Turizm kötü iflas etti!..

Borç verdiğim eski bir arkadaşım aradı; “Biliyorsun turizm çok kötü, iflas ettim. Yurtdışına gittim, senin paranı da veremedim. Hakkını helal et" dedi ve macera da böyle başladı.

Aykut Bakay Aykut Bakay 26/03/2018 01:06
Turizm kötü iflas etti!..

Borç verdiğim eski bir arkadaşım aradı; “Biliyorsun turizm çok kötü, iflas ettim. Yurtdışına gittim, senin paranı da veremedim. Hakkını helal et. Fethiye’de kapattığım restorana git, içerde bir sürü malzeme var. Büyük bir fırın, bir de dolap. Onları sat, biraz zararını karşılar. Ama acele etmen lazım, hacze gelecekler” dedi ve kapattı.

Masanın üzerindeki soğuk suyu, bir dikişte içtim. Hatta yetmedi, dolabı açtım sürahi vardı onu da diktim kafama… Sonra yerdeki damacanayla göz göze geldik… İçmedim…

Ertesi sabah erkenden atladım, Fethiyeye gittim. Hava bunaltıcı sıcak, güneş tam tepede, kim bilir kaç derece, terledim, yoruldum, halim kalmadı, saatler sonra zor buldum restoranı. İki elimi gözlerime gölge yaparak içeri baktım. Bir sürü işe yaramaz eşya vardı. Aynen dediği gibi, iki sokak ötedeki bakkaldan anahtarı aldım.

Bakkal da ne meraklıymış arkadaş, sordukça sordu, sordukça bilmiyorum dedim, hatta sormakla yetinmeyip benle birlikte kapıyı açmaya geldi. Hıçkırık gibi, yolda da sorması durmadı arkadaş. Ben sustukça o sordu, o sordukça ben sustum.

Konveksiyonlu fırın para ederdi ama, o kadar büyüktü ki

Nihayet kapıyı açıp girdik. “Abi sandalyeleri ben aliim mi, bazen düğün oluyo, mahallede sandalye arıyoruz” deyice, alma diyemedim. Yeterki sussundu. Konveksiyonlu  fırın biraz para ederdi ama, o kadar büyüktü ki, elle taşımak imkansızdı. Eee ne yapacağız? “Vinç lazım. Bir vinçci biliyorum, evine gidelim evdedir bu saatlerde” dedi.

Mecbur, vinçcinin evine gittik. Bahçede ‘Köpek var’ levhasını görünce, açıkçası biraz tedirgin oldum. Ama bakkal rahat. “Her bahçeye koyuyorlar abi, hırsız korksun diye” dedi. Girdik bahçeye. İçeride ışık var ama kapıyı çaldığımızı duymadılar. “Bahçenin arka tarafına dolanalım. Pencereden sesleniriz, camı tıklatırız duyarlar” dedi bu sefer de. Artık bakkalın elindeydim , ne dese yapar duruma gelmiştim.

Sen eğil, ben senin sırtına çıkiim

“Abi cama uzanamıyoruz. Sen eğil, ben senin sırtına çıkiim” dedi. Sırtladım bakkalı. Allahım ne işim vardı burada?  İstanbul’dan Fethiye’ye niye geldim, niye ben bu bahçedeyim, tanımadığım bir vinççinin camını niye çalıyoruz ve tanımadığım bir bakkal neden benim sırtımda diye kendi kendime düşünürken, bir hırlama duyduk. İkimiz de sese irkildik, kafamızı çevirince azgın bir köpekle göz göze geldik. Ben ömrü hayatımda böyle azılı bir köpek görmedim...

Hoşşt… dedikçe daha çok saldırıyor, hoşşt… dedikçe daha çok kuduruyordu. Çok korktuk. Kaçmaya başladık. Bayaa bir koştuk, uzaklaştık oradan. Havlamalar susunca, rahat bir nefes aldım. Sağıma soluma baktım, bakkal yok. Seslendim üstten ses geldi, yukarı bi baktım ki korkudan sırtımda bakkalla beraber kaçmışım. 

Bizim halimizi gören yoldaki adam:

“Affedive’n gari , emme niyydip durunuz artdeşle”  dedi . Vinç lazım dedim. Vinçciyi arıyoruz…

“Göödüm, içip durulla, yat limanda gari”  dedi.

Oraya doğru yürümeye başladık.

Sıcak… Sırtımdan inip yanımda yürümeye başlayan bakkala döndüm, “Niye konuşmuyorsun” dedim.  Bana not uzattı. “Abi benim fobim var, korkunca çenem kitlenir.” Bakkalın yüzü bembeyaz olmuştu. Kireç gibiydi, göz göze geldik bir an, bakakaldık bakkalla… Hakikaten ağzı açık kalmış kapatamıyordu. “Sinek kaçacak, kapat ağzını diye espri yapacaktım”, yapmadım… Susmuştu ya, yeterdi benim için. Dualarım kabul olmuştu sonuçta.

Vinçciyi bir teknede otururken bulduk

İçki sofrası kurulmuş, mezeler, meyveler ve yanında iki hanım.

“ Vüşrrjdmallaa”  (gelmem valla) … dedi. Sarhoş ağızla. “Mehtap var, sofra var , yanımda iki güzel hanım var, sohbet süper sen benim yerimde olsan bırakır mısın burayı ?”  diye yine, sarhoş sarhoş ekledi.

“Haklısın kardeşim ama gözünü seveyim, insanlık öldü mü ? Bak sevaptır, hem hanımlar da sıkılmıştır, değişiklik olur,  onlar da gelsin” deyince, hanımlar da gülüşmeye, kikirdemeye başladı.

Sonunda vinçci ikna oldu, ayağa kalktı, oturdu, tekrar kalktı yalpaladı, zig zag  yaparak zar zor vinci almaya gitti. Vinç geldi. Ben bakkalla vinçcinin yanına oturdum, “Hanımlar arkada oturalım” dedi, yola koyulduk. Gece olmuştu, barlar sokağına girdik. Müthiş bir kalabalık, hınca hınç insan dolu, sokak kilit, herkes deli gibi eğleniyor, kulak patlatan cinsten, müzik son ses.

Camdan kafamı uzattım ki ne göriim

Kalabalık vinci görünce daha daha coştu, sanki daha çok eğlensinler diye gönderilmiştik. Bizi gören herkes daha da çıldırıyor, bağırıyor, kollarını havaya sallıyor, ellerindeki içki şişeleri ile bizi selamlıyordu, niyeydi acaba, niye bu kadar coştular anlam verememiştim. 

Arkaya bir baktım, hanımlar yok … Camdan kafamı uzattım ki ne göriim, hanımlar vincin tepesine çıkmışlar kalabalığa karşı dans ediyorlar, herkesi selamlıyorlar, herkes de onları … “Allahım ne günahım vardı. Bu bir lanet miydi başıma gelen” diye düşünmeye başladım.

Zar zor, hanımları ikna edip indirdim aşağıya. Bakkalın ağzı halaa açıktı, sanki kahkaha atıyordu. Ters ters baktım, sustu, ağzını kapar gibi yaptı ama kapayamadı.

Vinç havada zembereği bozulmuş saat gibi bir sağa bir sola çarpıyordu

Nihayet sona gelmiştik. Dükkanın önündeydik, bizim sarhoş vinçci vinci hareket ettirmeye başladı. Önce havaya kaldırdı, yükseldi, yükseldi, yükseldi… Tam dükkandan içeri girecekken, birden yana kaydı. Tutturamadı, yan duvara denk gelen vincin topuzu, komple duvarı yıktı. Yıkılan duvar, yandaki kafenin üzerine düştü.

Vinç havada zembereği bozulmuş saat gibi bir sağa bir sola çarpıyordu, sonra yine tutturamadı diğer taraftaki duvarı da yıktı, manavın dükkanı yıkıldı. Adam sarhoş. Bu kafayla barlar sokağını tamamen yıkacak sanki. Gözlerim yuvasından çıktı, şoka girmiştim. Hasar büyük, hem de çok büyük, herkes bizi seyrediyor, dükkan sahipleri bağırıyordu…

YÜRÜ dedim , ÇABUUUK… KAÇALIIIIIM… KAÇALIIIM…

Dinledi beni sağolsun, bastı gaza… Çıktık ordan…

Hep birlikte kaçıyorduk: Çenesi kitlenmiş bir bakkal, sarhoş bir vinçci, iki çılgın hanım, arkamızdan koşan kafenin sahibi ve garsonlar, manav ve güruhu… Allahım sana geliyorum…

Maalesef bir kuruş bile alamadan Fethiye’den ayrıldım…

Aradan yıllar geçti…

Bakkalla dost olduk, iyi bir adam… Bakkalı büyütüp birlikte market açtık.

Artık fazla soru soramıyor, soru sormaya başladığında, korkutuyorum…

Turizm işini de bıraktım …

Kafam rahat…

 

 


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Tüm güncellemelerden e-posta yoluyla haberdar olun.