Yaşadığımız kentte turist olmak…

Günlük yaşamımızı sürdürdüğümüz şehirlerde, tur otobüslerinden inip rehberleriyle ya da kendi başlarına gezmek için ellerinde fotoğraf makinaları, cep telefonlarıyla bir yandan fotoğraf çekenler, tanımaya çalışanları görünce, yıllar önce Münih’te turistler gibi birkaç gün geçirdiğimi hatırladım.

Adil Çulhaoğlu Adil Çulhaoğlu 17/09/2022 14:29
Yaşadığımız kentte turist olmak…

Münih’te yaşadığım yıllarda, farklı şehirlere bir hafta süreyle turizm fuarlarında Türkiye standının organizasyonu için gidip geldiğim, otel yaşamını yoğun sürdürdüğüm aylardı. Bir şehirdeki fuar bitmiş, hafta sonu bir başka fuar için gidene kadar Münih şehir merkezinde, Altstadt’ta, bir otelde kalmaya karar vermiştim. Tarihi bir binadaki otele gitmiş, akşam turist gruplarından birini Marienplatz’dan takip ederek Münih’i bir turist gibi gezmeye başlamıştım. Karlstor’dan Marienplatz alışveriş merkezlerinin, kafe ve restoranlarının sıralandığı, Victuelien Markt’a kadar yerler günlük yaşamın parçasıydı.

Mesai saatinden sonra 5 gün boyunca çıktığım gezilerimde, nadiren gittiğim   Hofbräuhaus am Platz ve daha önce görmediğim meydanları, kafe ve restoranlarını, Münih’in farklı yerlerini tanıdığımı unutmuyorum.

Doğduğum büyüdüğüm Kadirli’de esnaf, tur otobüsleriyle gelen turistleri görünce ‘bunlar ne buluyor bizim Kadirli’de‘ diyorlardı. Ama havuzlu Lokantanın işlerinin iyi gidişine gıpta ile bakıyorlardı. Her gün sabahın erken saatlerinde dükkanını açıp gün boyu çalışanların, yaşadıkları şehrin sahip olduğu zenginliğin sunduğu imkanların farkında olmamaları normal durum.

Ancak, başka şehirden misafirleri gelince, şehri gezdirme telaşına düşüyor çoğumuz.  Zaman yaşadığımız şehirleri tanımadığımız geçeği ile karşı karşıya kalıyoruz. Turistlerin gezdikleri yerleri hatırlamaya çalışıp, o güzergahları aramaya koyuluyoruz. Gençlere yöneliyoruz. Müzeleri, şehrin kalesi, tarihi kalıntıları, tarihi camileri, hanları, civardaki parkları, şelale, göl ve ırmak kıyılarının olduğu yerleri araştırıyoruz. Misafirleri gezdirip, yolcu ettikten sonra, unutuyoruz, yaptığımız arayışları,  bir sonraki misafir gelene kadar.

Bir pazar gününü, bir tatil gününü, yaşadığımız şehirleri tanımak için yola çıkmaya, bir turist gibi gezmeye çıkılmasını önermek istiyorum. Son yıllarda Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Belediyelerin Kültür Güzergahları adıyla çizdikleri rotaların yardımı büyük olacaktır. Geçtiğimiz Ocak ayında, Adana’da, Büyükşehir Belediyes’inin Tren garından başlayan tur güzergahını, levhalarda verilen bilgileri izleyerek bir gezi yapmıştım. Atatürk Parkındaki,  Ziya Paşa’nın heykelinin fotoğrafını çekerken birkaç kişinin benden sonra Heykelin yanına gidip incelediğini görüyordum.

Bu tür şehir gezilerini Belediyelerin, Rehber Odaları ve Seyahat Acentaları işbirliği ile organize ederek, şehirde yaşayanlara, şehirlerinin sahip olduğu zenginlikleri tanımalarını sağlamaları, onların kendi şehirlerini daha iyi tanıtmalarını sağlayabilecek, özellikle iç turizmden alacağı payı yükseltebilecektir.


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Merak etme spam mailler gelmeyecek.