Turizm sektöründe yöneticilik bir sanattır

Kişiliği, yaşam tarzı, eğitimi ve örnek davranışlarıyla; bir grubu veya bir topluluğu yönlendiren, görevini yerine getirirken; verilen imkanlar doğrultusunda; içinde bulunduğu topluluğun tüm bireylerinin çıkarlarını gözetip hedefleyen; aldığı, alacağı kararlara sahip çıkarak, gerektiğinde hesap verme cesaretini gösteren kişi ve/veya kişilere; "Yönetici" denir.

31/12/2019 23:40
Turizm sektöründe yöneticilik bir sanattır

Feridun Tabur / North Point Hotel Denizli Genel Müdürü

Bu tanım, değişik amaçlara yönelik üretim yapan işletmelerde hali hazırda yöneticilik görevini üstlenen; 1000 ayrı yöneticiye yöneltilen; “iyi bir yönetici nasıl olmalıdır?"; sorusuna verilen yanıtlar doğrultusunda; oluşmuştur. 

Yatırıma yönelik işletmelerde olsun, tüketime yönelik üretim yapan işletmelerde, hizmet üreten sektörlerde olsun; yönetim kadrosunda yer alan idarecilerin idealleri genelde benzer amaçları içerir. Bu ideal; işletmenin en yüksek verimliliğine ulaşması ve benzerleri arasında en tercih edilen işletme olması; temel hedeftir.

Yöneticilik görevini yerine getirirken; her yöneticinin içinde bulunduğu ortam ve imkan aynı olmayabilir. Çeşitli kaynaklarda, yöneticilik vasıflarına sahip olan her bireyin, teşvik edildiği takdirde, tüm yönetim kademelerinde başarılı olabileceği, kanıtlanmıştır.

Yöneticiliğin genel ve evrensel anlamda tanımını yaptıktan sonra; şimdi sıra “insanın, insana hizmet ettiği” Otelcilik ve Gastronomi İşletmelerindeki Yöneticiliğin tarifini detaylı bir şekilde irdelemek, tanımlamak ve hak ettiği zemine oturtmak istiyorum.

Öyle bir Yöneticilik tarzı ki; konu ile ilgili yeterli eğitim almış ve/veya konu ile ilgili yeterli eğitim almamış çalışanlarıyla, hizmet almak maksadı ile her tür sosyal kesimden gelen ve tesislerimizde kendilerine bedeli karşılığında hizmet ettiren, misafir/müşterilerin

teşrif ettiği bir sektörün Yöneticiliği. Öyle bir yönetim tarzı ki; hizmet verilirken misafirin/müşteri'nin “her zaman Kral olduğu" veya “Müşteri Velinimetimizdir!” söyleminin egemen olduğu, misafirin her daim öncelikler sıralamasının en başında olduğu, bir Yöneticilik tarzı. Zaman faktörünün çalışanlar açısından hiç önem arz etmediği, bir günün 24 saat sınırını sürekli aştığı, yöneticinin özel yaşamının daima üçüncü planda olduğu, otellerde ve ağırlama sektöründe görev yapan tüm çalışanlarımızın özel / iş yaşamlarının; çalıştıkları işletmenin imaj ve prestij ile uyum içerisinde olup olmadığına dikkat edilen bir yöneticilik tarzı. Çalışanların, iş, özel yaşamlarının düzgün ve disiplin içerisinde olup olmadığına bakılarak ve takibi yapılarak, müesseselerin yönetimine getirilip getirilemeyeceğine karar verilen bir sektörün yöneticiliği.

Aynı zamanda işletmelerimizde konuk olarak ağırladığımız misafirlerin kişisel özelliklerinin; olumlu veya olumsuz yönlerinin bilinmesinin son derece önem arz ettiği ve gerekli olduğu; bir sektörün yöneticiliği.

Kısaca; acı ve tatlı anılara, dünyadaki yeni teknolojilere, kültür ve sanat faaliyetlerine, bulunduğumuz yöre, ülke ve dünyamıza yön veren önemli siyasi, bilimsel toplantılara sahne olan, sahne kapandıktan sonra, sahne hasılatı doğrultusunda değerinin arttığı veya eksildiği, karlılığın sonucuna göre yöneticilerin değerlendirildiği bir yönetim tarzından söz etmek istiyorum.

