Tatil köyü mü, köyde tatil mi?

Bir’ Tatil Köyünde’ geçirdiğimiz günlerin sonrasındaki dinginliği aratmayan dinginliği ’Köy’deTatil’den sonra da yaşadığımızı herkes birbirine ifade ediyordu.

Adil Çulhaoğlu Adil Çulhaoğlu 31/12/2019 23:40
Tatil köyü mü, köyde tatil mi?

Adil Çulhaoğlu

Güneydeki tatil beldelerinde, tatil köylerinde, yoğun sıcakların hakim olduğu geçtiğimiz Kurban Bayramını denizin güzelliğini aratmayan, göz alabildiğince uzanan yeni biçilmiş buğday tarlalarında sarıdan kahverengiye uzanan renk denizinde, derelerin geçtiği vadilerin yeşilliğin yarattığı doğa güzelliğine sahip Kayseri'nin Felahiye ilçesinin Acırlı, Alparslan, Belören, Oğulcuk, Devecipınarı köylerinin bulunduğu yörede geçirdik.

Ortam Köyde Tatile Hazırlıyor

Ankara'dan Samsun yönüne doğru Elmadağ'ı geçince bozkırın güzellikleri kendini göstermeye başlıyor. Kırıkkale'ye varınca kısa bir mola verip rotamızı Kayseri değil, Yozgat-Boğazlıyan-Devecipınarı, Yazıkışla, Acırlı köyü olarak belirliyoruz. Yol üzerinde kavun başta olmak üzere çeşitli sebze meyve satan tezgâhların oldukça fazla olduğu göze çarpıyor. Samsun istikametinden Yozgat-Boğazlıyan yönüne dönünce birden fazla römork çeken traktörlere rastlıyoruz. Kimisi şeker pancarı kimisi de hayvan yemi taşıyor. Tarla kenarlarında mevsimlik işçilerin kurduğu çadırlar göze çarpıyor. Çadırda kalan işçilerin r pancar hasatında çalıştıklarını söylüyor önünde durduğumuz kavun satıcısı.

Boğazlayan'da kısa bir alışveriş molası veriyoruz. Meydanda kimimiz çay kimimiz kahve içerek dinlenip,   sebze ve meyvenin dışındaki yiyecek içecek alıyoruz. Köyde alışverişler Felahiye'den gelen seyyar bakkaldan karşılanıyor ve her şey bulunamıyormuş çünkü.

Acırlı’ya vardığımızda hava nerdeyse kararmıştı. Evin bahçesindeki armut ağacının dallarının dopdolu olduğu karanlık olsa da fark ediliyordu. Keklik Anneyi Belçika’daki halinden daha farklı bulduk. Bütün gününü bahçede geçiriyormuş, oğlu Hürriyet ve gelini Muhterem’in anlattıklarına göre. Ayağında şalvar ve başındaki eşarbıyla daha mutlu ve dinç görünüyordu.

Köyde Sabah

Köydeki komşuların ektiği bahçenin güzelliğini ise sabah kalkınca gördük. Tek katlı evin terasına kahvaltı hazırlığına girişmeden önce herkes soluğu bahçede alıyor. Kahvaltının olmazsa olmazı domates,  salatalık, biber ve yeşillikleri topluyoruz. Köy yumurtası, taze kesilmiş petek bal, peynir..İşte tatilin kahvaltısı dedirtiyor insana .

Tertemiz bir hava, gece çiseleyen yağmurun güneşin doğuşuyla beraber etrafa yaydığı yeni biçilmiş ekin tarlalarının ot ve toprak kokusu büyüleyici bir atmosfer yaratmış. Armut Ağacının dallarının meyvelerini taşımakta zorlandığını gündüz gözüyle bakınca daha iyi anlıyoruz, ama henüz olgunlaşmamış armutlar. Tatil sonuna kadar olgunlaşır diye düşünüyoruz.

Doğal Peyzaj

Kahvaltı sonunda köyde bir gezinti yapıyorum. Eski kerpiç evlerin sayısının çok azaldığı hemen görülüyor.   60’lı yıllarda Avrupa’nın çeşitli ülkelerine gidenler, emekli olup köye dönünce betonarme binalar kondurmaya başlamışlar eski evlerin yerine. Birkaç katlı binaların sayısı da az değil. Kentlerdeki apartman hayatı köylere mi gelmiş demekten kendimi alamıyorum. Yapraklı Çukur yönüne doğru yürüyüp köy dışına çıkıyorum. Traktör yolunun sonunda bir tepeye ulaşıyorum. Kızılırmak Baraj Göleti karşıma çıkıyor. Tepelerin arasında devasa bir göl ve etrafındaki yeşillik; Bir süre sessizliği yaşayıp yeniden köye dönüyorum.

Köyde Bayram

Bayram tatili nedeniyle kalabalıklaşmış köy. Muhtar Aydın ‘Bütün civar köyler de bugünlerde kalabalıktır ‘ diyor. Felahiye’de ‘yapı ‘ diye bilenen manastır kalıntısını soruyorum muhtara, 2-3 saatlik yürüyüşle ulaşılabildiğini, oraya gidilen patika yolun şimdilerde çamur olabileceğini söylüyor. Hürriyet’in evine geldiğimizde, öğleden sonra okulun bahçesinde nişan töreni olduğunu söyleyerek bizleri de davet ediyor. Eski köy okul bahçesiyle, köylülerin nişan, düğün merasimleri ile çeşitli yemekler gibi sosyal etkinliklerin yapıldığı sosyal tesise dönüşmüş.

Bayramlaşmak için telefon eden kardeşim Tamer’in Kayseri’de olduğunu öğrenince, onları da köye davet ediyoruz. Üniversite’ ye hazırlanan Sıla’nın da gelmesiyle nüfusumuz artıyor. Komşunun yeni doğum yapan köpeğinin yavrusunu sütle besliyor Sıla büyük bir sabırla. Güvercini seviyor daha sonra. Eşim Kenzi  Hanım hepimizi Acırlı’yı tepeden gören Tuz Taşı mevkine çıkarıyor . Tepenin bir tarafında aşağıda bağlar ve baraj gölü, diğer tarafında Acırlı, Belören, Oğulcuk, Yazıkışla, Devecipınarı  köyleri ve uçsuz bucaksız sürülmeyi bekleyen ekin tarlaları. Tepeden köye doğru inerken, Acırlı hatırası olarak Kenzi, Hürriyet, Muhterem, Asiye, Tamer ve Sıla’nın grup fotoğrafını çekiyorum. Tarlalar arasında koşarcasına yürüyen Sıla, sınava doğru giden maraton öncesinde enerji depoluyor gibiydi.

Felahiye

Köyde tatil günlerimizden bir gün 30 km uzaklıktaki Felahiye’ye doğru yola çıkıyoruz, Hürriyet ile. Menteşe köyünü geçince uzaktan Felahiye görünmeye başlıyor. Yeşillikler arasında bir ilçe. Yol bir çöplüğün ortasından geçiyor. Arabanın camlarını kapatıyoruz ister istemez.Kısa sürede çöplüğün köylere ulaşımı sağlayan bu yolun uzağına taşınmasını diliyoruz.

Dönüş yolunu uzatarak Baraj gölü kıyısından gidiyoruz. Oltalarını sallayanlar var tek tük. Bir kaç kişi de çadır kurmuş, yaz aylarında yüzenler de oluyormuş baraj gölünde. Gölü tepeden gören Alpaslanlı Köyü’nün bu kısımlarında göl manzaralı yeni binalar yapılmaya başlanmış. Kerpiç ve taş evlerden çok azının kullanıldığını fark ediyoruz. Yolumuzun ortasında bir güvercini görünce duruyoruz, arabanın gürültüsünden kaçar diye durup bekliyoruz ama bize sığınmak istercesine bekleyip uçmuyor. İnip onu alıp köye dönüyoruz.

Köyümüze de Dönelim

Köydeki tatilimizin bitiminde Hürriyet ve Muhterem’i köyde bırakıp, Ankara’ya dönmek üzere yeniden yola çıkıyoruz. Traktörlerin tarlaları sürmeye başladıkları fark ediliyor bayram ertesinde. Keklik Annenin rehberliğinde ‘göç yolu’ diye eski yoldan,  Kaya  Pınarı mevkine varıp göçerlerin pınarından su içiyoruz.

Tarlalar arasında, akan bir derenin oluşturduğu yemyeşil vadi, bir zamanlar göçerlerin dinlenme yeri, şimdilerde piknik yapılan alana dönüşmüş. Belören ve Oğulcuk köylerinden geçerken eski evlerin çokluğu dikkat çekiyor. Yıllar öncesinin taş-kerpiç-ahşaptan yapılma evler dimdik ayakta.

Boğazlıyan’a varınca, Pazarına uğramadan dönmek olmaz diyerek,  Pazar yerine dalıyoruz. Gezdiğim köylerde üretilen ürünleri bir arada görmek mümkün. Ürünler satın alınıp, ihtiyaçların satın alındığı Pazar Yerleri aynı zamanda buluşma yeri gibi. Tanıdık simalarla selamlaşıyoruz.

Çocuklar için küçük bir dönme dolap bile vardı. Alışverş sonunda, nohut, fasulya,  ceviz, mercimek, yarma, bal,  çömlek peyniri, bulgur bagaja yüklediklerimizde başı çekenlerdi.

Ankara’ya yaklaşırken burnumuzda deniz ve yosun kokusu yerine toprak ve taze biçilmiş ekin tarlasının kokusunu hala hissediyorduk.

Bir’ Tatil Köyünde’ geçirdiğimiz günlerin sonrasındaki dinginliği aratmayan dinginliği ’Köy’deTatil’den sonra da yaşadığımızı herkes birbirine ifade ediyordu.


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Merak etme spam mailler gelmeyecek.