyoruz. Bizim sorunumuz, gelen turistin harcadığı paranın düşüklüğünde. Yeni bir vizyona ihtiyaç var.

Oksijen yazarı Selçuk Şirin, "Turizm sektöründeki asıl sorunun gelen turistin harcadığı paranın düşük olması" dedi.
Şirin'in köşe yazısı şöyle:
Condé Nast’ın “Dünyanın En Güzel 10 Ülkesi” listesi önüme düşünce fark ettim: Son bir yılda bu ülkelerin 7’sine gitmişim. Geçen hafta Vietnam’daydım, bu satırları ise Japonya’dan yazıyorum. Turizm anlatmayacağım. Katma değeri yüksek turizmin, Türkiye’nin kalkınma hikâyesindeki gerçek yerinden söz edeceğim.
Önce listeye hızlıca bakalım. Yarım milyonu aşkın global okurun katılımıyla yapılan ankete göre top 10 ülke içinde Japonya ilk, Portekiz ikinci, Türkiye ise yakın arayla üçüncü sırada yer alıyor. Bizden sonra sırasıyla İtalya, İspanya, Tayland ve Vietnam. Listenin sonunda Yeni Zelanda, İrlanda ve Yunanistan var. Condé Nast dışında yapılan pek çok başka popüler sıralamada da liste aşağı yukarı bu ülkeleri kapsıyor. Arada Fransa, ABD ve Çin de listeye giriyor.
Turist çekme sorunumuz kalmadı
Turist sayılarına bakınca da tablo az da olsa değişiyor ama bizim açımızdan durum aynı. Fransa 100 milyonu aşkın turistle zirvede. Ardından iki Akdeniz ülkesi geliyor, İtalya ve İspanya! ABD ve Çin sayı bakımından ilk 10’da ama Türkiye her yıl dünyada en çok turist çeken ilk 5 ülke arasında artık. Geçtiğimiz yıllarda 50 milyon bariyerini de aştık.
Dolayısıyla biz artık turist çekme sorunu yaşamıyoruz. Bizim sorunumuz, gelen turistin harcadığı paranın düşüklüğünde. Mastercard her yıl turist harcamalarını yayınlıyor. O listede dünyada en çok ziyaret edilen 10 kent içinde İstanbul hep var. Arada Antalya da potaya giriyor. Ancak bizi diğer ülkelerden ayıran temel karakter, bize gelen turistlerin en az para harcayan turistler olması.
Turist artık deneyim arıyor
Dünya değişiyor, insan değişiyor, turizm de bu değişime ayak uydurmak zorunda. Mastercard Travel Trends Report’u bu köşede daha evvel alıntılamıştım. En son yayınladıkları 2025 verileri gösteriyor ki, dünyada en çok para harcayan ve bizim de en kolay ulaşacağımız kesim olan Avrupalı turistler artık geleneksel şehir turları yerine wellness, doğa, gastronomi ve kültürel keşif odaklı, “katma değeri yüksek” hizmetleri tercih ediyor. Wellness turizminde Avrupa’da atağa geçen iki ülke var:
İtalya ve Polonya. Doğrusu, İtalya kimseyi şaşırtmamıştır ama eğer Polonya ne alaka diyorsanız birkaç hafta önce bu köşede yazdığım Polonya verilerine bir göz atın. Eğitimde çağı yakalayınca gerisi çorap söküğü gibi geliyor. İskandinav ülkelerinde milli parklar ve doğa turizmi, ziyaretçi harcamalarında önemli paya sahip. Bu, bize de bir ilham olabilir zira milli parklar, Kapadokya hariç, henüz gereğince değerlendirilmiş destinasyonlar değil yabancı turistler için. Şampiyonlar Ligi finali gibi spor etkinlikleri, destinasyonların turizm gelirini %100’ün üzerinde artırabiliyor.
Mastercard verilerinde ülkemiz adına beni en çok mutlu eden veri, gastronomi turizmiydi
Mastercard verilerinde ülkemiz adına beni en çok mutlu eden veri, gastronomi turizmiydi. Bu alan, özellikle varlıklı turistler için hızlı yükselen bir segment. Ben bu alanı açıkçası yıllar evvel ilk olarak sevgili Sinan Hamamsarılar’dan duyunca çok şaşırmıştım. İnsanlar sadece yemek yemek için başka bir ülkeye geziye gider mi? Gidermiş. Nitekim ben bile son Japonya turunda Sinan’dan destek aldım. İşte, bu yeni ve hızlı gelişen alanda İstanbul, Mastercard 2025 verilerine göre 67 farklı ülkeden turist ağırlayarak çeşitliliğiyle dünya lideri oldu.
Deneyim ve wellness alanlarına yönelik artan ilgi, bu eğilim Türkiye için de önemli bir fırsat alanı sunuyor. Turizmde rekabet gücünü artırmak isteyen ülkeler artık sadece daha fazla turist çekmek değil, daha uzun süre kalan, kültür, spor ve doğa odaklı deneyimlere para harcayan ziyaretçileri çekmeyi hedefliyor. Veriler gösteriyor ki Avrupalıların %70’i artık “hayatta yapılacaklar listesi” deneyimlerini gerçekleştirmek için seyahat ediyor. Türkiye, tarihi ve doğal zenginliğinin yanında, wellness, gastronomi ve kültürel deneyimlere odaklanan yeni bir turizm vizyonu ile hem katma değeri artırabilir hem de turizmi sürdürülebilir bir kalkınma motoruna dönüştürebilir.
Katma değeri kim üretecek?
Tamam, iyi güzel de bu katma değeri yüksek hizmetleri kim tasarlayacak, kim hayata geçirecek, kim markalayacak, kim pazarlayacak? İşte bu noktada iş dönüp dolaşıp Türkiye’nin amansız açmazına geliyor. Un var, su var, şeker var ama bir türlü şöyle herkesin ağzının tadını yerine getirecek helvayı yapamıyoruz. Ya helva hiç yapılmıyor ya yapıldığında adı, markası, hikâyesi olmuyor ya da dünyanın en iyi helvası da olsa, ürün yapanın elinde kalıyor.
Yani tıpkı tarımda ve sanayide olduğu gibi hizmet sektöründe de mesele dönüp dolaşıp aynı formüle geliyor. Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik darboğazdan çıkması için yaptığı işe “akıl” ve “tasarım” katması gerekiyor. Bunun için bilime ve yaratıcılığa kıymet veren bir ekosistem kurmalı.
Bu sürecin ilk adımını elbette bu becerilere sahip eğitim sistemi oluşturuyor. İşte, hep duyduğumuz formül, okullarda STEAM dediğimiz bilim, teknoloji, mühendislik, sanat ve matematik eğitiminde yüksek becerilere odaklanacağız. Ama eğitim ilk adım fakat yeterli adım değil. Asıl yapısal reform adımları katma değeri yüksek ekonomiyi mümkün kılacak ekosistemi kurmaktan geçiyor.
Yazının devamı: https://gazeteoksijen.com/yazarlar/selcuk-sirin/cografya-yetmez-turizmde-akil-ve-tasarim-zamani-245633
Önemli haberleri kaçırma!
E-posta bültenine abone ol: