Jolly Tur, 3'üncü döneminde ve zirvede...

Bu bir başarı hikayesi... Çalışmanın, emeğin ve azmin zaferi. 25 yıl önce mütevazi şartlarda çıkılan bir yolculuğun bugün ulaştığı noktada yükselen, Türk turizminin gurur veren şirketlerinden Jolly Tur’un hikayesi.

Turizm Aktüel Turizm Aktüel 31/12/2019 23:40
Jolly Tur, 3'üncü döneminde ve zirvede...

HASAN ARSLAN 

Babadan oğula geçen dürüstlük ilkesinin ışığında yönetilen Jolly Tur, iki nesli buluşturan bir şirket. Şimdilerde şirketin Onursal Başkanlığı’nı yürüten Sinan Vardar’ın kurucu ortağı olduğu Jolly Tur’u artık, oğulları Mete ve Mert Vardar yönetiyor. Şirketi yarınlara taşıyacak ikiliden Mete Vardar, Jolly Tur’un Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı da yürütüyor. Jolly Tur’un 25 yıllık hikayesini ve gelecek planlarını Turizm Aktüel’e, Mete Vardar anlattı.

Jolly Tur sektörde 25’inci yılını kutluyor. Geride kalan 25 yılı ve Jolly Tur’u ana hatlarıyla anlatır mısınız?  Jolly’nin bundan sonraki ana hedefleri neler olacak?

Jolly Tur 1987 yılında, Valikonağı Caddesi’nde bulunan  Başaran Apartmanı’nda  tek odalı bir ofiste , şu an Onursal Başkanımız olan Sinan Vardar tarafından kuruldu. Bu günün temelleri, o günlerde atıldı. Biz bu uzun yolculuğa , 3-4 çalışma arkadışımızla birlikte çıktık. Ben 13 yaşındaydım, kardeşim Mert ise, henüz 5 yaşındaydı. Tabii ki 25 yıl çok kolay geçmedi. Şuan ise, 3’üncü dönemimizi yaşıyoruz diyebilirim.

Birinci dönem; 87 yılında kurulan Jolly Tur  ve onun ilk temellerinin atılması dönemidir. İkinci dönem,  2002 yılında ortaklıklarımızdan (Öger Tur ve Mos Travel)  ayrıldığımız dönemdir. Üçüncü dönem ise, benim şirketin başına geçerek  yönetim kurulu başkanlığını devraldığım dönemdir. Babamdan bu görevi devraldığımda, işin zorluklarının bilincindeydim. Amacım, her zaman tüm partnerlerimize güven veren , dürüstlükten hiçbir zaman geri adım atmayan , misafir memnuniyetini ilke edinmiş, günün gereklerini ve sektördeki değişiklikleri takip eden, teknolojinin takipçisi olan ve alt yapısını günün teknolojik gelişmelerine göre kuran bir şirket olmak ve Türkiye’nin en önemli markalarından birini yaratmaktı.

Bugün 3’üncü dönemde geldiğimiz noktada ise, babama 2002 yılında verdiğim sözleri tutmanın haklı gururunu yaşıyorum. Artık Jolly Tur 25’inci yılında ve yalnız turizm alanında değil, tüm sektörler içinde en önemli, bilinir , güven duyulan  markaların başında geliyor. Jolly Tur , %100’e yakın misafir memnuniyeti yakalamış , % 67 gibi  önemli bir oranla  tekrar misafir seviyesine  ulaşmış, teknolojik tüm gereksinimlerini tamamlamış, Türkiye’nin hemen hemen her şehrinde 100’lerce Jolly Tur acentası ile misafire daha da yaklaşmış, en önemlisi de, tüm partnerleriyle (otelci, banka sektörü, ulaşım sektörü vb. gibi..) çok yakın ilişkiler içinde olan ve bu sayede de çok önemli bir sinerji yakalayan dev bir kurum oldu.

Bu mutluluğun tarifi gerçekten imkansız. Biz vizyonumuzu çok önceki senelerde  çizip,  sloganımızı da “Her Noktası Mutluluktur” olarak belirlemiştik. 25’inci yılımızı kutladığımız bugün,  bunu fazlasıyla gerçekleştirdiğimizi düşünüyorum. Bizim ilkemiz, mutluluğu çoğul halde yaşamak ve paylaşmaktır. Bizim için, çalışan personelimizin, acentalarımızın, tüm tedarikçilerimizin , çalıştığımız  otelci dostlarımızın ve bizimle tatile çıkan tüm misafirlerimizin mutluluğu, her zaman kişisel mutluluklarımızın üzerinde oldu. “Mutluluk tek başına değil, hep beraber yaşanırsa anlam kazanır” ilkesinden hiçbir zaman uzaklaşmadık . 3’üncü dönemimizi yaşarken de, koşmaya hazır bir Jolly Tur olarak yolumuza devam edeceğiz.

Son yıllarda müşteriler neden acentelerden uzaklaştı?  Sektörde bir güven bunalımı mı yaşanıyor?

Son yıllarda, sizin de vurguladığınız gibi belirli bir kesim acentalardan uzaklaştı. Biz son 8 yıldır ciro ve kişi sayısında her yıl ortalama % 30 oranında büyüyoruz. Bu yıl ki hedefimiz, 400 Bin misafirimizi Jolly Tur aracılığıyla  tatile götürmek. Genel itibariyle, müşterilerin acentalardan uzaklaşmış olmasının birçok sebebi var. Bunun en önemli sebeplerinden biri, günümüz koşullarının turizm yapısını karşılayacak bir yasanın olmamasıdır. Bununla ilgili olarak TURSAB’ın ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ortak çalışmaları olduğunu biliyorum.  Ancak anladığım kadarıyla tatmin edici bir gelişme yok. Ben daha önce de pek çok kez, tur operatörlüğünün sistem içindeki önemini belirttim.

Başta da söylediğim gibi, biz Jolly Tur’u  3 – 4 kişilik bir ekiple, tek odalı  bir ofiste kurduk. Ama şu an 5 bin kişiye istihdam sağlayan bir kurum haline geldik. Aradan geçen bu süreçte de dürüstlüğümüzden ve güven duygusundan hiçbir zaman ödün vermedik. Müşterilerin acentalardan neden uzaklaştığı konusunda söyleyeceklerim,  inanın  3 – 4 tane kitabı dolduracak  kadar uzun. 

Zaman içinde sektörden uzaklaşan  birçok seyahat acentası oldu. Bunlardan bazılarının batış noktasına gelmesi, gerçekten ticari sebeplerden dolayıydı. Bazıları ise, sadece sektördeki yasal açığı hissederek kurulmuş, belirli cirolar oluşturup sonrasında da iflas etmiş süsü verilmiş acentelerdi. Belki de bu kişiler  şu anda, o misafirlerin paralarıyla keyif yapıyorlar. Yani ne yazık ki  sistemin bazı açıkları var. O nedenle de  belirli bir kesim, acentalardan uzaklaştı.  Şunu da söylemek mümkün; ülke ekonomisindeki artış ve istikrar, seyahat acentalarına yansımadı ve yükselen tatilci  pastasında yeterli oranda pay alamadı. Bir de fırsat siteleri var. Bunların içinde de işini doğru yapanlar var, onları ayırmak istiyorum. Fakat misafir bu ayrımı nasıl yapacak onu bilemiyorum. 3 yıl önce biz bu konuya dikkat çektiğimizde sayıları 10’u geçmiyordu. Şimdi ise, yüzlercesi var. Hangisinin belgesi var, hangisi güvenilir, misafir bunu  nereden anlayacak, nasıl takip edecek bilemiyorum.

Size bir örnek vermek istiyorum : İsim vermeye gerek yok. Son bir yıldır basında bir şirketin iflası yer aldı.  Hatta bu şirketin TÜRSAB’ın resmi sitesinde acenta belgesi iptal olan şirketler içinde yer aldığına şahit olduk. Ancak kanunlarımıza göre  seyahat acentası iflas etse ve acenta belgesi iptal olsa da, markaya bir şey olmuyor. Aynı markayla yine 30 Bin TL ‘ye yeni belge alıp yoluna devam edebiliyor. Böyle bir şey olabilir mi? Geçmiş senelere baktığınız zaman buna benzer bir çok örnek görebilirsiniz. Yıllar önce batmış ama hala aynı markalarla devam eden birçok seyahat acentası var. Bence bu konuya derhal müdahale edilmeli.

