Büyüleyici mimarisi, kanalları, müzeleri, sarayları ve lezzetli mutfağıyla dikkat çeken St. Petersburg, yurtdışı seyahatlerinin yükselen trendi haline geldi. Schengen vizesindeki sıkıntılar nedeniyle alternatif rotalar arayan Türk gezginler, St. Petersburg’a akın etti. Yeşil pasaport sahiplerine vize zorunluluğunun olmadığı, bordo pasaport sahiplerinin de e-vize uygulamasıyla hiçbir evrak istenmeden sadece pasaport ve dijital fotoğrafla 4 gün içinde vize alabiliyor olması Türk turistlerin şehre olan ilgisini arttırdı.

Açık hava müzesini andıran sokakları, yazın serin havası, dünyaca ünlü bale ve opera sahneleri ve leziz mutfağıyla adeta bir masal diyarı olan bu şehre olan ilgi karşısında havayolu şirketleri de harekete geçerek sefer sayılarını arttırdı. Türkiye’den ayda yaklaşık 100 seferin düzenlendiği St. Petersburg’da bu yıl Türk turist sayısı rekor kırdı. Son verilere göre, 2025 yılının Haziran ve Temmuz aylarında 17 bin 38 Türk turist St. Petersburg’u ziyaret etti. Geçen yılın aynı döneminde 10 bin 353 olan Türk turist sayısı %65 gibi rekor bir artış gösterdi.

Lezzet, Konfor ve Unutulmaz Anılar

Avrupa ile Rusya’nın kesişim noktasında yer alan, tarihi dokusu kadar çağdaş yaşamın da merkezi konumunda bulunan St. Petersburg, herkese göre farklı alternatifler sunuyor.  Lüks 5 yıldızlı otellerden butik pansiyonlara, her zevke ve bütçeye uygun konaklama imkanı bulunurken, özellikle şehrin kalbindeki Nevsky Prospekt çevresinde bir daire kiralayarak şehrin enerjisini yakından hissetmek de mümkün.

Kültürel zenginliğinin yanı sıra, mutfağıyla da kalpleri fetheden St. Petersburg’ta geleneksel Rus lezzetlerinden dünyaca ünlü restoranlara kadar farklı gurme deneyimler yaşamak için sınırsız seçenekler sunuluyor. Üstelik restoran ve konaklama fiyatlarının oldukça uygun olması, St. Petersburg'u cazip bir tatil rotası haline getiriyor.

Sanatın ve Tarihin İzinde Bir Yolculuk

UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan şehir merkezi, Hermitage Müzesi, sarayları ve zarif yapılarıyla büyüleyen St. Petersburg, ayrıca sanatın da kalbi. “Zarafetin Başkenti”, Dostoyevski'nin "Suç ve Ceza" romanında anlattığı sokaklarda dolaşma, Puşkin'in eserlerine ilham veren sarayları görme ve Çaykovski'nin tınılarının yankılandığı salonlarda konser izleme fırsatıyla her köşe başında ayrı bir hikaye sunuyor.