Bir önceki ITB yazımdan da anlaşılacağı üzere Berlin’i gerçekten çok sevdim. Bir şehri tanımak için hareket etmek zorundasınızdır ve özel bir aracınız yok ise toplu taşıma araçlarını kullanmak durumunda kalıyorsunuz. İşte bu aşamada Berlin deki çeşitli ulaşım ağları sizleri sarıp sarmalıyor ve tüm Berlin’i hızlı, ekonomik ve güvenli bir şekilde keşfetmenize olanak sağlıyorlar. Elimden geldiğince demiryolunu kullanmaya çalıştım. Ve Berlin Duvarı dahil önemli bir çok mekanı toplu taşıma araçlarını kullanarak keşfettim.

Birçok kaynaktan Berlin’e dair bilgilere ulaşmak mümkün olduğu için “google asistanlığı” yapmayacağım ve yine kendi gözlemelerimden sizlere detaylar sunacağım.

Dil konusu;
Hemen her yerde Türkiye’den birilerine, Türkçe konuşmalara, Türkçe dükkan isimlerine rastlamak mümkün. Baltık ülkelerinde ve Polonya da yer yer ingilizce bilmeyenler insanlarla karşılaşıp iletişim kuramadığımı göz önüne alırsak aynı dili konuşabildiğiniz insanlarla karşılaşmak keyifli bir şey diye düşünüyorum. Ancak ingilizce sorduğum sorulara el kol hareketleri eşliğinde almanca yanıtlar almak ironikti!

Metrolarda, otobüslerde yapılan anonsların ve panolardaki bildirimlerin bazıları sadece almanca idi ve bu da almanca bilmeyenler için tedirginlik kaynağı olabiliyor!
İneceğiniz istasyonu kaçırmak gibi…

Çevre Yapısı;
Sokaklar umduğumdan daha kirli ve dağınıktı. Tarih kokan evler, estetik yapılar, geniş caddeler keyifli yürüyüşler yapmanıza olanak sağlıyor. Kaldırımlar sizi hayrete düşürecek kadar geniş öyle ki bisiklet alanı bile ayrılmış durumda. Arkadaşlarım, bisiklet yolunda yürüyen yayalara ceza kesildiğini görmüşler!
Yaya kavramı tüm detaylarıyla trafik konusunda yer etmiş durumda!

Yaya olarak karşıdan karşıya geçerken çok fazla bekleme süresine rastlamadım. Bekleme süreleri bir şekilde kısa tutulmuş. Araçlar durunca yayalar hareketleniyor, yayalar durunca araçlar hareketleniyor. Her şey olması gerektiği gibi. Türkiye’de bazen her iki tarafında hareketli ya da hareketsiz olduğuna şahit oluyoruz!

Yiyecek İçecek;
Özellikle metrolarda onlarca fastfood ünitesi bulmanız mümkün. Küçük bütçelerle al-götür konsepti başlığı altında fast food yiyecek ya da içeceklerinizi alıp yolunuza devam edebiliyorsunuz. Hemen her köşe başında, metro girişlerinde coffee shop lar bulmanız mümkün. Kahve çeşitlerinin yanı sıra uzak doğu mutfağını doyasıya tatma imkanı buldum.


Genel Bilgiler;
Şehir turlarına dair reklamlar ve paketler bulmanız mümkün. Birkaç günlük bilet satın alarak herhangi bir extra ücret ödemeden seyahat edebiliyorsunuz. Şehri tanımanıza olanak sağlayan otobüslere sık sık rastlamanız mümkün. Bazı müze girişlerinin dahil olduğu 3 ve üzeri günlük bilet fırsatlarından yararlanmanız mümkün ama hangi müzelerin geçerli olduğunu ve müzelerin nerelerde olduklarını öğrenmeniz biletinizi optimal kullanmanıza olanak sağlayacaktır!

Olumsuz Bulduklarım;
Schönefeld ve Tegel havalimanlarını görme şansım oldu. Schönefeld havalimanı içerisinde telefon hatlarını ücretli satan dükkanlar var. Ancak aynı telefon hatları Berlin içerisindeki dükkanlarda 1 euro ya satılıyor ya da ücretsiz olarak veriliyor. Dikkatli olmakta fayda var.

Metrolarda içecek ve yiyecek tüketimi serbest. Yanınızda yemek yiyenler ya da içeceklerini doyasıya tüketenler var. Keşke çok kokan yiyecek ya da içecekleri yemeseler!   

Hayvanların tasmalı ve ağızlıklı olarak metrolarda seyahat etmesi serbest. Ancak ağızlık takılmamış ve oldukça iri köpeklerle seyahat etmek biraz ürkütücü gerçekten.
Birkaç köpeğin eş zamanlı olarak aynı metroda olduklarını ve hiçbirinde ağızlık olmadığını düşünmeniz durumun ciddiyetini anlamanıza katkı sağlayabilir.


Berlin;

Rahat, ucuz, güvenli, zaman sınırlaması olmadan bir seyahat ortamı hayal ediyorsanız; Berlin’i görmelisiniz!

Eskimiş ama bir şekilde ayakta kalabilmiş evlerle çevrili, çeşitli tarihi mekanlarına sahip, yorgun ama hep enerjik olabilmeyi başarmış bir Avrupa başkenti; Berlin…

Ben sevdim…

Sevgiler,