Ankara’da Bir Köy Gezisi: Taşlıca

Geçtiğimiz günlerde bir Pazar günü Kızılcahamam’ın Taşlıca Köyü’ne gitmek için Taşlıca Köyü Derneği başkanı Muharrem Sarı ile buluşuyoruz, En son 2005 yılında gittiğimiz Köye yeniden fotoğraf çekmek için Fotoğraf sanatçısı üstad Recep Tanıtkan’la yola koyulacağız.

Adil Çulhaoğlu Adil Çulhaoğlu 31/12/2019 23:40
Ankara’da Bir Köy Gezisi: Taşlıca

Adil Çulhaoğlu

Ankara’dan İstanbul karayoluna çıkıyoruz. Kızılcahamam’a 12 km kala Taşılca Köyü ile Gelin Kayası, Oruç Gazi Türbesi, Kırmızı Ebe Türbesi, yön levhaları bizi kavşaktan alıp köye götürüyor. Köye varmadan ‘Kara Dere’de köprüde durup fotoğraf çekmeye başlıyoruz. Doğa çiçeklerle bezenmiş. Köyün girişinde ulaştığımızda, Oruç Gazi Türbesini uzaktan fark ediyoruz.

Taşlıca eski adıyla ‘taşlı evliyalar’ ‘Şıhlar’ ‘Oruçgazi’ler Vakfı köyünün kuruluş tarihi bilinmiyor, ancak Kırmızı Ebe ve Oruç Gazi Türbelerinin yapılış tarihlerinin 1172 yılında Alâeddin Keykubat döneminde olması nedeniyle, köyün kuruluş tarihinin de bu dönemde olduğu söylenebilir.

Taşlıca köyü,70 haneli ilginç şekilli kayalık bir tepede kurulmuş ağaçlar arasında bir derenin iki yanına yayılmış. Köy camisi, köy konağı ahşap/ taş /kerpiç ağırlıklı evlerin arasında hemen göze çarpıyor. Hayvancılık ve tarımın ana geçim kaynağı olduğu,  köy sokaklarında dolaşırken hemen anlaşılıyor. Kış aylarında köyde hane sayısı 30’a kadar düşüyor. Köy konağı düğün ve nişanların yapıldığı iki katlı modern bir bina olarak köy camisi ile birlikte köyün merkezini oluşturuyor. Yer yer restore edilmiş eski konakların yanında yeni yapılmış köy evleri dikkatimiz çekiyor.

Köy muhtarı Kadir Özdemir ve köylülerle köy konağında buluşuyoruz. Çaylarımızı içerken 90 yaşındaki Tevfik Koçak ile sohbete başlıyorum. Yazları köye geliyormuş, emekli Tevfik Amca. ‘Eşimi 2 yıl önce kaybettim. Kendi yemeğimi kendim yapabiliyorum. Hatta 1 kg un olsaydı size sübüre (sulu etsiz mantı ) yapardım’ diyerek dinçliğini hissettiriyordu.

Önce Anadolu’ya adını veren efsanenin geçtiği yere, Ayran Taşına gidiyoruz. Köye tepeden bakan bugünkü köy mezarlığının üst kısmında yer alıyor Ayran Taşı. Hemen yanında Anadolu’ya adını veren efsanenin anlatıldığı mermer  bir kaide var. Efsane ’ye göre, Anadolu Selçuklu Devleti Hükümdarı Alâeddin Keykubat, (1192-1237)  Baş köy Rum kalesini fethetmek üzere yol üzerindeki Taşlıca köyüne uğrar. Burada, yıllar önce gelip yerleşmiş kadın Erenlerden Kırmızı Ebe ve Oğlu Oruç yaşamaktadır. Kırmızı Ebe Türk askerlerini karşılar ve kendilerine ayran ikram eder. Yayıkta yeni çalkadığı taze ayranı, oradaki taş oluğa döker. Askerler de hem ayran içmek hem de kaplarını doldurmak için sıraya geçer. Herkes ayran içip kabını doldurduğu halde, taş yalaktaki ayran hiç tükenmez. Kırmızı Ebe askerlere, “Doldur Gazilerim, doldur yiğitlerim” der. Askerlerde, “Doldur Ana, Ana Dolu” derler. Kırmızı Ebe doldurun yavrularım dedikçe askerler “Ana Dolu” diye tekrar ederler. Böylelikle Anadolu adı oluşur. Sultan Alaeddin Keykubat Kırmızı Ebe ve oğlu Oruç Gazi ye bu toprakları bağışlayarak vergi alınmaması için ferman buyurur. Taşlıca Köyü Dernek Başkanı Muharrem Sarı,’ atadan dededen duyduğumuza göre Ayran Taşını komşu köylerden birine götürmüşler, taş yerine bir gecede geri gelmiş’ diyor.

