Türkiye’nin ‘Turizm ve Biyoçeşitlilik’ karnesi zayıf...

Ekoturizm ve Sürdürülebilir Turizm Derneği Başkanı Gülsen Kırbaş, "Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü'nün 'Turizm ve Biyoçeşitlilik' ilan ettiği bu yıl, Türkiye'nin karnesi çok kötü" dedi.

Turizm Aktüel Turizm Aktüel 31/12/2019 23:40
Türkiye’nin ‘Turizm ve Biyoçeşitlilik’ karnesi zayıf...

Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü (UNWTO), 27 Eylül Dünya Turizm Günü temasını ‘Turizm ve Biyolojik Çeşitlilik’ yılı olarak ilan etti. Dünya Turizm Günü’nün temasını değerlendiren Ekoturizm ve Sürdürülebilir Turizm Derneği Başkanı Gülsen Kırbaş, “Türkiye, Avrupa’nın ve dünyanın çok önemli doğal rezervlerine ve koruma alanlarına sahip bir ülke. Ancak, doğa turizmi türlerinin son yıllarda hızla gelişmekte olmasına rağmen, doğayı ve biyoçeşitliliği koruyucu hiçbir ciddi önlem, yaptırım ve denetim mekanizması ne yazık ki halen kurulmamıştır.

 
Üstüne üstlük, kaynaklarımız, doğa içine yapılan veya açılan HES'ler, balık çiftlikleri, maden ocakları, sanayi tesisleri vb. tesislerle, doğrudan ve dolaylı olarak sürekli bir tahribata maruz bırakılmaktadır. Ekoturizm ve Sürdürülebilir Turizm Derneği olarak, UNWTO’nun ilan etmiş olduğu "Turizm ve Biyoçeşitlilik" yılında, Türkiye’nin karnesinin çok kötü olduğunu ifade ediyor, bir an önce acil koruma önlemlerinin devreye sokularak, tahribata yönelik projelerden vazgeçilmesini talep ediyoruz” dedi.

 

Biyoçeşitliliğin yok olmaması için sıkı denetim yapılmalıdır...

 

Biyoçeşitliliğin, milyonlarca yıldır var olan yerkürenin, bunca süre içinde var olurken kurmuş olduğu yaşamsal dengelerin bütününü ifade ettiğini belirten Gülsen Kırbaş, sudaki yaşam ile  başlayan biyolojik çeşitliliğin, daha sonra karada ve havada yaşayan canlılarla sürdüğünü, yerkürenin her köşesinde, o bölgeye özgü coğrafi veriler doğrultusunda var olabilen ekosistemlerin geliştiğini ve bu yapının milyonlarca yıldır şaşılacak bir düzen ve denge içinde varlığını sürdürdüğünü kaydetti. 

 
Ekosistemdeki biyoçeşitliliğin yok olmaması için ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından sıkı denetimlerin yapılması gerektiğini anlatan Gülsen Kırbaş, şunları söyledi:  “Aslında, günümüz gelişmiş toplumlarında insanlar, tüketici yaşam koşullarından ancak ve ancak, doğanın dinginliğine ve sağaltıcı etkisine sığınarak bir nebze olsun kaçabilmekte ve kendilerini sağaltabilmekte ve tazeleyebilmektedirler. Biyolojik çeşitliliğin korunması, asıl olarak doğayı oluşturan her bir yapı taşının varlığını sürdürmesi için gerekli olduğu gibi, işte insanlığın bu ihtiyacı için de gereklidir. İnsanoğlu, dinlenme ve dinginleşme ihtiyacını giderirken, bir turizm hareketi de yaratır.
 
Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, doğa turizmini yaparken doğaya bir tüketici olarak değil, onun bir parçası gibi görmeye çalışmaktır. Bunu, %100 yapmak mümkün olamamakla beraber, minimum düzeyde zarar vermek mümkündür. Biyolojik çeşitliliğin yok edilmemesi için tüketici konumundaki turistler için belli sınırlar, belli kriterler vardır. Bunların uygulanması da, sadece kişilerin tek tek insafına bırakılmamalı, devletler, hükümetler, kurumlar tarafından sıkıca denetlenmeli ve düzenlenmelidir”

 

Akıllı bir ‘Ekoturizm politikası’, kırsal kesimler için ekonomik getiri sağlayabilir... 

           

Akıllı bir ‘Ekoturizm politikası’nın, yoksul olan kırsal kesimler için ekonomik bir getiri sağlayabileceğini açıklayan Gülsen Kırbaş, “Gündelik yaşamı doğanın dışında geçen insanlar, boş zamanlarında, ruhen ve bedenen dinçleşmek, biyolojik olarak tazelenmek amacıyla, doğaya dönmeyi istiyorlar. Bu da, doğaya dönük bir turizm hareketliliğini doğuruyor. Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü (UNWTO), bu yılı "Turizm ve Biyolojik Çeşitlilik" yılı ilan ederken, tam da bu noktaya vurgu yapmaktadır.

 
Dikkatli ve denetimli yapılacak ekoturizmle, gelişmekte olan ve bakir doğaya sahip olan bu ülkelerin yoksul halkları, ciddi bir ekonomik destek alacaklardır. Nitekim, dünya çok büyük bir yerdir ve özellikle biyolojik çeşitliliğin çok yoğun olduğu milyonlarca kilometre kare alanlarda birçok az gelişmiş ve yoksul ülke vardır. Bu ülkelerdeki biyolojik çeşitlilik, bir açıdan bu ülkelerin ekonomik kalkınmasına destek olabilecek potansiyeldedir” diye konuştu.

 

Doğaya karşı yapılan haksızlığın karşılığı ‘doğal felaketler’ oluyor...

 

İnsanoğlu’nun son 100 yılda doğanın dengesini bozduğuna işaret eden Gülsen Kırbaş, konuşmasını şöyle sürdürdü:  “İnsanlığın, özellikle son 100 yıl içinde, giderek artan bir şekilde doğanın dengelerini bozan müdahaleleri, ekosistemleri ciddi biçimde tehdit etmektedir. Gerçekte, doğanın içinde küçük bir yer tutan insan denen canlının, doğayı sahip olduğu yerle doğru orantılı olmayan bir şekilde tahrip etmesi, doğaya karşı yapılmış çok büyük bir haksızlıktır ve doğa bunun karşılığını, doğal felaketlerle vermektedir. Çünkü ekosistemler; içlerinde yaşayan canlıların, hayata gelişini, yaşam döngüsünü ve yok oluşunu, çok kesin kurallarla belirler ve denetler.

 
Bu sistemlerde, her canlının varoluş nedeni, ortamı, yok oluş koşulları, son derece net bir şekilde bellidir. Ekosistemlerde hiçbir canlı varlık, gereksiz ve anlamsız değildir ve herhangi bir canlının yaşamının tehdit edilmesi, zincirleme olarak, başka canlıların da yaşamını etkiler ve tehdit edebilir. Ancak ne acı ki, çağımızın her türlü değeri, kar’a dönüştürme mantığıyla çalışan kapitalist ekonomi sistemleri, mantık olarak, doğayı da yağmalamaya yönelik çalışmaktadır. Bu mantığa göre, doğa içinde yapılacak büyük turistik yatırımların, doğanın kalbine düzenlenecek her türlü turizm hareketinin maddi getirisi, milyonlarca yıldır saat gibi çalışmış olan ekosistemlere getireceği tehditten daha önemlidir.
 
Doğanın mantığıyla bakacak olursak, aslında "biyolojik çeşitliliğin mutlak korunması", turizm hareketliliğiyle mümkün değildir. Ancak çağımızın, kültürel ve ahlaki yönden gelişmiş toplumları; maddi getiri ve kar hırsını, doğanın ve biyolojik çeşitliliğin korunması perspektifinin arkasına koymayı başarabilmektedirler, ya da bu yönde ciddi önlemler ve yaptırımlar uygulayabilmektedirler. Özetle, doğanın ve biyoçeşitliliğin korunması tüm dünyanın gündeminde olmalıdır ve insanoğlu doğanın bir parçası olarak, doğadan keyif ve sağlık alarak yaşamalıdır.”

 


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Merak etme spam mailler gelmeyecek.