Türkiye'nin restorasyonla imtihanı

Aspendos’la başlayan restorasyon tartışması, geçmişteki benzer örneklerini hatırlattı. Kültür ve Turizm eski bakanları, Türkiye’de restorasyon için yeterli birikimin olmadığına işaret ederken, yapılan ihalelere dikkat çekiyor

31/12/2019 23:40
Türkiye'nin restorasyonla imtihanı

Dünyanın en önemli kültürel varlıklarından Aspendos Antik Tiyatrosu’ndaki basamaklar ve oturakların beyaz mermer kullanılarak restore edilmesi tartışmaları da beraberinde getirdi. Bugün'den Hüseyin Keleş imzalı habere göre, Kültür ve Turizm Bakanlığı restorasyon çalışmalarının Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu kararlarına uygun olarak tamamlandığını ifade etse de, bu açıklama kamuoyunu tatmin etmedi. Tabii bu tepkinin dozu, bir birikimin de sonucuydu.

Son birkaç yılda kültürel varlıklarımızla ilgili bu türden çokça habere rastladık. Restorasyon ile başlayıp adeta deforme edilen tarihi yapılardaki artış, Aspendos’la birlikte tekrar gündeme geldi. Hem Aspendos’u hem de son yıllardaki restorasyon tartışmalarını üç eski Kültür ve Turizm Bakanı anlattı.

DENETLEME SIKINTISI VAR

2007-2013 yılları arasında bakanlık yapan Ertuğrul Günay, Türkiye’de restorasyon konusunda yeterli birikim ve deneyim olmadığını söylüyor. Günay, devletin bu alanlara yeterli ve yeni kadro açmakta aciz kaldığı görüşünde. Günay, “Bu alanda proje yapacak sonra projeyi uygulayacak ve projeyi denetleyecek eleman konusunda hâlâ önemli ölçüde sıkıntı var” diyor.

1995 yılında kısa bir süre Kültür Bakanlığı yapan Ercan Karakaş ise restorasyon ihalelerinde ‘kayırmacılık’ olduğu iddiasında. Tarihi yapıların kullanımında da sorun olduğunun altını çizen Karakaş, etkinlik sayısının belli bir sınırda tutulması gerektiğine dikkat çekiyor.

KAPALI DEVRE İHALE

1996-1997 yılları arasında Turizm Bakanlığı görevini yürüten Bahattin Yücel de ihaleler konusunda Karakaş’la aynı görüşte. Yücel, “Birtakım kendilerine göre kapalı devre ilahe verdiği şirketler var. Bakın, aşağı yukarı aynı firmalardır” ifadelerini kullanıyor.

ÇİNİLERDEKİ UYUMSUZLUK

Şifahiye Medresesi 2008’de restorasyona alındı. 2011 yılında ise medrese içindeki Sivas'ta Selçuklu Sultanları'ndan 1'inci İzzettin Keykavus'un kabrinin bulunduğu türbe de restorasyona dâhil edildi. Ancak restorasyon sonunda türbedeki sandukaların çinilerindeki uyumsuzluk dikkat çekiyordu. Sosyal medyaya da yansıyan fotoğraflarda, özellikle yama görüntüsü göze çarpıyordu.

AYASOFYA ORHAN CAMİİ'NE CAM KAPI

Bursa İznik’teki Ayasofya Orhan Camii, 2007 yılında restorasyona alındı. Ancak restorasyon sonunda şok edici bir görüntü ortaya çıktı. Medyaya da yansıyan fotoğrafta tarihi camiye cam kapı takıldığı görülüyor. Ayrıca kubbeleri betonla kaplanan müzenin minaresi de betonla sıvanmış halde. Bir dönem müze olarak kullanılan cami, 6 Kasım 2011’de 90 yıl aradan sonra bayram namazıyla ibadete açılmıştı.

