İster fakir ol ister zengin; gel, yine gel...
Son günlerde turizmde yetkili olması gerekenlerin ağızlarında şu söz var: “Türkiye’ye artık para harcayan turistin gelmesi gerekir. Biz para harcayan nitelikli turist istiyoruz."
.jpg)
· İngiltere’de satılan her 3 buzdolabından biri Türk malı? Neden mi?
· Almanya’da en çok içilen yabancı menşeli içme suyu Türk. Neden mi?
· İspanya’nın burnunun dibi Arap. Ama satılan halının %90’ı Türk. Neden mi?
· Güllüoğlu’nu, Mado’yu, ETi’yi Türkiye'de tatmayan memleketinde bunları alır mıydı?
· T-Shirt’ünü giymese, beyaz eşyasını, birasını, otelini denemese BEKO Rusya’da satış rekoru kırar, EFES PiLSEN 45 ülkeye ihracat, yurtdışında 8 fabrika açabilir miydi? Türkiye’de o muhteşem kaliteli binalarda, otellerde konaklayanlar kendi memleketlerinde Türk inşaatçısına iş verir miydi?
· Tekstili, Otomotivi bir kenara bıraktık, tek başına Ülker 130, Paşabahçe 110, Vestel 100 ülkeye varan ihracat yapabilir miydi? Yelpaze bu kadar genişler miydi?
Artık Avrupa’dan gelen en fakir “turist”in bile evinde Türk Televizyonu, Türk bardağı, üstünde Türk t-shirt’ü, cebinde “albeni” si var.
Bunlar işin “maddi yönü” Bir de şu istatistiğe göz atalım;
Türkiye’ye gelen Avrupalı turistin %93’ü Türkiye’nin Avrupa birliğine girmesini destekliyor. Türkiye’ye gelmeyenlerin ise %37’si. Başka bir tabirle, milyarlarca dolara yaptıramayacağın lobi, ödeyemeyeceğin reklam, satın alamayacağın oy, ulaşamayacağın siyasi yaptırım işte o burun bükülen “fakir turist” tarafından yapıldı, yapılıyor, yapılacak. Çünkü o “fakir turist” beş yıldız otel turisti gibi “fanus içerisinde” değil, halkın içerisinde yaşıyor, bizi, insanımızı daha iyi tanıyor. O fakir turist “genç” ülkesinin geleceğinde rol alıyor.
Biz o fakir turisti seviyoruz, o fakir turist de bizi, Türkiye’yi sevdi mi tam seviyor...
Sözümüzü Mevlana'nın o güzel sözüne bir eklemeyle bitirelim;
İster fakir ol ister zengin turist. Gel... Ne olursan ol yine gel...
Önemli haberleri kaçırma!
E-posta bültenine abone ol: