Belçika’da Köyden Kente... Namur

Belçika'da yaptığım bir köy gezisinin ertesinde Meuse Vadisinde Wallon Bölgesi Başkenti Namur’e gidip, her tarafı ışıl ışıl parlayan bir kent yaşamını tanıdım.

Adil Çulhaoğlu 31/12/2019 23:40

Adil Çulhaoğlu

Charleroi yakınlarındaki Tarcienne köyünde yaşayan Yücel ile birkaç kez gittiğimiz, köyün 3 km güneyinde yer alan Ham-Sur Heure-Nallines köyündeki Le Kiosk'ta içtiğimiz kahvenin lezzetini tattırmak için, Almanya'da gelen kardeşim Süleyman'a da köyde bir gezi yaptırdıktan sonra, bir kent gezisi yapmaya karar veriyoruz. Charleroi hepimizin tanıdığı kent olunca, yakındaki Wallon Bölgesinin Başkenti Namur'e uzanıp şehir hayatını da görmek istiyoruz.

Almanya’ya dönmek zorunda kalması nedeniyle, Süleyman olmadan yola çıkıyoruz, Pazar günü geç öğleden sonra, soğuk havaya aldırmadan. Belçika’da Brüksel’e 60 km güneyde yer alan Namur’e otoyoldan değil, Tarcienne’den köyler arasından gitmeyi tercih ediyoruz. Kar kalınlığının yer yer 15 cm olduğu, beyazın her tonunu yansıtan doğa güzelliklerine sahip, Walcourt, Gerpinnes, Sambreville, Mettet  gibi  küçüklü büyüklü köyler ve kasabaların arasından geçerek, Sambre nehrinin süzülerek aktığı, Meuse (Maas)vadisinden aşağıya doğru inmeye başlıyoruz. Namur ve Kalesini görerek şehre doğru yolculuğumuz sonunda parlamento binasının önüne varıyoruz. Ardennlerin uç noktasına kurulu kalenin önündeyiz.

Şehir Sambre nehrinin, Meuse nehrine karıştığı noktada yer alıyor. Havanın kararmaya başlamasına aldırmadan fotoğraf çekiyorum. Namur Kalesi kapladığı 80 hektarlık alanla, Avrupa’nın en büyüğü olarak kabul ediliyor. Yapılışı Roma dönemine kadar uzanıyor ancak,800 yıl içerisinde 20 defa kuşatılan, işgal gören kalenin bugünkü hali 15.yüzyıldan izler yansıtıyormuş. Keltler, Fransızlar, İspanyollar, Avusturyalılardan sonra  19. yüzyılda Belçikalılara geçen kale,1891’de Kral II.Leopold döneminde büyük bir park haline dönüştürülmüş ve çeşitli festivaller,eğlenceler ve organizasyonlar yapıldığı yer halini almış.

Sambre Nehrinin ortasından geçtiği şehrin bir tarafında kale ve Eyalet Parlamentonun yarattığı manzarayı fotoğrafladıktan sonra, eski şehrin bulunduğu kuzeybatıya yöneliyoruz. Nehir kıyısındaki evler ve villalar dikkat çekici. Biz köprüden Rue de Port’tan ilerleyerek, , eski kentin bulunduğu, karşı tarafa geçiyoruz. Kıyıda eski bir bina dikkatimi çekiyor. 1590 yılında inşa edilmiş, Et ve balık hali olarak kullanılmış, restore edilmiş, bugün arkeoloji müzesine ev sahipliği yapıyor.

Eski şehrin dar ve küçük sokaklarına dalıyoruz. Restore edilmiş binalarda küçük butikler, sanat galerileri, antikacılar, cafeler ve restoranlar, bir barok şehri olarak nitelenen Namur’ün ana görüntüsünü oluşturuyor. Çikolata Atölyelerinde gerçek Belçika Pralin’lerinin de üretildiğini, kışın soğuk havalarında koyu siyah, bahar ve yaz günleriyle birlikte çikolatanın renginin de açıldığını öğreniyorum. Sakinliği ve sessizliğinin hemen fark edildiği şehir, Belçika’da stressiz v e rahat şehir olarak ünlenmiş. Place  d’Armes Meydanında, Eski Ticaret Odası binasının önüne geldiğimizde, Namur’ün simgesi salyangoz heykelcikleriyle karşılaşıyoruz. Bina bugün Kongre Sarayı olarak kullanılıyormuş. Tren garı meydana çok yakın.

Soğuktan kaçıp meydana açılan sokaktaki ilk kafeteryaya giriyoruz. Dışarının kasvetli havasının aksine içeride sıcak, ışıl ışıl renkli bir ortam buluyoruz. Duvarlarda çeşitli ressamların tabloları dikkatimi çekiyor. Kendimize kahve ısmarlayıp, ısınmaya çalışıyoruz.

Bir süre dinlendikten sonra, ben fotoğraf makinesini alıp, meydana yakın yerlere kısa bir tura yapmak üzere dışarı çıkıyorum. Kongre sarayının arka tarafında yeni bir meydana ulaşıyorum. Tiyatro binasının bulunduğu Places de Theatre olan alanını ve caddenin gece görüntüsünü fotoğraflıyorum.

Belçika’nın en büyük Barok kilisesi, St.Aubin Katadrali’nin önünden geçip, Tarcienne’e  doğru dönüşte yol alırken nehir kıyında yürüyüş yapmak, bisiklet sürmek ve kapalı olması nedeniyle çıkamadığımız kalesini ziyaret etmek için Namur’e, bahar aylarından bir gün gelmeye karar veriyoruz.