TARİHİ DOKU DÜZ DUVAR OLDU

Bir başka restorasyon sıkıntısı da 1844 yılında Fatih’te yapılan Mesnevihane Camii’nde yaşandı. Restorasyon sonunda tarihi caminin dokusunun bozulduğu iddia edildi. Dokunun üzerine beton sıva yapıldığı ve bu sıvanın da beyaza boyandığı çekilen fotoğraflara yansıdı. Tarihi kayıtlarda, caminin, Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin mesnevi isimli eserinin eğitimi gayesiyle yapıldığı ifade ediliyor.

MOZAİKLER ASLINA UYGUN MU?

Dünya’nın ikinci büyük mozaik sergileme alanı olan Hatay Arkeoloji Müzesi’ndeki mozaikler görenleri şok etmişti. Yeni müzeye taşınma sırasında mozaiklerde restorasyon hatasının olduğu iddia edildi. Bakanlık devam eden restorasyonları durdurdu. Daha sonra ise kurul incelemesine alındı. Mozaik ustası Mehmet Daşkapan, “Roma Dönemi’nin görkemli zamanlarını resmeden mozaikleri resmen karikatür haline getirmişler” diyerek tepki göstermişti.

CAM TAVAN YADIRGANDI

Türkiye’nin en önemli tarihi eserleri arasında yer alan Ağrı'daki İshak Paşa Sarayı’nın üstünün şeffaf bir çatı ile kaplanması tartışmalara neden oldu. Sarayı ziyaret edenler görüntüden rahatsız olurken, cam tavanın don ve güneş ışınlarına karşı koruması için yapıldığı ifade edildi.

KÜLLİYEYE OTOMATİK KAPI

Mimar Sinan’ın bilinen son yapıtı olarak bilinen Atik Valide Külliyesi’nin şifahanesi de restorasyon kurbanı oldu. Külliyenin hazırlanan restorasyon projesine aykırı olarak düzenlendiği öne sürüldü.  Medyaya da yansıyan fotoğraflara göre, külliyenin iç bahçesine bakan revakların önünün tamamen camla kapatılırken iç bahçeye çıkış için otomatik kapılar yerleştirilmiş.

KALEDE 'BEYAZ TAŞ' TARTIŞMASI

Bir başka restorasyon tartışması Şanlıurfa’da yaşandı. Aşırı yağışlar nedeniyle çöken tarihi Urfa Kalesi’nin bir cephesi restorasyona alındı. Ancak ortaya çıkan görüntü büyük tepkilere yol açtı. Yağmurdan çöken kısım ‘beyaz’ bir duvar olarak yenilendi. Yetkililer ise beyaz görünüme orijinal Urfa taşının neden olduğunu, zamanla duvarın geri kalanı gibi eski görünüme kavuşacağını savundu.

TARİHİ YAPI 'SÜNGER BOB'A DÖNÜŞTÜ

İstanbul'un Şile ilçesinde 2000 yıllık tarihi Ocaklı Ada Kalesi’nin restorasyon sonrası görüntüsü günlerce haberlere konu oldu. Tarihi kaleye bir çizgi film karakteri olan ‘Sünger Bob’ benzetmesi yapıldı. Restorasyonu üstlenen müteahhit “Proje dışına çıkmadık” derken, Kültür ve Turizm Bakanlığı  inceleme başlattı.

KÜLTÜR VARLIKLARI TAHRiP EDiLiYOR (ERTUĞRUL GÜNAY)

Restorasyon özel bir uzmanlık alanı. Türkiye’de bu konuda yeteri kadar birikim ve deneyim yok. Türkiye’de, Bakanlığın ve Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu denetiminde restore yapılıyor. Ama sadece bakanlık değil, bu kurulların gözetimi çerçevesinde vakıflar, yerel yönetimler, hatta bazen özel girişimler de yapıyor ve zaman zaman önemli tartışmalar ortaya çıkıyor.