Bu tarzdaki bir yöneticiliğin elbette kolay olmayacağı bilinen bir gerçektir. Ancak sayılan tüm bu zorluklara rağmen Otel Yöneticiliğini bir yaşam tarzı sayan; hiç bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjiyle işine sımsıkı sarılan Otel Yöneticisinde bulunması gereken karakteristik özellikler nelerdir?

Yöneticilerimiz kişisel nitelik ve kişisel kaliteye önem veriyorlar mı?

Tüm bu soruların cevabını aşağıda birlikte inceleyelim:

Bu soruları kendimize ve sektörde yeni göreve başlayan genç yönetici adaylarına yöneltelim. Gerekiyorsa kendi kendimizi tenkit edelim. Kadrolarımızda görev üstlenen genç ve dinamik; Yönetici adayı arkadaşlarımızın; uzun vadede görev ve sorumluluklarını iyi algılamalarına, yardımcı olalım. Oto kontrol mekanizmasını harekete geçirelim.

1. Yeterli mesleki bilgilere sahip misiniz?

Dış kaynaklı bir araştırmada, değişik kademelerde üst düzey yöneticilik yapan 10.000 ayrı profesyonel yönetici ile karşılıklı yapılan görüşmelerde, yöneticilik vasıflarına sahip bir yöneticinin mesleki bilgilere sahip olmasının yanı sıra (hatta bundan çok daha fazla, fiziki dış görünümü, sosyal ilişkilerdeki gücü, makamını temsil etme yeteneği) ön planda tutulmuştur. Fiziki dış görünüm ve temsil yeteneğine önem verenlerin oranı (%51), mesleki bilgilere değer verenlere oranla (%49) üstünlük sağlamıştır.

Bu sonuçtan yola çıkarak genel bir değerlendirme yapıldığında mesleki ehliyetin ve meslekteki inceliklerin orta kademe yöneticiler için çok daha fazla önem taşıdığı söylenebilir.

Yönetim kadrosundaki pozisyonunuz ve ağırlığınız; dış görünümünüz ve temsil yeteneğiniz/beceriniz ne kadar başarılı ise, hiyerarşik sıralamadaki yeriniz de o denli önem kazanacaktır. “Ye kürküm ye misali”. Mutlaka mesleki bilgiler de önemlidir, zira mesleki bilgilerin öncelikli öneminin olduğu ve her yöneticinin kendini kanıtlaması gerektiği pozisyonlar da olacaktır. Diğer taraftan her yöneticinin kendini, gelişen yeni teknolojiler ışığında geliştirmesi ve eğitime açık, hırslı olması; tercihlerin en başındadır. Hedeflediği pozisyona gelmek

isteyen veya bulunduğu pozisyonu muhafaza etmek isteyen her yöneticinin; doğal olarak eğitime ve eğitilmeye açık kişiliğe sahip olması gerekliliği; her zaman bilinen bir gerçektir.

2. Çalışanlarınızı sürekli motive edebiliyor musunuz?

Çalışanlarınızın işlerinde heyecan duymalarını sağlıyor musunuz?

işletmelerimizde "motivasyon" deyimini sıkça duyarız. Ancak "manipülasyon"(muamele) ile çoğu kez karıştırırız.

Manipülasyon: Çalışanların, işletmenin ve yönetimin çıkarları doğrultusunda yönlendirilmeleri, anlamına gelmektedir;

Motivasyon: Çalışanların, işletmenin ve yönetimin menfaatleri ile; özellikle kendi menfaatleri doğrultusunda; yönlendirilmesi anlamındadır.

Yöneticilerin, işletme bünyesinde bir uygulamaya teşebbüs etmeden önce, motive edilmeleri adına; bu üçlü diyalogu (İşletme-Yönetim-Çalışanlar); güçlü kılınmasına azami dikkat göstermeleri gerekir. Bir biri ile uyum içerisinde olmaları önem taşımaktadır. Aksi takdirde çalışanlar; kendilerine motive mi yoksa manipüle (muamele) mi edildiği hususunda tereddüt içerisinde kalacaklardır. Bu durumda çalışanların işletmeye bağlılıkları, belli bir zaman dilimi içerisinde azalır. Üçgenin bir ayağının eksik ya da aksak kalması; yöneticinin iyi niyetle; işletme yararına uygulamaya koyduğu eylemlerin sonuçsuz kalmasına yol açacaktır. Bu durumda uygulama hedefine ulaşamadan rafa kaldırılacaktır.

Bu nedenle:

Kendinizi ve davranışlarınızı gerçek anlamda tenkit edin, ne kadar sıklıkta çalışanlarınızı motive ettiğinizi gözden geçirin. Çalışanlarınızı

son zamanlarda işletmenin ve/veya işyeri yönetiminin yararı doğrultusunda; hiç kazandığınız oldu mu? Çalışanınızı işletmeye ve/veya işyeri yönetime kazandırırken; zaman yönetimine ve zaman kavramına dikkat ettiniz mi?

Bu tür davranışlarınızı özel yaşamınızda da lütfen uygulayın. Manipülasyon ve Motivasyon özel yaşamınızda da terazide tutulması gereken bir unsurdur.

3. Takdir edebiliyor musunuz?

Çalışanın; kendini yaptığı işin aynası olarak görmesi çok önemlidir. Bu yüzden iyi yapılan her işin sonunda (zaman geçirmeksizin) çalışanlarınızı; gerçek anlamda takdir etmelisiniz. Birçok yöneticimiz takdir etmekten çekinir ve "elimi verirsem kolumu da ister” veya “şımartmaya ne gerek var” mantığı ile hareket ederler.

Kaldı ki dozajı iyi ayarlanmış takdir; her çalışanın ve her yöneticinin hoşuna gider. Çalışanlarınızı sık, sık  takdir ediniz; ancak uygularken gerçekçi ve yerinde olmasına dikkat ediniz Her defasında değişik sözcükler kullanınız. HARZBURGER MODELİ' nde şöyle denilmektedir: "Sözü edilmeyen takdir, verilmeyen ikramiyedir."

4. Tertipli tenkit edebiliyor musunuz?

Herkes tenkit eder, ancak çok azımız yerinde ve etkili tenkit edebilmekteyiz. Tenkit konuşmaları sıkça, “tenkit ve takdir ifadeleri” ile karıştırılır. Bu nedenle tenkit edilen kişi, bu tür konuşmaların sonunda abandone olur; kendine “ben tenkit mi yoksa takdir mi edildim” sorusunu sorar. Tenkit ve takdir konuşmaları kesinlikle birbirinden ayrı tutulmalıdır.

Tenkit görüşmelerinde aşağıdaki beş sıralamaya dikkat etmeliyiz:

- Selamlama ve bakış şekli (olumlu bir hitap tarzı ile),

- Meselenin içeriğini vurgulamak ve karşı tarafa söz hakkı vermek,

- Konu hakkındaki olumlu ve olumsuz düşüncelerin açıkça belirtilmesi,

- Çalışanların hatalarını telafi etmeleri beklenmeli, aksi durumda sonuçlarına katlanmaları gerektiği uyarısında bulunulmalıdır.

- Olumlu ve yapıcı dileklerle vedalaşmak.

Tenkit konuşmalarını sevk ve idare aracı olarak benimseyin ve uygulamada kurallara dikkat edin. Tenkit konuşmaları anı, çalışanlarımızın işletme için ne denli önemli oldukları mesajının verildiği an’lar olduğu kadar, her çalışana; işletme bünyesinde kendilerine ne kadar çok değer verdiğimizi vurguladığımız anlar olduğunu, unutmamalıyız.

5. Çalışanlara örnek oluyor musunuz?

Birçok yönetici; çalışan elemanlarının kendi amirlerinin davranışlarını özümseyerek, taklit ettiklerini fark etmezler. Yönetici; kendisine nasıl davranılmasını istiyorsa, kendisinin de diğer çalışanlara aynı nezaket içerisinde davranması gerektiği mantığıyla hareket etmelidir. Bu davranış türü, her yönetici için, doğru yolda ilerlediğinin, göstergesidir. Çalışanlar ilk etapta amirinin hal, hareket ve davranışlarını izler ve algılar, ancak takip eden zaman diliminde; mesleki bilgi ve yeteneklerinden yararlanmak ve edinmek isterler. Bu nedenle yöneticiler, çalışanları için çok iyi bir örnektirler.  Bunu yaparken mükemmelliği ve şahsi disiplini ön planda tutmaları gerekir. Çalışanlarınızın sizden ne tür örnek davranışlar beklediğini, hangi davranışlarınızın onlarda olumlu izler bıraktığını, ne tür bir çalışma azmi yarattığını/yaratacağını mutlaka tespit etmeye çalışınız.

6. Kendinizi sürekli geliştiriniz, yeniliklere açık olunuz.

Birçok yönetici; kendisini yenilemeyi ve geliştirmeyi; gurur ve onur meselesi haline getirir. Vakit bulamadığını, bu yüzden yeniliklere ayak uyduramadığı hususunda yanılgı içerisine girer. Her yöneticinin maalesef; bazı öncelikler listesi vardır. Bu öncelikler sıralamasında ise; kendini geliştirme ve yeniliklere açık olma isteği; daima son sıradadır. Su gibi geçen iş yaşamı yılları süresince, işletmeyi ve çalışanlarını en iyi şekilde yönettiğine inanır. Bu düşünce tarzı içerisinde olan bir yöneticiye; kim bir şeyler öğretebilir ki?

Bu nedenle; hem çalışanlarınızı; hem de kendinizi geliştirmek adına; yeniliklere açık olun ve kendinize yatırım yapın.

 Çünkü: Tasavvur (hayal etmek) tecrübeye giden yoldur.

Kişisel olgunluk ve beşeri ilişkiler konusunda geliştirme kurslarına katılarak kendinizi geliştirin, ilgili eğitim kurumlarının verdiği kurslarda kendinizi yeniden keşfedin. Göreceksiniz; sizi heyecanlandıracak, sizi düşünceye sevk edecek, hafızanızı tazeleyecek birçok fikir ve önerilerle karşılaşacaksınız. Yeni fikirler ve öneriler eşliğinde; şahsınızla ilgili aradığınız birçok soruya ve size göre tabu olan bir çok yaşam tarzına/sorulara; yanıt bulmuş olacaksınız.

7. Yüzünüzden güven fışkırsın.

Bazı yöneticilerimiz zaman zaman tutuk ve kendinden emin olmayan bir görüntü içerisinde olurlar. Bu durum; birlikte çalıştığınız bireylerle girdiğiniz ikili görüşmelerde; bir gruba veya topluluğa hitap ettiğiniz esnada; veya işletmeniz ile ilgisi olan/olmayan kişilerle yüz yüze görüşmelerinizde ortaya çıkabilir. İşletmenizi temsil yeteneğiniz beklentilerin altında ise eğer, görüntü itibarı ile savruk, dağınık bir tarzınız varsa şayet; karşı tarafa güven vermeyen bir şekil bozukluğu

içerisindeyseniz, çalışanlarınız bu durumu fark eder ve sizi örnek bir yönetici olarak algılamakta zorlanabilir. Bu durumda çalışanlarınız üzerindeki inanılırlığınız da azalabilir. Bu nedenle kendinize öz eleştiri yapın, kendinizi sorgulayın.

Hızlı konuşma ve/veya net olmayan telaffuz şekli de karşı tarafa güven vermez. Bu nedenle; mesleki uzmanlık gerektiren yönetim ve uygulamalarda yüzünüzden güven fışkırsın, konuya hakim olduğunuzu açık ve net olarak anlatın ve uygulayın.

Çalışanlarınızla olan diyaloglarınızda; aşağıdaki dört farklı sıralamayı anahtar ve değişmez kural olarak görmelisiniz:

* Çalışanınızla mümkün olabildiğince göz göze geliniz;

*Açık, net ve anlaşılır bir telaffuz şekli ile, aynı zamanda gür bir ses tonu ile konuşun.

*El ve kol hareketleri ölçülü olmalı, el, kol hareketi bel hizasından yukarıya doğru taşmamalı veya tüm bu işaret dili karşı tarafı rencide edecek tarzda olmamalı, bir ahenk ve uyum içerisinde olmalıdır.

*O anki ortama uygun, candan,-olumlu bir mimik sergilenmeli,

Aşağıdaki kurallar çalışanlarınızla gerçekleştirdiğiniz konuşma ve müzakereler için geçerlidir:

*Konuşmanın başında ve sonunda söyleyeceklerinizi ezbere biliniz ki; karşınızdaki çalışanınızı ikna edebilesiniz.

*Konuşma yapacağınız yer ve mekanı doğru seçiniz.

*Daima dik ve doğru durun.

İyi bir konuşma yapabilmeniz için yukarıdaki kurallara uygun hareket edin, kendinize olan güveninizin eseri olarak; kendinizden güç alarak; konuşmanızı tartın; çalışanınızla aranızda sempati kurmaya çalışın.

8. Ekip ruhunuzu geliştiriniz.

Günümüzde halen her şeyi en iyi bilen, en iyi uygulayan, en iyi karaları veren, ancak neticede çok büyük hatalar yapan, yüzlerce yönetici mevcuttur.

21. yüz yıla gelinen günümüzde “ben her şeyin en iyisini bilirim” saplantısı tehlikeli bir davranış biçimidir ve son derece tehlikelidir. Profesyonel yöneticilik anlayışı ile bağdaşmaz. Bu davranış biçimi birlikte çalıştığımız ekip bireyleri ile aranızda daima muhalefet yaratır. Bu nedenle:

"Birlikten kuvvet doğar " felsefesini ön plana çıkarınız ve dayanışma içerisinde, paylaşımcı bir yönetim tarzını benimseyiniz. Görev ve sorumluluklarınızı; mümkün olduğunca; kısmen, hazmederek, kontrollü bir biçimde; astlarınıza devrediniz, yapılacak işleri delege ediniz.

İdrak ettiğimiz iş yaşamında, rekabet gücümüz ve rekabet ortamında başarıya ulaşmamız, ürettiğimiz ürünün ve/veya verilen hizmetin kalitesinden ziyade: işletme olarak uzun vadede yetiştirdiğimiz ve sorumluluklarımızı devredeceğimiz; genç, dinamik yönetici adaylarının kalitesinde gizli olacaktır. Önemli olan, orta kademe yöneticilerimize fırsat tanınarak, görev vermektir. Astlarınızı desteklediğiniz ve onların görevleri esnasında hata yapmalarına fırsat verildiği müddetçe; mükemmel, tecrübeli yöneticiler yetişecektir. Genç yöneticiler, bu tür özelliklere sahip olan idarecilerin desteklerini arkalarında hissettikleri sürece; görev almaya hazır olurlar.

Öz güvenleri artar, işletmeye daha çok bağlanırlar, gelişmeye ve öğrenmeye açık olurlar.

9. Aynı çizgide kalarak, aynı zamanda, esnek olabiliyor musunuz ?

Bir biriyle çelişen iki ayrı davranış biçimi.

Bazı yöneticilerimiz az riskli olan yolu seçerler. Bazılarımız ise tecrübelerimize ve alışkanlıklarımıza sımsıkı sarılarak; ortama ve pozisyona uygun olarak; esneklik göstermek istemeyiz.

Bu yüzden: Prensiplerimize ısrarla bağlı kalmamız bize her zaman fayda sağlamaz. Özgüven içerisinde, sağlam karakteristik kişiliğe sahip olan yöneticilerin, prensiplere ve alışkanlıklara bağlı kalmalarına ihtiyacı olmasa gerek. Gerektiğinde, karşımızdakinin istek ve arzularına uygun bir şekilde esnek hareket etmemiz; “kendi çizgimizi terk ediyoruz” anlamına gelmez. Esas olan; eşyanın tabiatına aykırı davranmamak ve başkalarının fikirlerine de saygı duymaktır.

10. İyi bir istihbarat (iletişim) yönteminiz var mı?

İşletmeler çoğunlukla bu konuda iflas etmiş durumdadır. Muhtelif işletmelerde üst yönetim; iletilmesi gereken asgari bilgileri çalışanlarına iletirken, bazı işletmeler çalışanlarını muhtelif yazışmalar sayesinde evraka boğmaktadır. Her iki yöntem de kötü örneklerdir. Bilgi akışının dozajını dengede tutmak; en uygun olanıdır. Yeterince bilgilendirilmeyen çalışan motivasyonunu kaybeder. Diğer taraftan çalışanlar; kendilerinin bilgi akışından mahrum bırakıldıklarını hissettikleri an; üstlerini kolaylıkla eleştirebilirler.

Bu nedenle; çalışanlarınızı zamanında ve gerektiği ölçüde bilgilendiriniz. Aktaracağınız yazılı ve/veya sözlü bilgilerin gerekli olup olmadığına önce kendiniz inanın.

11. İyi bir dinleyici misiniz?

Çoğumuz birçok şeyi dinleriz ama gerçekten karşımızdakini can kulağıyla dinleyebiliyor muyuz?

Tüm yöneticilerin genelde bilgi açısından çalışanlarına oranla bilgi ve tecrübe üstünlükleri vardır. Sorunları nasıl çözdüklerini elemanlarına anlatmaktan ve uygulamaktan keyif alırlar.

Pasif (donuk) dinlemek ve karşınızdakini dinlerken desteklemekten yoksun bir tarzınız varsa; bu da olumsuz bir davranış biçimidir.

Bu yüzden; çalışanlarınız, bir konuyu size anlatırken can kulağıyla dinleyiniz. Dinlerken kafanızı bile sallamanız "evet", "bu konuda size hak veriyorum" gibi sözlerle onu desteklemeniz, cümlesini tamamlamasına yardım etmeniz ve/veya söyleneni tekrar etmeniz, onun size karşı olan güvenini artıracağı gibi, kişisel olarak size karşı daha açık ve rahat davranacaktır.

12. Retorik (güzel söz söyleme, hitabet sanatı) ve diyalektik (akıl yürütme yöntemi, eytişim) becerileriniz var mı ?

Bazı yöneticiler; birlikte çalıştığı elemanlarına pasif hitap şekli ile yaklaşırlar ve telaffuz ettiği kelimelerle karşısındakini kırarlar. Çoğu yönetici "dilinin kurbanı" olmakta ve kendi kendine zarar vermektedir.

Bu nedenle: Hitap ederken olumlu yaklaşınız ve karşınızdakine cazip gelecek söylemler telaffuz ediniz. Olumsuz kelimeleri kelime haznenizden çıkartınız.

Örneğin:  "Beni yanlış anladınız..."(-) yerine, “Ben yeterince açık olamadım..." (+) denilmelidir.

"Ben aynı fikirde değilim..." (-)yerine, "Bana şu şekilde daha cazip geliyor..." (+) denilmelidir.

Diğer taraftan, karşınızdakinin söylediklerini soru şeklinde tekrarlamanız işinizi daha da kolaylaştıracaktır. Sürekli negatif (olumsuz) hitap tarzı, birlikte çalıştıklarınıza yansıyacak, ruh halinizin yüzünüzden okunmasına sebebiyet verecektir.

13. Kendinizi kabul ettirebiliyor musunuz?

Çoğu yöneticiler, radikal davranışlarıyla otoriter ve şiddet içeren konuşmaları ile kendilerini kabul ettirme yolunu seçtikleri gibi; bazen de kararlarını özellikle geciktirerek; elemanlarının tepkisini ölçmeye çalışırlar, karşıt fikirlerin oluşmasını beklerler.

Bu tür davranışlar zamanla; çalışanların sesiz tepki vermelerine neden olur ve yöneticiye karşı olan saygıları azalır.