Kırmızı Ebe  adına  yapılan, yeni ağaçlandırılmış yeşillikler arasında Karaören köy yolu üzerindeki bir yamaçta yer alan Kırmızı Ebe Türbesi’ne gidiyoruz, daha sonra. Küçük bir bina içinde Kırmızı Ebe’nin sandukası bulunuyor. Bina ve çevresi temiz ve ziyaretçiler için banklar konmuş, alanın etrafı çitle çevrilmiş ve oldukça bakımlı.

Kırmızı Ebe’yi ziyaretten sonra Gelin Kayası’na gitmek için aracımızla yola koyuluyoruz. Gelin Kayası’na giden ham yolun kavşağında aracı bırakıp yürüyoruz.Yaklaşık 500 metre sonra kayalar arasında sivri bir kayanın önüne varıyoruz.. Bu ’At Sırtında Oturan Gelin’ şeklinde bir kaya kütlesi. Rivayete göre, gelin alayı buradan geçerken bir ses ‘davul çalmayın’ der, ancak davulcu çalmaya devam edince, gelin ve gelin alayı davulcuyla beraber taş kesilir. Gelin kayasının arkasında sıra halinde farklı büyüklükte yası yüksek kayalar var, bunlar davulcu ve gelin alayı kayaları diye adlandırılıyor. Yine rivayete göre, bu olaydan sonra Taşılıca köyünde düğünlerde davul çalınmamaya başlanmış. Taşılca köyü ve civar köylerde evlenen çiftelerin ilk ziyaret yeri haline gelmiş Gelin Kayası..

Gelin kayasından tekrar arabamızı bıraktığımız kavşağa doğru yürüyüşe geçince yürüyerek Gelin Kayasına doğru çıkan bir grup ziyaretçiyle karşılaşıyoruz. Bize Oruç Gazi Türbesine patika yoldan 15-20 dakikada inilebileceğini söylüyorlar. Yağmurun çiselenmeye başlamasıyla, yürümekten vazgeçip arabayla Oruç Gazi Türbesine doğru yola çıkıyoruz.

Oruç Gazi Türbesi iyi düzenlenmiş bakımlı bahçe içerisine yer alıyor. Türbe çevresinde Selçuklulardan kalma mezarlar da var. Türbenin içinde Oruç gazinin ve diğer üç kişinin sandukası var. Çiçeklerle bezeli ağaçlı bahçede ziyaretçiler için banklar bir çeşme mevcut.

Gezimizin sonunda Taşlıca köyünden ayrılmadan,  köyün Yaşlı ama dinç insanlarıyla vedalaşıyoruz. Köyü arkamızda bırakırken, Oruç Gazi Türbesi, Kırmızı Ebe Türbesi, Ayran Taşı,  ile Gelin Kayası, Kaplumbağa Kayası vb. gibi çeşitli şekillere benzetilen kaya oluşumlarının doğal güzelliklerine artan ziyaretçi sayısıyla Turizmden pay almaya başlamış Taşlıca Köyü, diyoruz kendimize.

 


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Merak etme spam mailler gelmeyecek.