Turizm bir hobi değil, kalkınma meseledir
Kurban Bayram tatili turizm ön sezonunu canlandırdı. Özel dönemlerdeki hareketliliğin kalıcı hale getirilmesi gerektiğini vurgulayan turizmciler, ortak politikalar belirlenmesini istiyor.

2025 yılı turizm sezonu, Ramazan Bayramı ile birlikte erken açıldı ve Kurban Bayramı'yla zirveye ulaştı. Sektör temsilcileri, özellikle sahil bölgelerinde yüzde 90’ları aşan doluluk oranlarının sevindirici olduğunu belirtirken, kalıcı başarı için yıl geneline yayılan, sürdürülebilir bir turizm politikasının şart olduğunu vurguladı.
İzmir’in sadece Çeşme’den ibaret olmadığını hatırlatan sektör liderleri, şehir turizminin ve yerel iş birliğinin güçlendirilmesi gerektiğini ifade etti. Ancak en dikkat çekici eleştiri, kentte hâlâ ortak bir turizm stratejisinin bulunmaması.
4 GÜNLÜK BEREKET!
Kurban Bayramı tatilinin bereketli geçeceğini vurgulayan Ege Turistik İşletmeler ve Konaklamalar Birliği (ETİK) Başkanı Mehmet İşler, Ege Telgraf'ta yer alan haberde, “2025 yılı turizm sezonu, Ramazan Bayramı ile birlikte erken açıldı ve halen hareketliliğini sürdürüyor. Havaların ısınması ve okulların kapanmaya başlamasıyla yaz kendini iyiden iyiye hissettirmeye başladı. Kurban Bayramı da sektöre bereket getirdi.
Özellikle Arife günü ve bayramın birinci günü vatandaşlarımızın kabristan ziyareti ve kurban vecibelerini yerine getirmeleri nedeniyle otellerdeki doluluklar, bayramın ikinci günü olan 7 Haziran’dan itibaren yüzde 100 seviyelerine ulaşacak.
Sektör, Kurban Bayramı tatilinin 9 güne çıkarılmasını büyük bir heyecanla bekliyordu. Ancak tatilin 4 günle sınırlı kalması beklentileri tam olarak karşılamadı. Her yıl 9 güne çıkarılan bayram tatili bu yıl kısa tutulunca, rezervasyonların en yoğun olduğu tarihler 7-8 Haziran günleri oldu. Şu an için bu tarihlerde doluluk oranı yüzde 100’e ulaşmış durumda” dedi.
HER BÜTÇEYE SEÇENEK
Tüm bütçelere uygun tatil seçeneklerinin olduğuna dikkati çeken Başkan İşler, “Okulların kapanmasıyla birlikte artık tam anlamıyla yüksek sezona girmiş bulunuyoruz. Kurban Bayramı ile birlikte bu süreç daha da hızlanacak. Her bütçeye uygun tatil seçenekleri mevcut. Özellikle iç pazarda Ege Bölgesi büyük ilgi görüyor. Hem fiyat avantajı hem de sunduğu zengin ürün çeşitliliğiyle Ege, gastronomisi ve yaşam tarzıyla dikkat çekiyor.
İzmir, tüm Türkiye’ye hitap eden geniş ürün yelpazesi ile öne çıkıyor. Oda-kahvaltı konseptiyle 2 bin TL’den başlayan fiyatlardan, kişi başı 15- 20 bin TL’ye kadar çıkan, sanatçılı ve her şey dahil tatil seçeneklerine kadar birçok alternatif sunuluyor. Çocuklar için çeşitli aktiviteler, yarışmalar ve eğlencelerle bayram tatili adeta bir şenlik havasında geçecek.2025 yılı turizm açısından rekorların yılı olacak gibi görünüyor. Kurban Bayramı, iç pazarda hareketliliği artırmaya devam ediyor” diye konuştu.
‘PAHALILIK GÖRECELİ’
Ucuzluk ve pahalılık değerlendirmesinin göreceli olduğunu dile getiren Başkan İşler, “Kapıda vize uygulamasıyla birlikte Yunan adalarına yönelen ciddi bir talep de söz konusu. Dokuz günlük vize alma fırsatını değerlendiren Egeli tatilciler, Yunan adalarına yoğun ilgi gösteriyor. Ek kruvaziyer seferlerinin doluluk oranları da bu ilgiyi doğruluyor.Yunanistan’ın Türkiye’ye göre daha ekonomik bir tatil algısı hâlâ devam ediyor. Bu durum, alım gücü düşen vatandaşlar için cazip hale geliyor.
Her ne kadar bu durum Ege turizmini bir miktar olumsuz etkileyebilecek olsa da serbest piyasa koşullarında herkesin dilediği ürünü seçme ve özgürce seyahat etme hakkı vardır. Sektör olarak biz pahalı değiliz; yalnızca enflasyonist ortamda artan maliyetleri fiyatlara yansıtmak zorunda kalıyoruz. Yunanistan'da aynı düzeyde bir enflasyon yaşanmadığı için göreceli olarak daha uygun algılanabiliyor. Her bayram olduğu gibi bu bayramda da Çeşme ve Bodrum'dan "yüksek fiyatlı lahmacun" haberleri çıkabilir.
Ancak unutmamak gerekir ki, Çeşme pahalı bir yer değildir. Marina gibi yüksek kira bedeli olan bölgelerde fiyatlar elbette farklılık gösterebilir. Fakat Çeşme’nin arka sokaklarında uygun fiyatlı yeme içme alanları, yani "foodcourt" tarzı yerler de bulunmaktadır. Bu nedenle Çeşme'nin sadece pahalı algısıyla anılmasını doğru bulmuyoruz. Turizm sektörü olarak, Çeşme esnafının ve yerel halkın yanındayız. Birkaç tesisin fiyatları üzerinden genelleme yapılmasını doğru bulmuyoruz.
Aynı şekilde, bu tür kıyaslamaların Yunanistan ile de yapılmasını sağlıklı görmüyoruz. Bu bayramda vatandaşlarımızın bilinçli tercihlerle Bodrum, Çeşme ve ülkemizin diğer güzel sahillerini seçmesini bekliyoruz. Çünkü bu sadece turizm sektörünü değil, ona bağlı 60’tan fazla yan sektörü de besleyerek ülke ekonomisine önemli katkı sağlar” şeklinde konuştu.
Son 2-3 haftadır rezervasyonlarda ciddi bir artış söz konusu
Turizm ön sezonunda bayram tatilinin sektöre bir canlılık getireceğini belirten Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği İzmir Bölge Temsil Kurulu (TÜRSAB) Başkanı Kıvanç Meriç, “Kurban Bayramı'nın bu yıl turizm açısından oldukça verimli geçeceğini öngörüyoruz. Son 2-3 haftadır rezervasyonlarda ciddi bir artış söz konusu. Bu da bizlere, turizm sektörünün güzel bir bayram dönemi geçireceğine dair güçlü sinyaller veriyor. Elbette, keşke Kurban Bayramı tatili 9 güne çıkarılsaydı. Bu sayede vatandaşlarımız daha uzun ve planlı bir tatil yapma şansına sahip olabilirdi.
Ancak mevcut 4 günlük tatil süresinde de oldukça yüksek doluluk oranlarına ulaşacağımızı öngörüyoruz. Özellikle deniz kıyısındaki sahil bölgelerinde yüzde 90’ın üzerinde doluluk oranları bekleniyor. Bayramın ön sezona denk gelmesi de bu hareketliliği destekliyor. Haziran ayı turizmde henüz ana sezon değil; temmuz ve ağustos tam sezon oluyor ve daha yoğun geçiyor. Bu nedenle, fiyatlar da tam sezona göre daha uygun seviyelerde. Uygun fiyat politikaları vatandaşlar açısından oldukça cazip bir fırsat oluşturuyor. Ayrıca, Kurban Bayramı 9 gün olmuş olsaydı bile, birçok kişi bu sürenin tamamını tatille geçirmeyecekti.
Genelde tatil bölgelerinde 2-3 gün şeklinde dönüşümlü bir yoğunluk yaşanıyor. Tatil yapanların büyük çoğunluğu, haftalık tatillerini ana sezonda planlıyor. Bayram tatilleri ise özellikle yıl boyunca hiç tatil yapmayan kesimler için kısa ama keyifli kaçamaklara dönüşüyor. Ancak 9-10 günlük uzun bayram tatillerinde bu tatil süreci daha dengeli bir şekilde yayılıyor. Bu da otel doluluk oranlarında daha homojen bir dağılım sağlıyor. Dolayısıyla, otellerin doluluk grafiklerine baktığımızda, bayramın hemen öncesinde yükselen bir ivme, bayram sonrası ise tekrar düşen bir seyir görüyoruz. Özellikle kısa bayram tatillerinde bu yükseliş-düşüş grafiği daha belirgin hale geliyor” dedi.
‘İZMİR’DE TATİL DEMEK…’
Kent merkezini görmeden ‘İzmir’de tatil yaptım’ demenin pek gerçekçi olmadığını vurgulayan Başkan Meriç, “İzmir’in turizm pastasından daha büyük bir pay alabilmesi için bazı önerilerimiz var. İzmir, yalnızca Çeşme veya sahil beldelerinden ibaret bir turizm kenti değildir. İzmir, aynı zamanda şehir turizmi açısından da büyük potansiyele sahip bir destinasyondur. Kentin tarihi, kültürel ve sosyal dokusu, sahil turizminin ötesinde zengin bir deneyim sunar. İzmir'e gelen bir turistin, tatilini yalnızca sahil bölgelerinde geçirip dönmesi, aslında büyük bir fırsatı kaçırması anlamına gelir.
Oysa İzmir, hem şehir turizmi hem de sahil turizmini aynı anda yapabileceğiniz nadir şehirlerden biridir. İzmir'e gelen biri, şehir merkezinde birkaç gün kalarak hem İzmir'in tarihini ve kültürel dokusunu keşfedebilir hem de yarım saat, 45 dakikalık kısa bir yolculukla sahil beldelerine geçiş yapabilir. Bu yönüyle İzmir, benzersiz bir çeşitlilik sunuyor. Kemeraltı gibi tarihi çarşıları, Kordon boyu gibi simge yerleri, Saat Kulesi gibi kültürel sembolleri görmeden İzmir’den dönmek, aslında eksik bir İzmir deneyimi anlamına gelir. Bu nedenle “İzmir'e geldim” denilebilmesi için bu değerli alanların mutlaka ziyaret edilmesi gerektiğine inanıyoruz. Tatil algısının sadece deniz ve güneşten ibaret olmadığını, İzmir’in çok yönlü turizm potansiyelinin altının çizilmesi gerektiğini düşünüyoruz” şeklinde konuştu.
Sürdürülebilir turizm
Sürdürülebilir turizmin önemine vurgu yapan Destinasyon İzmir Başkanı Bülent Tercan, “Bayramlar, yılbaşı ve özel dönemlerde otellerimizde oluşan yüksek doluluk oranları elbette ki sevindirici. Ancak şunu artık açıkça ifade etmeliyiz: Turizmde asıl başarı, kısa dönemli pikleri değil; yıl geneline yayılan, sürdürülebilir ve döviz kazandırıcı bir modeli oluşturabilmektir. Bugün İzmir'de, Arife günü sahil otelleri yüzde 90’lara ulaşırken, şehir otelleri yüzde 30 dolulukta kalıyor.
Çünkü İzmir’in turizm algısı hâlâ yalnızca sahil destinasyonlarıyla sınırlı. Oysa İzmir, hem şehir turizmini hem sahil turizmini bir arada sunabilen nadir kentlerden biridir. Burada esas mesele, İzmir’e yabancı turist çekebilmek, kentin kalıcı gelir elde edebileceği bir turizm stratejisi oluşturabilmektir. Ne yazık ki hâlâ İzmir’in ortak bir turizm politikası, kurumlar arası eşgüdümle hazırlanmış bir yol haritası yok.
Birlikte çalışmadıkça, gönülden planlamadıkça bu kenti turizmde hak ettiği yere getiremeyiz. Otellerimizin kısa süreli doluluğu elbette kıymetlidir ama yetmez. Bizim hedefimiz; bayramdan bayrama değil, 12 ay boyunca gelir üreten, markalaşmış bir İzmir turizmi olmalıdır. Unutmayalım: Turizm bir hobi değil, bir kalkınma meselesidir. Ve İzmir’in artık bu fırsatı kaçırmaya tahammülü yok” dedi.
‘DOSTLAR ALIŞVERİŞTE GÖRSÜN’
Ortak paydalarda buluşarak turizm stratejilerinin oluşturulması gerektiğini belirten Başkan Tercan, “Turizmin gelişmesi için sadece valinin emir-komutasında, klimalı odalarda yapılan “dostlar alışverişte görsün” türü toplantılarla bir sonuca ulaşamayız. Bu tür toplantılar yıllardır yapılıyor, fakat sahaya yansıyan somut bir değişim göremiyoruz. İzmir’de turizmin gelişmesi, İzmir Valisi Süleyman Elban’ın, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay’ın ve İzmir Ticaret Odası Başkanı Mahmut Özgener’in asli görevidir.
Bu konu, bir lütuf değil; mevzuatla tanımlanmış bir kamu sorumluluğudur. 5393 sayılı Belediye Kanunu’na göre, turizm ve tanıtım faaliyetleri, çöp toplamak, park düzenlemek kadar belediyenin yasal görevidir. Bir vatandaş, yaşadığı şehirde ya da ilçede turist göremediğinde, bu durumu ilgili makamlara bir eksiklik olarak bildirme hakkına sahiptir. Çünkü turizm yalnızca ekonomik bir araç değil, aynı zamanda o kentin tanıtımı, gelişimi ve geleceği açısından bir gerekliliktir. Ancak ne yazık ki bugün geldiğimiz noktada İzmir olarak turizm pastasından hak ettiğimiz payı alamıyoruz.
En son yaşanan örnek hepimize ders olmalı: Türk Hava Yolları, İzmir’de büyük çaplı bir organizasyon yaparak dünyanın dört bir yanından 300-400 tur operatörünü ve gazeteciyi şehrimize davet etti. Ancak İzmir’deki turizm sektörü temsilcilerinin, otelcilerin, seyahat acentelerinin bu organizasyondan haberi olmadı. İzmir’de faaliyet gösteren en köklü turizm sivil toplum kuruluşları bile davet edilmedi. Bu kabul edilemez. Koordinasyon ve iş birliği olmadan, İzmir olarak turizmden aldığımız payı artırmamız mümkün değildir.
Hep birlikte, gönülden, samimi, sektörü kapsayan bir turizm stratejisi belirlememiz gerekiyor. Bu bir gösteri değil, kalkınma meselesidir. Kurumlar arası eşgüdüm olmadan, plansızlıkla ve günü kurtaran politikalarla ilerleyemeyiz. Artık masa başı toplantılar değil, sahaya yansıyan, uygulanabilir, gerçekçi bir eylem planı istiyoruz. İzmir’in bu potansiyeli var. Ama bu potansiyel harekete geçmedikçe kâğıt üzerinde kalmaya devam edeceğiz" dedi.
Önemli haberleri kaçırma!
E-posta bültenine abone ol: