Beyaz Ülke: Polonya (Lodz ve Varşova)

Yakup Demir Yakup Demir 31/12/2019 23:40
Mart, 2013’te yapmış olduğum Berlin gezisinden hemen sonra gittiğim Polonya’ya dair izlenimlerimi kaleme almak için bunca zaman geçeceğini açıkcası hiç tahmin etmemiştim. Araya giren yazılar, fuarlar derken Polonya yazısı bugünlere kaldı!
Hep merak ettiğim ama görmek için bunca yıl beklediğim Polonya’ya dair izlenimlerimi keyifle paylaşıyorum.
Berlin Schönefeld Havalimanı önünden kalkan ve Lodz’a* giden polskibus otobüslerine binerek yolculuğuma başlamış oldum. 6 saatlik yolculuk sonrası Lodz‘a ulaştım. Seyahatlar başlı başına hikaye kaynağıdır ve benim Polonya gezimde de ilginç anılarım oldu.

* Lodz, Polonya'nın nüfus bakımından en büyük ikinci şehridir.

Henüz karlara teslim olmamış Berlin’den karlara bürünmüş Polonya’ya doğru yolculuk ederken otobüsümüz Poznań denen yerleşim yerinde yeni yolcularını almak üzere kısa bir ara verdi. Ellerinde kahvelerle dolaşan insanları görünce kahve almaya karar verdim. Karların arasında kahvenin satıldığı yeri buluna kadar ordan oraya koştururken, iletişim için ingilizcenin bazen yetemediğini üzülerek bir kez daha deneyimlemiş oldum.  

Telepati yoluyla da olsa kahvenin, benzin istasyonunun küçücük büfesinde satıldığını öğrendim ve büfeye varınca bir kahve istedim. Kahveyi hazırlayan görevli bayana ne kadar diye sorarken avuçlarımdaki euro lardan seçim yapıyordum ki aldığım cevap: 2,70 Złoty! Evet, avuçlarımda euro bozukluklar, gözlerim kahvede ve çaresizliğime boş gözlerle eşlik eden görevli sadece Złoty demekle yetindi! Kahveyi alamadan usulca otobüse döndüm. Tabi Polaklar, kahvelerini güzel güzel yudumlarken bende kahve kokuları eşliğinde karları izleyerek ülkenin en büyük şehirlerinde Lodz’a vardım.


Lodz
Polonyada Złotyiniz olmadan yaşamanın mümkün olamayacağını kahve tecrübem sayesinde öğrenmiştim ve en yakın binaya euro bozdurmak için yöneldim. Ancak tek kelime dahi ingilizce bilmeyen bir coğrafya da nefes almak dahi zor ve korku duymamak elde değil. Tuhaf bakışlara maruz kalıyorsunuz ve anlaşamıyorsunuz. Postane de ingilizce bilen yoktu  ve dakikalarca gişelerin önünde bekletildikten sonra gişedeki görevli bana cevap vermek yerine farklı bir yol izledi; takvimi gişenin önüne koyarak iletişimimizi bitirdi!

Şehirden kısa kısa bahsetmek gerekirse;
Şehir oldukça kirliydi, karlardan dolayı sokaklar tenhaydı ve eskimiş binalar yaşlı şehri büsbütün çirkinleştiriyordu. Devasal ve aralarında estetik bulunabilecek binalara rastlayabiliryorsunuz. İlgimi çeken ilginç yerleşimleri görme fırsatım oldu. Mesala ana cadde üzerinde yürürken yol, cadde üzerinden içeri doğru kıvrılıyor ve büyük bir avluya çıkıyor. Karşınızda birbirini ardına sıralanmış apartmanlar görüyorsunuz.  


Dünyanın en uzun ticari caddesi olan (4 km) Piotrkowska caddesi bu şehirde ve birçok restauranta, kafeye ve bara bu cadde üzerinde rastlamanız mümkün. Şehir birçok ilginç ikilemi kendi içinde barındırıyor. Mesala dünyanın en uzun ticari caddesinde yürürken kendinizi birden yukarıda bahsettiğim avlulardan birinde bulabilir ve duvarları yazılarla kaplı, önlerinde dolmuş taşmış çöp tenekeleri bulunan eskimiş binaları karşınızda görebilirsiniz. İlginç olan bir diğer nokta ise bazı fabrikaların şehrin tam ortasında konumlanmış olması! Şehirde dolaşırken sanayi bacalarını görebilirsiniz.

Eskimiş otobüsler, çok ama çok eski tramwaylar şehrin ana toplu ulaşım araçlarını oluşturuyor. Otobüs ya da tramwaya binişlerde genelde bilet kullanan görmedim. Sanırım Polaklar ücretsiz yolculuğu aynı Almanlar gibi çok seviyorlar ancak her an bir görevli tarafından farkedilme riskini de göze alıyorlar!


Şehirde çok sayıda kiliseyi görmek mümkün, pazar günü kiliseye giden kafilelere rastlamak mümkün.

Polonya mutfağını çok zengin bulmasamda ekonomik bir şehir olan Lodz’da özellikle temel yiyecekleri ve tekstil ürünlerini ucuza bulabilmek mümkün. Beyaz ülkede ilginç uygulamalarda var! Örneğin apartmanda çok ses yaparsanız, polis gece vakti ( saat henüz 22.00 suları ) kapınızı çalabilir ve kimliklerinizi sorabilir!

Polonya’ya kadar gidip hep merak ettiğim Varşova’yı görmemek olmazdı. Ancak Lodz anılarım hiç bitmeyecek gibiydi. Tren istasyonunda ingilizce bilmeyen yaşlı Polak görevli ile aramızda geçen diyaloglar çok trajikomikti! Ben ingilizce konuşsamda yaşlı Polak görevli lehçe konuşmaya devam ediyordu ve bu iletişimsizliğimizin kaçınılmaz sonucu olarak birkaç dakika sonraki sefer için tren biletini verdi ve tren seferini kaçırmak kaçınılmaz oldu. Tek kelime ingilizce bilmeyenlerden oluşan bir tren istasyonu düşünün! Gecikmelide olsa trene bindim ve ortalama 2 saatlik bir tren yolculuğundan sonra Varşova’ya vardım.

Varşova
Varşova, Lodz’a göre daha düzenli, daha güven verici ve daha modern idi. Varşova’ya varır varmaz soluğu turizm ofisinde aldım ve kısıtlı zamanıma neleri sığdırabileceğimin analizini Polak yetkililerle beraber yaptık. Analiz sonrası şehir turu ve old town’a gitmeye karar verdim. Günübirlik gezim sırasında oldukça büyük binalar, güzel yapılar görme fırsatım oldu. Varşova, başkent olmasının verdiği sorumluluk ve ağırlıkla daha bir Avrupalıydı.  



Old Town denilen şehrin tarihi kısmına gittim ve tarih kokan sokaklarda dolaştım. Varşova kendisini yıllarca bekleyen misafirini yani beni belki de tarihinin en yoğun kar yağışıyla uğurladı. Fotoğraflarda göreceğiniz üzere karlara büründüm. Beyazlara bürünerek Beyaz ülkenin Beyaz başkenti Varşova’dan ayrılarak, Lodz’a doğru dönüş yolculuğuna geçtim. Tabi unutmadan paylaşayım; tren istasyonuna giden otobüsün numarasını öğrenmek için en az 4-5 kişi ile ingilizce bilmemeleri dolayısıyla tek kelimeyle boğuştum!  

Lodz’da geçen 1 gecenin ardından Polonya tatilim son bulmuş oldu.

Daha başka seyahatleri sizlerle paylaşmak dileğiyle.

Saygı ve sevgilerimle


@yakupdemirrr
   
 




 

Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Merak etme spam mailler gelmeyecek.