Turizmde krizler için B Planı oluşturulmalı

Ayder Turizm Genel Müdürü Selami Haşimoğlu, Türkiye’de yaşanan krizlerin Turizmi nasıl etkilediğini anlattı.

31/12/2019 23:40
Turizmde krizler için B Planı oluşturulmalı

 

Ayder Turizm Genel Müdürü Selami Haşimoğlu, Türkiye’de yaşanan krizlerin turizm sektöründeki etkilerini anlattı. Krizlerin, kısa orta ve uzun vadeli politikaların oluşturulmamasından kaynaklandığının altını çizen Selami Haşimoğlu, durum analizi ve doğru politikalarla krizlerin kontrol altına alınabileceğini söyledi.

Ayder Grubun hikâyesinden bahseder misiniz?

Ayder Turizm 1988 yılında öğrenci taşımacılığı ile Ankara’da hizmet vermeye başlayan ticari bir kuruluştur. 1991 yılında Türkiye Seyahat Acentaları Birliğine (TÜRSAB) bağlı seyahat acentesi olup, daha sonraki süreçte taşımacılık, seyahat acenteliği, kongre organizasyon hizmetleri, filo kiralama hizmetleri, V.I.P transfer ve rent a car(araç kiralama) faaliyetleri konusunda kendini sürekli geliştirerek büyümüş ve bu konumunu korumuştur. Şu anda, Ayder Grup çatısı altında yaklaşık 300 çalışanı, Antalya’da ve Ankara’da şubeleri, Rize Ayder Yaylası’ndaki oteli ile hizmet vermektedir.

Haşimoğlu Otel, Rize Ayder’in ilk Otellerinden, sektörde 29 yıllık bir tecrübeniz var. O zamandan bu zamana Karadeniz’deki otelcilik anlayışında neler değişti?

Haşimoğlu Otel, aslında 60 yıllık bir geçmişe sahip. Yani otelcilik benim için, babadan ve atadan gelen bir meslek. Ne değişti konusu çok derin bir mevzu. 60 yıl önce her şey bir kervansaray tarzındaydı. Oradaki Ayder kaplıcaları, şifa kaynaklı olduğu için geçmiş yıllarda daha çok bölge halkının geldiği ve tamamen şifa kaynaklı kullanılan bir bölgeydi. Ayder, 1988 yılında Turizm bölgesi olarak ilan edildi ve Ayder’in turizm gelişimi hızla büyüdü. Fakat 2000 yılına kadar turizmin gelişimiyle ilgili hiçbir girişimde bulunulmadı. Yani Ayder Turizm bölgesi ilan edilmesi ile kaldı. 2000’li yıllarda arz ve talebe dayalı olarak Ayder Yaylası, kendi kendini geliştirdi. O yıllara kadar odanın içinde banyosu ve tuvaleti olmayan otellerin bulunduğu Ayder’de, çağdaş gereksinimleri sunacak oteller hizmet vermeye başladı. Geçmişte var olan bir başka düşünce ise otelde yemek olur mu sorusuydu. Koku yapar düşüncesi ile otel sahipleri ve yöre halkı yemek hizmetine karşı çıkıyordu. Şimdi ise Ayder otelleri 6500-7000 yatak kapasitesine ulaşarak ziyaretçilerin tüm isteklerini karşılamakta, bu sayede kaliteli hizmet anlayışı ile bölgede, oteller arası hizmet rekabetini mevcut kılmaktadır.

Karadeniz gerek Türkiye’de gerekse Yurt dışında doğru pazarlanıyor mu? Özellikle Ayder Yaylası turizm bölgesi seçilmişken, doğru bir pazarlama yürütülüyor mu? Bizi nasıl biliyorlar?

Ben Türkiye’nin turizm politikasının yeterli olmadığını düşünüyorum. Eğer mevcut politika yeterli ise, kısa, orta ve uzun vadede planların yapılmış olması gerekir. Son dönemde ülkede yaşadığımız sıkıntılar nedeni ile Türk turizmi dibe vurdu, çünkü ikinci bir alternatifi, o riski ve reaksiyonu kurtaracak bir plan ve programı yoktu. Karadeniz’i sadece Ayder Yaylası, Uzun gölü ve Sümela ile sınırlamamak gerekiyor. Genelde Karadeniz turlarının üçlü sacayağından ibaret olduğu zannediliyor. Sinop’tan hatta daha batıdan Amasra’dan Batum’a kadar Karadeniz’i görmek lazım. Samsun’u, Ordu’su, Trabzon’u, Gümüşhane’si,  Rize’si, Hopa’sıyla,  yaylalarıyla, ara geçiş güzergâhlarıyla, patika yollarıyla, florasıyla ve yerel kültürüyle, yemek ve yaşam kültürüyle insanın o doğal şartlardaki yaşam mücadelesiyle Karadeniz’i yaşamak gerekiyor. Karadeniz’de insanların giyim tarzından tutunda şivelerine kadar hepsi bir kültürdür. Biz, düzenlediğimiz kültür turları ile olarak değerlendirdiğimizde zaten bu özellikleri ön plana çıkartıyoruz. Doğa ve tabiat sporları üzerine orada yapılabilecek birçok aktivitenin olduğunu biliyoruz. Bu noktada arz ve talep çok önemli, Karadeniz bölgesi turizminin hala 15 Haziran 15 Eylül dönemlerinde sıkıştığını söyleyebiliriz. Bu durum Akdeniz, Ege, Pamukkale, İstanbul ve Kapadokya’da da böyle. Biz turizm yöneticileri, Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB), Turizm Bakanlığı bölgeye gerek yatırım, gerek reklam, gerekse ürün çeşitliliği noktasında doğru bir analizle doğru bir şekilde oluşturulacak politikayla çok daha güzel ve renkli Karadeniz tur programları hazırlayabiliriz. Nedir bu ürünler? Özellikle Doğa sporları; Rafting, Kano, Trekking, dağ bisikleti, Koşu turları, Kamp turları, At Safari, Offroad. Bunun yanında bölgenin çıkış noktası olan Kış Turizmi, Kayak Turizmi, Heliski’yi sayabiliriz. Sağlık Turizmi olarak da Ayder’de, Andon’da, İkizdere’de kaplıca imkânları var. Dünyanın hiçbir yerinde hem Doğa hem kaplıca hem de Kış Turizmini Ayder ’den başka bir yerde bulamazsınız. Ayrıca Ayder kaplıcaları farklı bir kaplıca suyudur, aslında kaplıca suyu içilmez; kükürtlüdür. Ama Ayder kaplıca suyunun hem içilebilen hem de romatizma, cilt hastalıklarına çok iyi geldiği kanıtlanmıştır. Onun için birçok turizm çeşitliliği ile birlikte doğru pazarlara anlatılması lazım.

Yerli ve yabancı turistlerin Karadeniz’e ilgisi nasıl? Turistlere Karadeniz tanıtımı doğru yapılıyor mu?

Karadeniz bölgesine Arap turistlerin yoğun bir ilgisi var. Araplar neden bölgeye ilgi gösterirler denildiği zaman aslında akla gelmesi gereken iki şey var; öncelikle Müslüman ülke olması, yani din ve inanç olarak bir benzerlik söz konusu, diğer etken ise Arabistan’ın çöl olması. Karadeniz; doğasıyla, tabiatıyla o çölde yaşayan insanların hasret duyacağı en önemli güzellikleri barındırıyor. Bu noktada doğru hedef kitleye doğru tanıtımların yapılması gerekiyor. Doğru tanıtım nedir? Turizm fuarları olduğunda maalesef ne seyahat acentesinin standını ne otelcinin standını nede bir Turizm İl Müdürlüğü’nün standını bulamıyorsunuz.  Peki, kimler oluyor stantta? O ilin belediyesi, o ilin valiliği orada turizmi pazarlamak için büyük bir stant açıyor. Valilik ne kadar turizm pazarlayabilir, işte bu noktada turizm profesyonellerinin teşvik edilmesi gerekiyor. Ankara’dan bir örnek vereyim. ATO Congresium’da Nisan ayında Ankara turizm fuarı açıldı. Bu fuarda Ayder Turizm olarak stant açtık, koca fuarda başka bir seyahat acentesinin standı yoktu. Bu çok içler acısı bir durum. Ankara’da turizm fuarı yapıyorsunuz ve tek bir tane seyahat acente standı var, o zaman bu tanıtımın hiçbir anlamı yok. Bunun tamamen ticari amaçlı yapılan bir çalışma olduğunu düşünüyorum. Onun için turizm fuarlarının amacına dönük olması lazım. İlgili katılımcı profilinin turizm profesyonellerinden seçilmesi ve tercih edilmesi gerekiyor.

