Turizm çalışanı çaresizlikten o mesajı atıyor
Bırakın otel açılışını, sertifikayı… Personele, çaresizlikten dolayı müdürüne, ‘Ramazan Zekatı için bizi unutmayın’ mesajını atmak zorunda bırakan sistemi konuşalım.
Fatih Kartal-Kaya İstanbul Fair & Convention Hotel Odalar Bölüm Müdürü
Büyük yatırımlar yapılmadan deniz, güneş, kum ve tarihi zenginlik ile yıllarca ülkeye döviz getiren sektör Turizm,
Ülke cari açığını kapatabilen sektör Turizm,
Ülkenin işsizlik rakamlarının artmasını engelleyen, her yıl binlerce ‘’kalifiyesiz’’ insanı istihdam edip hükümetleri başarısızlıktan kurtaran Sektör Turizm,
Başka ülke insanlarının, ülkemize ve insanımıza olan ön yargısını yıkan Sektör Turizm,
Ülke insanının psikolojik olarak terapi yapmasını sağlayan sektör Turizm,
Yukarıda olduğu gibi daha birçok olumlu etkisini yazamadığım turizm sektörü, bu ülkenin kalkınması ve gelişmesinde büyük öneme sahip. Bu büyük başarının oluşmasını sağlayan en büyük güç ise, bu sektörün gerçek sahipleri olan ‘Turizm çalışanları’dır.
Karantina boyunca aklımda geçenleri yazmamaya direndim. Ama meslektaşlarımın yaşadığı sıkıntıları duyunca, 1 Mayıs İşçi Bayramı’nın da etkisiyle kaleme sarıldım.
Kriz zamanlarında en büyük bedeli ödeyen turizm sektörüdür
Covid 19 pandemisi nedeniyle 10 Mart itibariyle ülkeler arası seyahatlerin iptal edilmesi ile krizin vurduğu ilk sektör, turizm sektörü oldu. Uçuşlar iptal edildi, seyahatler askıya alındı, toplantı, kongre etkinlikleri yasaklandı. Bulaş riskini azaltmak için kısmi tedbirlerin hepsi alınmaya başlandı. Turizm sektörünün en önemli kalesi ve bulaş riskinin en yüksek olduğu otellerde açık büfe iptali dışında elle tutulabilir acil eylem planı açıklanmadı.
Bu plansızlığın stresini çekenler ise, tedirgin otel çalışanları, patrondan veya head officelerden talimat bekleyen otel yöneticileri, bakanlık veya hükümetten açıklama bekleyen işverenler, bir de para kaybetme korkusu ile malikânede yalnız bırakılanlar.
Bildiğiniz üzere kriz zamanlarında en büyük bedeli ödeyen turizm sektörüdür. Tabii bu bedelden dolayı da en büyük faturayı çalışanlar ödemek zorunda kalıyor. Ülkemizde hasta sayısının artışı ve getirilen genel yasaklar sonucunda özlem ve merakla beklenen destek paketi 18 Mart tarihinde açıklandı. Açıklanan Ekonomik Destek Paketi beni destekler niteliğinde faturayı kimin ödeyeceğini netleştirmiş oldu.
Kâra ortak edilmeyen çalışanlar, zarara neden ortak ediliyor?
Tabii bu ana gelene dek otel işletmelerinde tedirginlik, stres ve üzüntü gitgide artış göstermektedir. Milyon Dolarlık tesislerin teslim edildiği Otel Müdürleri ve ekiplerinden, önceki yıllarda milyonlarca Dolar kazandırdıkları unutulmuş gibi, Corona virüs faturasının ödemesi için ödeme seçenekleri sunmaları istendi, seçeneği olmayana seçenek sunulmaya başlandı.
Seçenekler genelde yıllık izne gönderme, zorunlu ücretsiz izin (Gün sayısı değişkenlik gösterebilir) ve en kötüsü işten çıkarma. İşverenler yıl boyu bütçe hedefine ya da bütçe üstü kazanca ulaştıklarında kârlarını bütün emekçiler ile paylaşıyor mu ki, para kaybederken çalışanları zarara ortak ediyor ?
Covid 19 salgını aylar öncesi başlamış olmasına ve pandemi ilan edilmesine rağmen; bu ülke insanları, çalışanları için neden bir plan yapılmadı da, fatura seçeneklerine maruz bırakıldı? Bu insanlar emek harcarken kazandıkları maaşlarından hiç aksatılmadan işsizlik fonuna para akıtıldı. Peki neden bu insanlar kapının önüne konulmadan evvel hakları, emekleri, aşları, aileleri korunmadı?
Sektör çalışanlarına ve sektöre sahip çıkmayanlar da fatura ödeyecek
İşverenlere ‘Durun siz bu insanları işten çıkarmayın, sosyal devlet olarak ben işsizlik maaşlarını ödeyeceğim’ diye süreci yönet(e) medi. Daha önce de yürürlükte olan Kısa Çalışma Ödeneği uygulaması yeniymiş gibi sunularak, çalışanlara maaşın yüzde 60’ı oranında ödeme yapılacağı söylendi. Geri kalan meblağ ise, işverenin keyfine bırakıldı.
Bu sürecin akıl ve bilimle yönetilmemiş olmasının faturasını, sanmayın ki sadece çalışanlar ödemiş olacak. Bu sektörün çalışanlarına ve sektöre sahip çıkmayanlar da fatura ödeyecek.
Turizm ve Otelcilik sektörü salgın sonrası faaliyetlerini sürdürecek. Peki nasıl hiçbir şey olmamış gibi başlayacağız? Çalışanlarına sahip çıkmayan otel işletmelerinin işten çıkarmış olduğu personeller, tekrar kendileri ile çalışmak isteyecek mi? OTA’larda fark yaratacak, misafirlere kusursuz hizmet verecek olan eğitimli, donanımlı personel, geri gelmesi için nasıl ikna edilecek?
Sektörün gerçek sahipleri, acaba bu sektöre güvenip tekrar geri dönecek mi?
Salgın zamanında destek olmayıp ücretsiz izne gönderilen emekçileri, salgın sonrası bütçeyi tutturup kazanç sağlayabilmek için işe nasıl çağıracak? Daha önceki yazımda da bahsettiğim gibi, bu sektörün okuyan, kendini geliştirmiş olan gerçek sahipleri, acaba bu sektöre güvenip tekrar geri dönecek mi?
Bu aralar herkes, karantina sonrası otellere sertifika zorunluluğu getirilecek, yok belirli doluluk oranları ile açılacak, nöbetleşe oda satışı yapılacak gibi konularda, süreci iyi yönetemeyen, otellerin hangi tarihte açılabileceği hakkında en ufak bilgi veremeyen bakanlıktan bilgi bekliyor.
Bırakın otel açılışını, sertifikayı… Faturalarını, ev kirasını, ödeyemeyen, evine ekmek götüremeyen bizimle gecesini, gündüzünü katıp odayı temizleyen, bulaşıkları yıkayan, misafiri karşılayan, yemeği pişiren ve servis eden, misafirlerimize en iyi hizmeti vermek için, mücadele etmiş iş arkadaşlarımızı, meslektaşlarımızı konuşalım.
Personele o mesajı attıran sistemi konuşalım
Personele, çaresizlikten dolayı müdürüne, ‘Ramazan Zekatı için bizi unutmayın’ mesajını atmak zorunda bırakan sistemi konuşalım. Bu zamanda insan olmanın erdemliliğini konuşmayacak, halen modern köleliğin aktörlüğüne devam edecek isek, durumumuz salgından daha tehlikelidir.
Çalışma arkadaşlarını, personelini koruyan ve sektörün geleceği için durmadan çalışan işverenlerin hakkını vermek ve onları kutlamak isterim.
Ülkemin en kısa sürede bu virüsten kurtulmasını ve sağlıklı günlere kavuşmamızı diliyorum.
Önemli haberleri kaçırma!
E-posta bültenine abone ol: