Turizmde 7 aylık kış uykusu başladı

10 Temmuz 2018 tarihinde kabine açıklanırken, turizmde devrim niteliğinde bir isim duyruldu ki, bu isim kaybolan bütün ümitlerimizi yeniden ışıttı. Bu isim de Sayın Bakanımız Mehmet Nuri Ersoy idi.

Aslında kendisi Türk turizminde yarattığı bir yerel markadan dolayı, zaten ülkenin Turizm Bakanı konumunda bir isim. İlk kez bir Turizm Bakanı, her kesimle görüşüyor, bunun yanı sıra turizm yöneticilerine özel bir önem veriyor, onları saatlerce dinliyordu. Bu şüphesiz takdire şayan bir davranış ve nezaketti.

Bakanın elinde sihirli değnek olmadığını biliyoruz

Bu süreçte biz tabii ki yeni bakanımızın elinde sihirli değnek olmadığını biliyorduk. İşinin çok zor olduğunun da farkındaydık. Köklü bir değişim ve gelişim gerekli ama zor bir ihtiyaçtı. Hala da ihtiyaç olarak devam ediyor.

Biz bekliyorduk ki; hemen topyekûn milli turizm seferberliği ilan edilir, toplumun her kesiminin dahil olduğu ortak akıl ve alternatif çözümler tartışılır, sırası ile politikalar açıklanır. Ama olmadı. Fakat umutlarımızı sıcak tutmak için gayret sarf ediyoruz.

Geçen zaman içinde gözlemlediğimiz tablo, eskiyle aynı. Masanın etrafını dolduranlar dün olduğu gibi bugünde aynı kişiler: “Turizme yön verenler”, “Turizmde istişarede bulunanlar “, “Duayenler”, “Başkanlar” vs.vs…

Turizmde 7 aylık kış uykusu başladı

Güneyde, Ege'de turizm sezonu bitti. 200 bine yakın çalışan askerden terhis olurcasına valizini sırtına alarak otel nizamiyesinden köyüne, kentine, geri döndü. 7 aylık kış uykusu başladı. Otel yatırımcısı artan maliyetler karşısında bu yıl çok iyi geçen sezonun keyfini yaşayamadı.

Muhteşem stratejistler, 2019 yılı için her şey dahil sistemine daha neyi dahil etmemiz gerektiği yoğun bir şekilde araştırıyorlar, sağ olsunlar! Ayrıca Türk turizminin sürdürülemez olması konusundaki çalışmalarını da hız kesmeden sürdürüyorlar. 

Bir de şehir otellerine bakalım

Ortadoğu'ya bel bağlamış, yarını meçhul bir otelcilik kaygısı hakim. Uluslararası kongrelerin esamesi okunmuyor. Firmaların ve özel sektörün lansman, bayi toplantıları, eğitim, workshop bütçeleri % 60 civarında düşürülmüş durumda. Devasa convention center'lar, hotel salonları bomboş.

Bilinçsiz yatırımların hız aldığı, uluslararası markaların çöplüğü haline dönüşen otelcilik sektörünün ve turizmin hala bir yasasının olmayışı, gençlerin ve turizm çalışanlarının turizme bakış açısını olumsuz etkiliyor.

Turizm fakültelerinde de durum farklı değil. Türkiye’deki devlet ve vakıf üniversitelerinin toplam öğrenci kontenjanının % 60'ının dolmadığını gözlemliyoruz. Bu demek oluyor ki, gençler turizmi tercih etmiyor.

Peki hata kimde?

Türk turizminin geldiği durum, bugünkü yönetimin hatası mıdır? Tabii ki değildir.

Turizme yön verenler, duayenler, istişareciler, başkanlar vs.vs. Sorum size: Türk turizmi bu hale nasıl geldi? Durum iyi ise, yukarıdaki sorunlar Uganda turizmine mi ait? Peki bu sorunlar var ise, turizmin içinde bulunduğu duruma iyi diyebilir miyiz?

Turizmi bu sıkıntılı duruma nasıl getirdik? Bu soruya cesaretle ve öz eleştiride bulunarak cevap verilmedikçe, sorun asla çözülemez. Etrafını çevirdiğiniz o şaşaalı masa da, görüntüden başka hiçbir işe yaramaz.

Sayın Bakana açık çağrımızdır:

Bu işin ilmini alan ve uygulayan, uluslararası başarı elde etmiş turizm yöneticilerini turizm strateji senaryosuna dahil ediniz. Fikirlerine başvurunuz. Türk turizmi, işte o zaman düzelir.

Sürdürülebilir turizm stratejileri, uluslararası kongre ve fuarcılık stratejileri, alternatif turizm stratejileri, kontrollü her şey dahil sistemden uzaklaşma stratejileri ve her konuda çözüm odaklı sonuçların elde edileceğinden kimsenin şüphesi olmasın.

Dönem, üretken beyinlerin dönemidir. Koltuk ve nam sevdalısı turizm stratejistlerinin masalarından ışık olabilecek bir sonucun çıkmadığı ve çıkmayacağı ortada.