Birazcık vurgu yaptınız ama turizm sektörünün 2016 yılındaki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Siz sadece Karadeniz’e değil, diğer bölgelere de hâkimsiniz, Ülkede yaşanan sıkıntılardan bahsettiniz. Nasıl etkilendik? Bundan sonraki süreçte turizmde bizi neler bekliyor?

Turizm krizi tek bir olay odaklı bir kriz değil, ben asla öyle görmüyorum. Bu durumun plansızlık biraz daha açmak gerekirse kısa, orta ve uzun vadeli politikaların oluşturulmamasından kaynaklandığını düşünüyorum. Ve kesinlikle Turizm Bakanlığını bu noktada eleştiriyorum. Turizm Bakanlığı, turizm sektörünün gelişimi ile ilgili sektörden fikir almadan ilerliyor. Mevcut yapıyı bilmeden, mevcut durumu görmeden, bir yönetici iyileştirme yapamaz. Önce mevcut durumu yaşaması lazım ki, daha sonra o soruna çözüm üretebilsin. Yaşadığımız bölgenin istikrarsızlaştırılması, terör örgütleriyle Türkiye’de güvenlik zaafının oluşturulması, Avrupa’nın Türkiye’yi güvenli olmayan ülke olarak lanse etmesinden de kaynaklanıyor. Doğuda PKK ile verilen mücadele özellikle iç pazarda GAP ve Doğu Anadolu turlarının tamamen iptal edilmesine sebebiyet vermiştir. 2015 yılının Temmuz ayından itibaren doğu ve güneydoğu turlarımızı iptal ettik.

Gaziantep, Mozaik Müzesine, Adıyaman’a, Atatürk barajına, Şanlıurfa’ya, Harran’a iç pazardaki turistin ilgisi az, ama bu bölgeye yabancı turistlerin ilgisi çok. Yani bu bölgeler sadece iç pazara hitap eden lokasyonlar değiller. Yaşanılan süreç, hem iç hem de dış pazarda doğu ve güneydoğu lokasyonunun devre dışı kalmasıyla bu krizin daha da belirgin bir hale geldi. Bu sebeple de turizmcilerin hareket planlaması daraldı. Hâlbuki Rusya krizi, Akdeniz’de otellerin ucuzlamasını sağlayacak, iç pazara bir fırsat olacak diye düşünüldüğü zaman kulağa hoş ve mantıklı geliyor. Ancak bu bir zincir, dişlinin biri kırılınca çark düzenli dönmüyor. Turizm sektörü aşağı yukarı 58 sektörle direkt ilintili bir sektör. Dolayısıyla turizm sektöründe yaşanan kriz diğer 58 sektöründe kriz yaşamasına sebep oluyor. Ben bu tür krizlerin kamu ve özel sektörün ortaklığıyla aşılabileceğini düşünüyorum.

Türkiye’de turizm sektöründeki katma değer vergileri konusunda nasıl bir değerlendirme yapıyorsunuz?

Türkiye’de katma değer vergisi kanununda, turizm sektöründeki tur operatörlerinden %18 katma değer vergisi alınır. Katma değer vergisi konaklamada %8’dir. Durum böyle olunca, örnek verecek olursak, bir tur operatörü ürününü çıkardığı zaman %10 katma değer yüküyle karşılaşıyor. Yani aldığı %8 KDV’yi %18 olarak satıyor.

Peki, ne oluyor?  %10 daha pahalı satması gerekiyor. Burada dengesiz bir katma değer vergisinin uygulanması özellikle seyahat acentelerini gerçekten maliyet anlamında zor duruma düşürüyor. Bu hususta Turizm Bakanlığını eleştiriyorum. Turizm Bakanlığı’nın bunu rapor yapması ve maliye bakanlığıyla bu konuda bir iyileştirme yapması gerekiyor. Turizm sektörü için şuanda %18 vergi çok fazla. Çünkü turizm geliri, devletin direkt kasasına giren bir gelir. Bence katma değer vergisinin hem konaklamada hem yiyecek içecekte, hem tur operatörlerinde %5 olarak tüm sektörde sınırlandırılması ve bu noktada hükümetin, bu krizinde etkisiyle destek oluşturması gerekir.

 

 

 

 


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Tüm güncellemelerden e-posta yoluyla haberdar olun.