Yeraltı dünyası turistik keşiflere açılıyor...
İstanbul dünyada benzeri bulunmayan bir yeraltı dünyasına sahip. Günümüze kadar sayısız efsanelere konu olan tüneller, dehlizler ve zindanlar, artık tarihi günümüze taşıyan tarihi eser işlevini kazanıyor.

Bu yapılar restorasyon kapsamına alınıyor ama şimdiden turistik turlar başlamış durumda. Geçmişi 8 bin yıl öncesine kadar uzanan İstanbul’un tarihi zenginliklerinin, sadece yer üstündeki yapılarla günümüze ulaşmadığını artık biliyoruz. İstanbul, aynı zamanda bir yeraltı şehri; konunun uzmanlarının söylediği gibi, dünyada benzeri olmayan genişlikte… Mahzenler, sarnıçlar, dehlizler, tüneller bugüne kadar daha çok efsanelere konu edilirdi. Bir süredir sayıları artan restorasyon çalışmaları nedeniyle artık gizemli olayları değil, daha çok binlerce yıllık tarihi bugüne taşıyorlar.
Bu restorasyon çalışmalarından biri şu sıralarda, ‘Anemas Zindanları’ denilen, Bizans döneminden kalma saray kompleksi Blakhernai Sarayı’nın kalıntılarında sürüyor. Restorasyon tamamlandığında, dünyada benzeri bulunmayan bu zindan müzeye dönüştürülüp turizme açılacak. Fakat İstanbul’un yeraltı dünyasını keşfe çıkmak için bu müzenin açılmasını beklemeniz gerekmiyor. Yerebatan Sarnıcı, Binbirdirek Sarnıcı gibi kamuya açık, kolayca girilebilecek yerler akla ilk gelenler… Tarihi Yarımada’daki pek çok özel mekânın, binanın altında bulunan tünellere, mahzenlere girmekse pek kolay değil.
YERALTI TURU
Yeraltının çekiciliğini ve bu özel mekânlara girmenin zorluğunu fark eden bir turizm firması önümüzdeki ay konunun meraklıları için bu yerleri kapsayan bir tur düzenliyor. Antonina Turizm’in, Bizantolog Doç. Dr. Feridun Özgümüş’ün rehberliğinde düzenleyeceği organizasyonun tarihi 29 Eylül. O tarihten bir hafta öncesine kadar, 125 TL karşılığında gezideki yerinizi ayırtabilirsiniz.
Kahvaltılı, öğle yemekli gezinin güzergâhındaki mekânların listesi şöyle: Samatya Ayios Polikarpos Kilisesi, Soğanağa İşmerkezi, Antik Otel, Aydın Saray Apartmanı altındaki Roma kalıntıları, Yüceller İş Merkezi, Kafar Han, Şerefiye Sarnıcı, Peykhane Eczanesi, Terzioğlu Halıcılık, Aygır Deposu’ndaki Bizans Sarayı’nın alt yapıları, Başdoğan Halıcılık, Sedir Halıcılık, Pantokrator Sarnıcı, Kadir Has Üniversitesi Sultan Sarnıcı…
Posta kutumuza düşen bu iki haber vesilesiyle, konuya hâkim bir gazeteci olan Ersin Kalkan’ın ‘Yeraltındaki İstanbul’ kitabından yola çıkarak, İstanbul’un yeraltında ve efsaneler arasında küçük bir tur atalım istedik.
Epey yaygın bir efsanedir; Ayasofya’dan başlayıp denizin altından geçerek Adalar’a uzanan, Roma döneminden kalma tünellerden söz edilir. İstanbul’un yeraltı dünyasının görkemini vurgulamak için bu efsanede gerçeklik payı aramaya gerek yok. Zira örnekler az değil.
KORKUP ARSASINI SATTI...
‘İstanbul âşığı’ yazar Giovanni Scognamillo, 26 Eylül 1980 gecesi, İnönü Stadyumu civarında yeraltından gelen balyoz sesine benzer bazı sesler duyulduğundan söz eder. Sesleri duyan bir grup meraklı asker ilgililere haber verir, araştırmalar yapılır, fakat bir şey bulunamaz. Scognamillo’ya göre sesler, vaktiyle Dolmabahçe Sarayı’ndan kaçmak için yapılmış dehlizlerden gelmektedir. 2008’de Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün yöneticileri dehlize indiğinde haber spor basınında genişçe yer bulur. Kulüp yöneticilerinin anlatımına göre dehliz stadın altından diklemesine geçip Maçka Parkı’na yönelmektedir. Ancak dehlizin ucu bulunamaz.
İstanbul’un yeraltı dünyasıyla ilgili efsaneler en fazla Tarihi Yarımada için üretilmiştir. Zira tarihi binlerce yıl öncesine uzanan İstanbul burasıdır. Yeraltında her yere ulaşan tüneller vardır ve bu tüneller cinlere, ifritlere, karakoncoloslara ev sahipliği yapmaktadır… Balat’ta büyümüş gazeteci Kalkan bir anısını kitabında şöyle anlatıyor; “Bundan 30-40 yıl öncesine kadar İstanbul bir yangın yeriydi.
HALICININ BODRUMU...
Efsanelerin sonu gelmiyor. Fakat ilgi çekici gerçek hikâyeler de az sayılmaz. Önümüzdeki ay yapılacak gezinin duraklarından biri Başdoğan Halıcılık... Sultanahmet’teki Four Seasons Oteli’nin arka kapısının açıldığı sokakta bulunuyor. Mehmet Başdoğan 18 yıl kadar önce buradaki bir binayı satın alır. Otopark olarak kullanılan bahçesiyle birlikte bir halı mağazasına dönüştürmek istemektedir.
MÜZEYE DÖNÜŞTÜRÜLECEK ZİNDAN...
Bizans’ın ikinci büyük sarayı Blakhernai Sarayı’ndan da günümüze pek fazla bir şey kalmamış. Kalanların en önemlisiyse Anemas Zindanları. Önceki satırlarda söz etmiştik; şu sıralarda süren restorasyon bittiğinde müzeye dönüştürülecek. Ayvansaray’daki surların hemen bitişiğinde, Haliç’in kıyısındaki bu zindanları Kara Murat, Kahpe Bizans, Şahmaran gibi Türk filmlerinden de tanıyoruz. Fatih’in fedaisi Malkoçoğlu’nun, Bizans İmparatoru tarafından hapsedildiği zindan işte burasıdır. Malkoçoğlu’na âşık Bizans prensesi gece gelir ve onu kurtarır…
Bu fantezi aslında zindanın bugüne kalmış tek hikâyesiyle de benzerlik gösteriyor. İmparator Aleksios Kommenos, ailesiyle birlikte Blakhernai Sarayı’na taşınmak istediğinde buraya bir zindan yaptırır.
Bir süre sonra İmparator’un sadık komutanı, Arap asıllı Mikhael Anemas’ın adı, İmparator’a karşı kurulan bir komploya karışınca gözlerinin kör edilmesine karar verilir.
Bu olayı İmparatorun kızı Anna Komnena, Alexiad adlı kitabında şöyle anlatıyor; “Anemas ile onun yanı sıra komplo içinde bulunanlar, saçları tümüyle kazınarak tıraş edilip sakalları da kesildikten sonra, imparator buyruğu ile meydan ortasında yürütülmeye ve sonra da gözlerinin oyulmasına mahkûm edildiler.
Önemli haberleri kaçırma!
E-posta bültenine abone ol: