İklim uzmanından 'Türkiye’nin Batı kıyılarında yaz turizmi risk altında' uyarısı

Sürdürülebilir Turizm ve İklim Politikası Uzmanı Başak Bilgin, "Turizm destinasyonlarının iklim değişikliğine uyum sağlamaya yönelik stratejik adımlar atmaması halinde, klasik yaz sezonuna bağımlı olma durumu, sürdürülebilirlik açısından ciddi riskler yaratabilir" dedi.

08/08/2025 12:08
İklim uzmanından 'Türkiye’nin Batı kıyılarında yaz turizmi risk altında' uyarısı

 Sürdürülebilir Turizm ve İklim Politikası Uzmanı Başak Bilgin'in konuyla ilgili olarak T24'te yayınlanan yazısı şöyle:

"Boğaziçi Üniversitesi’nden bilim insanlarının yürüttüğü yeni bir araştırma, iklim değişikliğinin Türkiye’nin Batı kıyılarındaki yaz turizmini tehdit ettiğini ortaya koyuyor. Artan sıcaklıklar ve yüksek nem oranları, özellikle yaz aylarında tatilcilerin konforunu azaltıyor. Bu durum, turistlerin bölgeyi daha kısa süreli ve daha az sıklıkla ziyaret etmesine yol açabilir. Stratejik öneme sahip turizm sektörünün, bahar aylarını ön plana çıkaran yatırımlarla yaz sezonuna olan bağımlılığı azaltması ve iklim değişikliğine uyum sağlamaya yönelik adımlar atması gerekiyor.

Artan sıcaklıklar, değişen yağış rejimleri ve sıklaşan aşırı hava olayları yalnızca ekosistemleri değil, ekonomik faaliyetleri ve insan yaşamını da doğrudan etkiliyor. İklim değişikliğinin çok boyutlu etkilerini en yoğun hisseden bölgelerden olan Akdeniz Havzası’nda turizm sektörü de giderek artan bir baskı altında. Bu baskının en somut sonuçlarından biri ise tatil konforunda yaşanan düşüş.

Boğaziçi Üniversitesi’nden araştırmacıların gerçekleştirdiği yeni bir çalışma, Türkiye’nin Akdeniz, Ege ve Marmara kıyılarındaki iklim konforunun 2026-2050 döneminde belirgin biçimde bozulacağını ortaya koyuyor. Araştırmaya göre, yaz aylarında yaşanan aşırı sıcaklıklar ve artan nem oranı, turistlerin fiziksel konforunu olumsuz etkileyerek tatil deneyimini zorlaştırabilir. Bu durum, ziyaretçi sayısında ve konaklama sürelerinde azalmaya neden olabilir.

Adana, Antalya, Aydın, Balıkesir, Çanakkale, Edirne, Hatay, İzmir, Mersin ve Muğla gibi Türkiye turizminin lokomotifi olan şehirlerde, yaz tatilinin cazibesinin azalacak olması, turizm politikalarının da mevsimsel çeşitlilik temelinde yeniden düşünülmesini gerekli kılıyor. Yaz mevsiminde yaşanacak konfor kaybı, iklimin daha ılıman ve dengeli hale geleceği ilkbahar ve sonbahar aylarını öne çıkarabilir. Bu geçiş mevsimleri, kültür, doğa ve gastronomi gibi alternatif turizm türleri için daha uygun koşullar sunabilir. 

Turizm, Türkiye ekonomisi ve toplumu için stratejik öneme sahip bir sektör. İklim değişikliğine uyum sağlayacak politikalar geliştirmek, mevsimsel çeşitliliği destekleyen yatırımları teşvik etmek ve yaz sezonuna bağımlılığı azaltmak, sektörün gelecekteki rekabet gücünü koruyabilmesi için kritik önemde. Aksi takdirde, mevcut yaz turizmi modeli ciddi zorluklarla karşı karşıya kalabilir.

Konfor kaybı, turist sayısını ve konaklama süresini azaltabilir

Akdeniz, Ege ve Marmara bölgelerindeki 10 kıyı ilinde iklim değişikliğinin turist konforu üzerindeki etkilerini ele alan araştırma kapsamında 1976-2000 yılları arasındaki veriler, 2026-2050 dönemine yönelik yüksek ısınma öngörülerine dayanan iklim senaryolarıyla karşılaştırıldı ve yakın gelecekte tatil koşullarında nasıl değişiklikler yaşanabileceği analiz edildi. Çalışmada ayrıca, iklim kaynaklı konfor düzeyinin turist sayısı ve konaklama süresi üzerindeki etkisi de incelendi. Bulgular, konfor seviyesi yükseldikçe hem turist sayısının hem de ziyaret süresinin arttığını gösterdi. Buna göre, 2026-2050 döneminde öngörülen konfor kaybı, hem turist sayısında hem de konaklama sürelerinde azalmaya yol açabilir.

Araştırmanın bulguları, küresel ısınmaya bağlı olarak değişen iklim koşullarının turist davranışlarını doğrudan ve dolaylı olarak etkileyebileceğini gösteriyor. Özellikle yaz mevsiminde yaşanan aşırı sıcaklık artışları ve nem oranındaki yükselme, turistlerin fiziksel konforunu önemli ölçüde azaltıyor ve tatil deneyimini olumsuz etkiliyor. Bu durum, yalnızca destinasyon seçimlerini etkilemekle kalmıyor, tatilin süresi, zamanlaması ve tekrar ziyaret etme olasılığı gibi unsurlarda da değişimlere yol açabiliyor.

Yürütülen ekonometrik analizler, bu durumu somut verilerle de destekliyor. Tatil İklim İndisi değerlerinde gözlemlenen düşüşleri değerlendirdiğimizde, yaz aylarında sıcaklıkların halihazırda oldukça yüksek seyrettiği ve nem oranının fazla olduğu destinasyonlarda  hem toplam turist sayısında azalma hem de ziyaretçilerin ortalama konaklama süresinde kısalma oluşacağı öngörülüyor. Başka bir deyişle; nem, bulutluluk, yağış ve rüzgar gibi bileşenlerle değerlendirilen iklimsel konforsuzluk, turistlerin bu bölgelerde daha az zaman geçirmesine yol açabilir. Turistlerin geleneksel yaz tatillerini başka mevsimlerde yapması, daha serin dönemleri veya daha ılıman iklime sahip bölgeleri tercih etmesi söz konusu olabilir.

‘‘Gelecekte bir gün’’ değil, bugün

Bu etkinin, özellikle şimdiden yaz mevsiminde yüksek sıcaklık değerlerine sahip olan destinasyonlar üzerinde daha belirgin olduğu görülüyor. Örneğin, yaz aylarında sıcaklıkların bugün de oldukça yüksek seyrettiği Adana ve Hatay gibi illerin konfor seviyesi daha hızlı azalıyor. Bu durum, bölgenin turizm potansiyelinin daha fazla zarar görebileceğini gösteriyor. Bu bölgelerde yaşanabilecek aşırı sıcak dalgaları, açık hava etkinliklerini kısıtlayarak ziyaretçilerin deneyim kalitesini düşürebilir ve seyahat motivasyonlarını azaltabilir.

Öte yandan; iklim değişikliğinin turizm üzerindeki etkileri, yalnızca uzun vadeli senaryolarla sınırlı değil. Özellikle sıcaklık artışlarının yoğunlaştığı yaz sezonlarında, destinasyonların cazibesi ve rekabet gücü, iklimsel konfor düzeyine bağlı olarak bugünden değişiyor. Bu nedenle turizm planlamasına ve destinasyon yönetiminde, iklim uyumu ve sürdürülebilirlik politikalarının daha fazla önceliklendirilmesi, artık kaçınılmaz.

Yaz yerine bahar ayları öne çıkabilir

İklim değişikliği senaryolarına dayanan projeksiyonlarımız, önümüzdeki yıllarda özellikle Adana, Edirne ve Hatay gibi bazı illerde yaz aylarının giderek daha sıcak, nemli ve  fiziksel olarak zorlayıcı hale geleceğini ortaya koyuyor. Aydın, Balıkesir, Çanakkale ve İzmir gibi bazı illerde ise bu etkilerin nispeten daha az hissedileceği görülüyor. Artan sıcaklık değerleri, özellikle dış mekânda zaman geçirmeyi gerektiren tatil türleri için ciddi bir konfor kaybına neden olabilir. Bunun sonucu olarak yaz sezonu, geleneksel anlamda en yoğun turizm dönemi olma özelliğini kaybedebilir.

Buna karşın ilkbahar ve sonbahar aylarının (özellikle nisan, mayıs, eylül ve ekim aylarının) iklim koşullarının daha ılıman ve dengeli hale gelmesi, bu dönemleri turistler için daha cazip kılabilir. Antalya, Mersin ve Muğla illerinde mayıs ve ekim ayları için gelecekte artış gösteren Tatil İklim İndisi seviyeleri, konfor düzeylerinin artacağını ve bu ayların tatilciler için cazip olabileceğini gösteriyor. Sıcaklıkların aşırı yükselmediği, nem oranlarının daha toleranslı seviyelerde seyrettiği bu geçiş mevsimleri, hem kültürel hem de doğa temelli turizm türleri için daha ideal koşullar sunabilir.

Özellikle açık hava etkinlikleri, yürüyüş rotaları, gastronomi turları ve kültürel geziler gibi faaliyetler için ilkbahar ve sonbahar, daha rahat ve keyifli deneyimler vadeden bir alternatif sezon haline gelebilir. Güneş-kum-deniz odaklı tatil planları da bu daha serin ve konforlu mevsimlere kayarak, sahil destinasyonlarının yaz mevsimi dışında da cazibesini korumasını sağlayabilir.

İlkbahar ve sonbahar gibi daha ılıman dönemlerin değerlendirilmesi, sıcak dönemlerin üzerindeki baskıyı azaltırken aynı zamanda turizm sektörünün ekonomik sürdürülebilirliğini ve yerel topluluklara katkısını güçlendirebilir. Bu dönüşüm, hem iklim krizine uyum sağlamak hem de rekabetçi ve dayanıklı destinasyonlar oluşturmak açısından yeni bir dönemin habercisi olabilir.

Turizm destinasyonları, iklim değişikliğine uyum planları yapmalı

Bu olası sezon kayması, hem turizm işletmeleri hem de yerel yönetimler açısından yeni bir planlama ihtiyacını beraberinde getiriyor. Konaklama tesislerinden ulaşıma, tanıtım faaliyetlerinden altyapı yatırımlarına kadar pek çok alanın, bu yeni dönemsel düzene göre yeniden yapılandırılması gerekebilir. Ayrıca, çalışan istihdamı, sezonluk hizmet alımları ve bölgesel pazarlama stratejilerinin de bu doğrultuda revize edilmesi gerekebilir.

Turizm destinasyonlarının iklim değişikliğine uyum sağlamaya yönelik stratejik adımlar atmaması halinde, klasik yaz sezonuna bağımlı olma durumu, sürdürülebilirlik açısından ciddi riskler yaratabilir. Bu nedenle, destinasyon yöneticilerinin ve politika yapıcıların, sezonun uzatılmasını destekleyecek şekilde ilkbahar ve sonbahar dönemlerine de yatırım yapmaları, destinasyonların gelecekteki rekabet gücünü korumaları açısından önemli hale gelecek."

Yazının devamı: https://t24.com.tr/yazarlar/iklim-masasi/iklim-konforu-azaliyor-turkiye-nin-bati-kiyilarinda-yaz-turizmi-risk-altinda-,51051


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Tüm güncellemelerden e-posta yoluyla haberdar olun.