Ali Can Aksu / Turizoom Hotel Yönetim Kurulu Başkanı

Otelcilik, yalnızca misafire sunulan lüksle değil, çalışanına gösterdiği saygı ile ölçülür. Çalışanını sömüren, emeğini hiçe sayan, insan onurunu görmezden gelen işletmeler sürdürülebilir değildir. İnsana saygısı olmayan hiçbir otel, gerçek anlamda misafir memnuniyetinden de söz edemez.

Doğaya Saygı: Gelecek Nesillerin Hakkı

Turizm sektörünün en büyük sermayesi doğadır. Deniz, orman, göl, tarih ve kültür; hepsi turizmin kalbidir. Fakat hâlâ doğayı geri dönülmez biçimde tahrip eden, enerji ve suyu kontrolsüzce tüketen oteller görüyoruz. Plastik yığınları, atık yönetimi eksikliği ve çevreyi hiçe sayan yapılaşmalar; doğayı öldürürken aslında turizmin geleceğini de yok ediyor. Doğaya saygısı olmayan oteller, gelecek nesillerin hakkını gasp ediyor.

Yaşama Saygı: Toplumla Uyum

Bir otel, bulunduğu çevrenin bir parçasıdır. Yerel halkı görmezden gelen, onların kültürünü hiçe sayan, sadece “kâr” odaklı yaşayan oteller toplumsal barışa da zarar verir. Yaşama saygısı; komşuluk ilişkilerinden tedarik zincirine, sosyal sorumluluk projelerinden yerel ekonomiye katkıya kadar geniş bir çerçevede değerlendirilmelidir.

Sonuç: Kapılar Geleceğe Açılmalı

İnsana, doğaya ve yaşama saygısı olmayan tüm oteller kapatılmalıdır çünkü turizm; yalnızca bugünü değil, yarını da inşa etme sorumluluğu taşır.

Artık yeni bir dönem başlamalı:

İnsan odaklı yönetim anlayışı, Çevre dostu mimari ve teknolojiler, Toplumla bütünleşmiş bir otelcilik vizyonu…

Gerçek turizm ancak bu üç sac ayağı üzerinde yükselebilir. Aksi halde yapılan her yatırım, sadece “kısa vadeli ticari bir rant” olmaktan öteye geçemez.