Çok uzun bir tarih süreci yaşamış olan İzmir kenti, birçok defalar çeşitli nedenlerle yanmış, yıkılmış, harap olmuş ve küllerinden yeniden doğmuştur. Doğanın ihtişamı, iklim şartlarının güzelliği ve tarihin eşsiz bir mevkiye ulaştırdığı İzmir; esas kalkınmasına, refahına, imarına Cumhuriyet döneminde kavuşmuştur.

Ağustos ve Eylül ayları (9 Eylül) sadece İzmir’lilerin değil; topyekun hepimizindir ,ulusumuzundur. Anadolu’nun gurur aylarıdır. Esaretin acısını yaşayan, çileli yılları geride bırakan, yoksulluğu yenmeğe çalışan halkımız; Kurtuluş ve Kuruluş yıllarını daha iyi kavramakta ve anlamaya çalışmakta.

9 Eylül 1922; 30 Ağustos Büyük Taarruz’unun Anadolu topraklarında, adım adım yol alarak "Kuva-i Milliye" ordusuyla emperyalistlerin temizlendiği, bağımsızlık savaşının kesin zaferinin ilan edildiği gündür. Bu nedenle İzmir'in kurtuluşu aslında ulusal bayramımızdır.

Geleneğimizde; sonu "0" ve "5"le biten yıldönümleri daha özenli, daha farklı algılanarak, etkili kutlamalar ve anmalar yapılır. Ulusal Kurtuluş savaşımızın 90. yıldönümündeyiz. Şanına uygun kutlamaları ziyadesiyle hak ediyorduk ulusça!..

Başkomutan Mustafa Kemal yönetiminde 26 Ağustos'ta Afyon Ovası-Kocatepe'de çadırlı ordugahta, sabaha karşı başlatılan "Büyük Taarruz" ile işgalci Yunan birlikleri dağıtılmıştır. Ege'ye doğru ilerleyen "Kurtuluş Ordusu'na "Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!" emrini veren büyük komutan ölümüne savaşarak vatanı kurtarmıştır.

26 Ağustos’ta Afyon'dan başlayıp 9 Eylül’de İzmir'e gelinceye kadar geçilen tüm şehirleri, kasabaları, köyleri yakıp-yıkan işgalcilerin izlerini bağımsızlık gururuyla siler tüm Egeliler!

9 Eylül saat 10.00'da Türk süvari birliği İzmir'e girer. Mustafa Kemal Belkahveden İzmir'i seyrederken "Milli mücadelenin bu safhası kapanmıştır. Şimdi ikinci safhasını açmamız gerekiyor" der.

İşte bu anlamda 9 Eylül iki önemli günün adıdır. 1-Emperyalistlerin işgalinden kurtuluş savaşının zaferle sonuçlanması, 2-Modern-çağdaş ve uygar bir Türkiye kurma mücadelesinin başlaması.

17 Şubat 1923'te İzmir'de toplanan 1.İktisat Kongresi'nde Cumhuriyetin izleyeceği ekonomik politikalar belirlenir. İzmir Enternasyonel Fuarı'nın temelleri de o zamanlarda "Yerli Malları" sergisiyle atılır. İleriyi görme yeteneği tartışılmayan Büyük ATATÜRK, İzmir'i fuarlar şehri yapmayı önerir. Öncül kent olarak; yeni bir toplum, çağdaş yurttaş modeli Türkiye'ye sunulurken bir vitrin olarak İzmir düşünülmüştür.

Fuar, şehrin hayatına sihirli bir el değmiş gibi hem ekonomiyi hem de eğlence ve sanat hayatını canlandırır.

Ekonomik kalkınmanın ilk hareket noktası olan panayırdan fuara 80 yıl geçmiştir. Yurdun her yerinden akın akın gelenler ve pek çok İzmir’li fuarla büyüyüp, onunla yetişerek, hayatın birden çok rengini keşfetmiştir. Daha çocukluk yıllarından itibaren yaşantılarını fuara göre şekillendirmişlerdir.
80 yıllık geleneği olan bu Cumhuriyet Kurumu ve Cumhuriyetin vitrininde ürünlerini satmak, gezip-görüp-eğlenmek, Egeliler için adeta bir şölendi!..

Egenin güzel insanları, aydınlık cumhuriyet kuşakları fuardan çok şey öğrendiler.

Fuar sadece 2. Dünya Savaşı yıllarında açılmamıştır. Çünkü, fuar barış ortamında üretebilir, birbirine yaklaşabilir, güzel mesajlar verebilir.

Şimdi fuarcılık, ihtisas fuarlarına dönüşmüştür.

Ülkenin aydınlık geleceğinde İzmir'in misyonunun çok önemli olduğu bilinir. Adeta rotasıdır! Fuar ise pusulası.

Yakında kaybettiğimiz, büyük halk ozanı Neşet ERTAŞ üstadımız 30 yılını yurt dışında
geçirdikten sonra "Dünya mekanı" olarak 16 yıl önce "Güzel İzmir Sana Geldim" demiştir.

Gezdim tüm dünyayı gördüm
Güzel İzmir sana geldim.
Benim şirin güzel yurdum
Güzel İzmir sana geldim
Güzelsin, asil duruşlu
Medenisin, hoş görüşlü
Olduğun gibi içli-dışlı
Güzel İzmir sana geldim.
Gönüllere ışık saçan
Unutamaz görüp geçen
Gariplere kucak açan
Güzel İzmir sana geldim.
Kimdir, nerelidir sormayan
Kimseyi hakir görmeyen
İnsanlıktan ödün vermeyen
Güzel İzmir sana geldim
Nice yıllar çok uzağım
Seni seviyor yüreğim
Güzel yurdum, son durağım
Güzel İzmir sana geldim.