Bu nedenle; kendinizi ve taleplerinizi çalışanınıza aktararak bir şekilde kabul ettirmeniz, sözünüzü dinletmeniz şarttır. Herhangi bir elemanınız zayıf tarafınızı fark ettiği anda; bunu size karşı koz olarak kullanacaktır. Çalışanlar deneme yanılma yöntemleriyle nereye kadar hareket edeceklerinin, sınırları nereye kadar zorlayacaklarının merakı içindedirler, yani şefinin ikaz etmesini bekler. Çalışanlarınızdan neyi nasıl istediğinizi; sonuçta nasıl bir netice almak istediğinizi ifade ediniz (hitap şekli burada da yine ön plandadır).

14. İnsani duygularınızı kaybetmeyiniz!

Çalışanlarınıza zaman, zaman açılın. Bırakın, sizinde bir insan olduğunuzu anlasınlar. Hatta elemanlarınızla şahsi yaşantınızla ilgili konuları da konuşunuz. Göreceksiniz; bu paylaşımlarınız neticesinde sizinle çalışmaktan çok mutlu olacaklardır.

15. Olumlu (pozitif) bir zihniyete sahip misiniz?

İşte bu davranış biçimi, üzerinde şiddetle durulması gereken bir yöntem tarzıdır. Bu nedenle; son olarak vurgulanmaktadır. Birçok yönetici; bağlı bulundukları işletmeden kendi kendilerini emekli ettiklerini düşünürler. Belki de aynı konuyu sık sık dile getirerek; memnuniyetsizliklerini ifade ederler.

Şayet siz, bağlı bulunduğunuz müesseseden, verdiğiniz hizmetten veya ürettiğiniz ürünün kalitesinden memnun değilseniz, diğer taraftan çalışan ekibinize güveniniz yoksa, aynı memnuniyeti başkalarından beklemeye; hakkınız yok demektir. Bu tür bir zihniyetle başkalarını ikna etme şansınız asla olamayacağı gibi fikirlerinizi ve ürünlerinizi de başkalarına pazarlayamazsınız.

Bu nedenle; olumlu (pozitif) düşünün. Yönetiminizle tüm ilgili meselelere olumlu yaklaşınız. İşletme bünyesinde yerine getirilmesi gereken o kadar çok görev varken; farklı düşüncelere yönelerek mevcut şartları zora sokmanın; kimseye yararı olmayacaktır.

Çalışma yaşantınızda ekip olarak birçok başarılara imza attıysanız eğer, kendinizi kanıtlamış iseniz, beklenmedik bir anda çıkan bir olumsuzluk; herhalde her şeyin sonu anlamına gelmez.

Yönetim tarzınızı zaman, zaman kontrol edebilmeniz için; tüm başlıklar, toplu halde "check list" halinde aşağıda sunulmuştur.

“Yöneticilik bir Sanattır” başlıklı yazımı, siz değerli okuyucularımıza ve meslektaşlarımıza sunmanın mutluluğunu yaşadım. İstifade edebileceğiniz konu ve konuları kaleme almak, sizlerle paylaşmak, şahsım için, bir onur vesilesidir.

Sizlere; yazımı okuma nezaketinde bulunduğunuz için çok teşekkür ediyorum. Yazımın içeriğinde bulunan tüm konularda eleştiriye açık olduğumu ifade eder, olumlu ve/veya olumsuz değerlendirmelerde bulunmanızı istirham ediyorum. Karşılıklı eleştirilere açık olmamız, hem şahsımı, hem de işletmelerimizi doğru yöne sevk edecektir. Yukarıda kaleme aldığım tüm konuların, uzun yıllardır mensubu olduğum Otelcilik ve Gastronomi mesleğimde edindiğim tüm tecrübelerimin akabinde olduğunu ifade ediyor, mesleki bilgi ve tecrübelerime olan inancımla, tüm bu değerli, evrensel bilgileri samimi duygularımla, sizlerle paylaşıyorum.

Hep birlikte; daha nice başarılara imza atmayı diliyorum.


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Tüm güncellemelerden e-posta yoluyla haberdar olun.