Sebebini bilmiyorum ama, ikili görüşmelerde bu konularda  fikirlerini net bir şekilde belirten bir çok arkadaşımız, özellikle suskun kalmayı tercih ediyor. Genel olarak herkeste bir tedirginlik ve korku var. Fakat böyle giderse bir gün deniz bitecek ve o zaman çocuklarımıza bazı şeyleri anlatmakta zorlanacağız. Bunun yanı sıra; sadece tatil satan, seyahat acentası belgesine sahip olan ve işini dürüstçe yapan  fırsat sitelerine diyecek bir şey yok. Ben yalnızca,  diğerlerine kısıtlama getirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Yoksa bizde 500’e yakın acentamızda ekmek satalım, beyaz eşya satalım, araba lastiği satalım, olabilir mi böyle bir şey? Bir de tabii ki bu konuda otelci dostlarımızdan da hassasiyet bekliyoruz.
 

Biz 2003 yılında ailece şu kararı aldık: Biz güneyde otel işine girmeyeceğiz , bizim işimiz seyahat acentalığı. Biz otelcinin, otelci de bizim işimizi yaparsa inanın bir gün işler karışacak.  İşte  o zaman denizin bittiği yerde olacağız. Ne yazık ki bu yola girmeye başladık. İnşallah çabuk döneriz.

Seyahat acentaları tatil satıyor ve misafir henüz tatile gitmeden paralarını topluyorlar. Daha sonra bir sürü problem çıkabiliyor. Bu art niyetli acentaların önünü kesmek için, neler yapılabilir?

Bizler bir yerde banka görevi üstleniyoruz. Misafir, bir hayal karşılığında aylar sonra yapacağı tatilin bedelini  aylar önceden bize ödüyor. Bu çok önemli bir sorumluluk. Siz bu sorumluluğu,  yalnızca 30 Bin TL ödenerek alınan bir belgeyle iş yapabilen herhangi birine teslim edemezsiniz. Bu belgeyi öyle herkes alamamalı.  Bugün bir taksi plakasının bile  maddi değeri 600 Bin TL. Bu işi yapacak kişilerde, maddi-manevi başka yeterlilikler de aranmalı. Benim bu düşüncem, sektörün çok büyük bir çoğunluğundan destek gördü. Bir kesim ise, ne söylemek istediğimi tam olarak anlamak bile istemeden, konuyu başka  noktalara çekti.  Ne yazık ki bu sektörde de işini profesyonelce  yapmayan insanlar var.

Ben bu konuda kısa ve net bir çözüm önerisi sunmak istiyorum:  Misafirlerden topladığımız tüm paranın sigorta şirketi tarafından sigortalanması ve bu belgenin misafire sunulmasını öneriyorum. Ayrıca,  sigorta şirketi ve tur operatörü arasındaki anlaşma da, TÜRSAB tarafından Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bildirilmelidir.  Böylece konu, basit ve net bir çözüme kavuşacaktır.

Son yıllarda Erken Rezervasyon Sistemi ortaya çıktı. Erken rezervasyonu erken başlatan ve geç bitiren acentalar hakkında TÜRSAB suç duyurusunda bulundu ve yaptırımlar uygulayacağını belirtti. Siz bu konuda neler düşünüyor sunuz?

Bu ve benzeri konularda TÜRSAB bize yol gösterici oluyor. Ama TÜRSAB’ın böyle bir konuda ceza verme hakkı olduğunu zannetmiyorum. Ancak, yanıltıcı bilgiler verip rekabete aykırı davrananları izlemesi ve bakanlık tarafından uyarılmalarını sağlaması, acentalara karşı güvenin daha da artmasını sağlıyor.

Erken rezervasyon Türk tatilciye ne kazandırdı? Jolly Tur’un erken rezervasyondaki payı nedir?

Jolly Tur, erken rezervasyon kampanyasını başlatan ilkler arasında yer alıyor. İlk  başladığımızda  2004 yılıydı ve sezonu 15 Haziran’da açıp 15 Eylül’de bitiriyorduk. Türk misafirlerimizde,  ‘Yabancı turistler bizden çok daha avantajlı fiyatlarla tatil yapıyor’ algısı vardı. Biz ilk erken rezervasyonu, nisan ayında başlatmıştık. Sonraki yıllarda başlangıç tarihi çok daha gerilere çekildi. 2011 yılında ise, aralık ayına kadar geriledi. Bu durum, daha kalabalık kitlelerin önceden planlama yapmasını sağladı.  Şirketlerin ciro oluşturmak ve plan /programını daha bilinçli bir şekilde yapma durumu doğdu. En önemlisi de, Türk misafirlerimizin artık yabancı turistle aynı hatta bir çok otelde daha avantajlı  fiyatlarla tatil yapmasını sağladı.

Özellikle son 4 yıldır erken rezervasyon; Kültür ve Turizm Bakanlığı , TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy ve Türkiye Tanıtma  Genel Müdürlüğü’nün  katkılarıyla, Türkiye’de tüm kitlelere ulaştı ve Türk pazarı otelciler için en önemli pazarlardan biri haline geldi.

Erken rezervasyonun çok talep görmesinin bir sebebi de, erken rezervasyon sigortasıdır. Artık tatilciler 7-8 ay sonrasının rezervasyonunu, rezervasyon tutarının % 1 ‘i karşılığında sigortalatıp, tatile gitmeden 72 saat öncesine kadar koşulsuz iptal etme hakkına sahip oluyor. Açıkça söyleyeyim, biz erken rezervasyon sigortasını, dünyanın en önemli sigorta şirketinden biriyle yapıyoruz. Ama takip ettiğim kadarıyla birçok seyahat acentası,  güvenceyi kendilerinin verdiğini söyleyerek,  sigorta şirketi gibi para topluyor.  Ben açıkçası bu konunun ve bununla ilgili duyuru yapan şirketlerin de incelenmesini istiyorum. Çünkü bu konuda bir takım şüphelerim var. ‘Her ne olursa olsun  72 saate kadar koşulsuz iptal hakkı’ diyoruz .72 saat kala o şirketin devam edip etmeyeceğini kim bilebilir ki ?

Jolly Tur, erken rezervasyonda 200 bine yakın tatilciye tatil paketi satışı gerçekleştirdi. Elimizde tam bir bilgi yok ama tahminen 1,5 milyon kişi Türkiye’de erken rezervasyondan faydalanıyor.  Yani  bu da, pastanın %15’lik kısmı, bizim payımızı oluşturuyor demektir.

Jolly Tur olarak son yıllarda kültür turizmine de yöneldiniz. Yıllardır binlerce Türk tatilciyi seyahete çıkarıyorsunuz. Türkler neleri tercih eder, neler sever ve neler isterler? Türk tatilciler ile yabancılar arasındaki tatil farklılıkları nelerdir?

Biz kültür ve yurtdışı turlarında da çok iddialıyız. Çünkü  misafir,  Antalya’daki bir oteli belki birçok seyahat acentasından alabilir ama bu tip paket turlarda otel kalitesinin yanında başka unsurlar da öne çıkıyor.  Biz firma olarak, otelin lokasyonu, ulaşım aracı, mola yerleri ve rehber gibi birçok konuda çok seçici davranıyoruz. Detaylara çok dikkat ederek %100’e yakın misafir memnuniyetini yakalıyoruz. Bu turlara çıkan misafirlerimizin büyük bir kısmı, sonraki senelerde tüm tatil planlamalarında bizi tercih ediyor. Kültür turlarında 70’e yakın farklı program çıkartıyoruz. Bunlar Karadeniz’den  GAP’a, Ege ve Akdeniz’den , Ayvalık’a kadar birçok şehirden çıkan proglamlar. Aynı şekilde yurtdışı turlarda da 100’e yakın farklı program çıkartıyoruz. Vizesiz destinasyonların artmasıyla; Beyrut , Balkanlar  ve Rusya gibi bölgelere talepler oldukça arttı.

Jolly MICE markası ile etkinlik yönetimi  pazarına girme düşünceniz var. Bu düşünce ne aşamada ve neler yapmayı planlıyor sunuz?

Jolly Tur olarak biz, 25 yıl önce bu piyasaya kongre organizasyonları ile adım atmıştık. Daha sonra uzmanlığımızı turizm  alanına kaydırarak pazarda etkin bir konuma geldik. Şimdi bu gücümüzü ve bilgi birikimimizi, son yıllarda büyük gelişme gösteren ve MICE diye tabir ettiğimiz etkinlik yönetimi kulvarında da göstermek istiyoruz.

Bu hedeflerimiz çerçevesinde Jolly Şirketler Grubu çatısı altında, kurumsal firmaların beklentilerine en üst seviyede cevap verebilecek, butik hizmetler sunabilecek bir oluşum hazırlığı içindeyiz. Bu doğrultuda gerekli personel ve ekipman yatırımlarını gerçekleştirdik ve bu pazarın önde gelen markalardan biri olma yolunda ilerliyoruz. Yakın zamanda bu oluşumla ilgili sürprizlerimiz olacak.

Jolly Tur olarak İstanbul’da şehir oteli açma fikriniz vardı. Oteliniz ne aşamada, bu konuda bilgi verir misiniz? 

Açıkçası uzun zamandır, İstanbul’da şehir oteli açma düşüncemiz var. Konuyla ilgili  yer araştırması yapıyoruz. Zaman zaman uygun yerler de çıkıyor. Ama son iki yıldır buna yönelik girişimlerimizi durdurduk ve Bodrum Türkbükü Hebilkoyu’nda 26 konutluk Chalet Azur projesini gerçekleştirdik. Geçen yaz itibariyle proje hayata geçti ve Chalet Azur’da yaşam başladı. Şimdi İstanbul’da otel projemizi gerçekleştireceğiz. Sanırım 2013 yılına girmeden yer ve proje ile ilgili bilgi verebileceğim.

Paris 50 milyon, Prag 40 milyon, tüm Türkiye 27 milyon turist çekiyor. Bunu neye bağlıyorsunuz? Ne zaman ve nasıl bu ülkeleri yakalayabiliriz? Neler yapılmalı?

Evet Paris 50, Prag 40 milyon turist alıyor. Türkiye neden 27 milyon? Türkiye özellikle son yıllarda  kültür turizmi,  resort oteller, termal turizm ve şehir otelciliğinde çok önemli adımlar attı. Yatak kapasitesindeki artışla beraber servis kalitemizi de arttırdık. Ancak yalnızca otellerimizin yatak kapasitesinin ve servis kalitesinin artması yeterli değil. Daha büyük başarılar için çevrenin, yeşilin korunmasına dikkat edilmedi ve tanıtıma  daha çok önem verilmelidir. Türkiye’ye döviz getiren operatörlerin ve sivil havacılığın  daha fazla desteklenmesi gerekli.

Türkiye’ye gelen turistin büyük kısmı, hava ve deniz yolunu kullanıyor. Bu nedenle uçak şirketlerinin ve cruise şirketlerinin de daha çok desteklenmesi lazım. Bu yönden bakıldığında Paris, Prag gibi şehirler bizden şanslı. Bir Alman trenle Hollanda’ya, Fransa’ya, Çek Cumhuriyeti’ne öğle yemeğine gidip dönebiliyor. Belki de akşam o şehirde konaklıyor. Türk turizmi her geçen yıl gelişiyor ve Türkiye artık dünyadaki önemli turizm ülkelerinden biri haline gelme yolunda hızla ilerliyor. Bu başarıdan dolayı, başta işini çok iyi takip eden ve konusuna çok hakim olan Kültür ve Turizm Bakanımız Ertuğrul Günay’ı  ve  tüm sektör temsilcilerini kutluyorum.

 

 

 

 

 


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Tüm güncellemelerden e-posta yoluyla haberdar olun.