Her mimarın her arkeoloğun ya da her sanat tarihçinin restorasyondan anladığını söylemek ve restorasyonunun bu eğitimi almış kişilerin denetiminde yapıldığını savunmak işi kurtarmıyor. Çünkü temel eğitimlerin yanı sıra ayrı restorasyon eğitimi ve uzmanlığı var. Ülkemizde bu alan yeni gelişiyor.

Kabul etmek ve üzüntüyle itiraf etmek gerekir ki, son çeyrek yüzyıla kadar korunması gereken kültür varlıkları çoğu kez yıkılıyor tahrip ediliyor. Ve birçok kez bunların yerine hiç ilgisi olmayan yeni yapılar yapılıyordu.

Son çeyrek yüzyılda kültür varlıklarını koruma konusunda yeni bilinçlenme gelişme başladı ancak bu alanda proje yapacak sonra projeyi uygulayacak ve projeyi denetleyecek eleman konusunda hâlâ önemli ölçüde sıkıntı var.

İLKELERE AYKIRI SONUÇLAR ÇIKIYOR

Devlet de bu alanlara yeni kadrolar açmakta ne yazık ki oldukça aciz davranıyor. Ve bazen iyi niyetle bazen de uygulayıcının arzu ve istekleri doğrultusunda evrensel restorasyon  ilke ve kurallarına aykırı sonuçlar ortaya çıkıyor. Ancak ön yargılı olmamak gerekiyor. Yapılan uygulamalar konusunda fotoğraflara bakarak hüküm vermek yerine, uygulayıcılardan ve bu konuyla bilimsel olarak ilgilenenlerden bilgi  alarak hüküm vermek daha saygılı bir davranış olur.

İHALELER ŞEFFAF OLMALI (BAHATTİN YÜCEL)

İhaleler için kendilerine birtakım şirketleri seçiyorlar. Restorasyon projesinde sıkıntı olmaz, sonuçta uzmanları. Ama restorasyonda yetersiz olduklarını düşünüyorum. Birtakım kendilerine göre kapalı devre ilahe verdiği şirketler var. Bakın, aşağı yukarı aynı firmalardır. Kayırma oluyor. Bu sıkıntılarla ilgili söylenenlerin tersi olduğunu kanıtlamak onlara düşer. Bu bir yolsuzluktur aslında. Restorasyon çok önemli ve pahalı bir işlem. Aynı hataları birçok yerde yaptılar. Açık ve şeffaf ihaleye çıkılması lazım. Böyle olursa uzmanları da gelip inceler.

KABA BİR ONARIM VAR (ERCAN KARAKAŞ)

Bence bu işi ehil insanların yapması lazım. Gelişi güzel ihaleler yapılıyor. Teknik yeterlilik aranmıyor. Özelikle hükümet döneminde… Kültürel mirasın korunması tamamen uzmanlık işi. Mesela o Aspendos’taki beyaz taşları koymadan da orayı kullanılır hale getirebilirsiniz. O eski tarihi doku tamamen ortadan kaldırılıyor. Kullanım sorunu da var. Kullanılmasın demiyoruz ama belli sayıda gösteriler için kullanılmalı. Ama bir ara o kadar furya oldu ki her türlü etkinlik orada olmaya başladı. Bir kere bakanlığın projeyi çok iyi denetlemesi lazım.

Ayrıca koruma kurulları daha aktif olmalı. Bu hükümet döneminde bu kriterler ortadan kalktı. Müthiş bir kayırmacılık var. Biliyorsunuz Bodrum’da tarihi bir tiyatro var. Ben oralarda oturdum. Orada oturulan yerlerde yepyeni ve dümdüz taşlar olması gerekmiyor. Bozulmayı durdurmak için yeni taşlar gerekmiyor. Yıkılma dağılma varsa bunlar önlenebilir. Tekniği var. Korumak mı istiyoruz dümdüz bir oturma yeri mi yapmak istiyoruz. Restorasyon meselesinde kaba bir onarımı var.

 


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Tüm güncellemelerden e-posta yoluyla haberdar olun.