SAYILAN YÖNETİCİ MİSİNİZ...?

K.Ünsal Barış K.Ünsal Barış 31/12/2019 23:40
Başarılı yönetim, her yöneticinin veya yönetici adayının ulaşmak istediği bir amaç ve hedeftir. Çünkü yapılan veya yapılacak olan işteki başarının temel sırları, yönetimdeki başarının içinde saklıdır. Yönetimdeki başarının sırrı ise önce sayılan bir yönetici olmakta yatar.

Eğer siz de başarılı bir yönetici olmak veya başarılı yönetici olmayı hedefliyor iseniz, aşağıda sıraladığım küçük ve önemsiz görünen, ancak başarıda ve yönetimde büyük etkileri olan, bilinen fakat uygulanmayan bazı ayrıntılar üzerinde samimice ve ciddi olarak durmanızı öneririm.

Dinlemek: Karşınızdaki insan veya insanlar ister astınız olsun, ister üstünüz olsun, isterse diğerleri olsun, önce ne dediklerini dinlemeyi bilin veya öğrenin.

Dinlerken samimi olun ve karşınızdaki insanı anlamaya çalışın. Hatta empati kurmaya çalışın. Bazı insanların anlatım güçleri zayıftır, onların ne söylemeye çalıştıklarını anlamaya çalışın.

Bazı insanlar, karşısındaki insanın ilgi ve samimiyet derecesini ölçmek için ihtiyatlı bir konuşma içine girerler veya konuyu dolambaçlı yoldan anlatarak, nabız yoklamaya çalışırlar. Onların üstüne gidip, anlatmak istediği şeyi mutlaka çözün.

Karşınızdaki insan kendisinin dinlendiğini, anlamak için sabır gösterildiğini ve anlaşıldığını hissederse, o insanı kazandınız demektir. Kazanılan insan veya insanların sorunlarını çözmenin ve yönetmenin daha kolay yol olduğunu hatırınızdan çıkarmayın.

Anlamak: Bazı insanlar anlama güçlüğü içinde olabilirler. Anlama güçlüğü sorununa astlar ve üstler arasında sıkça rastlanır. Bir insanı anlayabilmek için önce iyi dinlemek gerekir. Eğer iyi dinlemediyseniz, karşınızdaki insanı doğru anlamanız da mümkün değildir. İyi anlayamadığınız insan ile yanlış iletişim kurarsınız. Akıntıya kürek çeker, zaman kaybedersiniz.

Çoğu insandan duyarsınız; “Ben öyle dememiştim, yanlış anlaşıldım” denmiyor mu? Bu durum, iyi ifade edememek, iyi dinlememek, iyi okumamak ve iyi anlamamaktan kaynaklanır. Çözüm ise; İyi dinlemek, doğru anlamak ve dikkatli okumaktır.

Özellikle politikacılar muğlak konuşup, muğlak yanıt verdikleri için, yeri geldiğinde kıvırma politikası izleyip, “Yanlış anlaşıldım” derler. Politikacıların görevi zaten kıvırarak yönetmeye çalışmaktır. Ama göreviniz politikacılık değil de yöneticilik ise, açık konuşup, açık yanıt vermek zorundasınız. Bu da yöneticiliğin şartlarından birisidir.

Doğru anlamak, yalnızca bir insanı dinlerken değil, bir konuyu, bir yazıyı okurken de çok önemli bir konudur. İyi okumadığınız, pozitif düşünceli bir yazıyı negatif olarak algılamanız her zaman için mümkündür. Bu insanların dikkatsizliğinden veya konuyu hafife almasından kaynaklanır. Sonuçta mahcup olur veya yanlış yönlenmiş olursunuz.  

Karar vermek: Astlar veya herhangi bir insan, yöneticinin verdiği kararlar ile ilgili olarak, kısa süre içinde olumlu veya olumsuz bir izlenim veya yargıya varır. Bir konuyu iyi dinleyen, iyi anlayan, iyi okuyan yöneticiler, karar vermede fazlaca zorlanmazlar. Karar veremeyen yöneticiler ile ilgili olarak işletme içlerinde çok olumsuz söylentiler dolaştığı çok kimse tarafından bilinmektedir. Bu nedenle, en kötü kararın “kararsızlık” olduğunu da unutmayın.

Sevmek: Yönetici dahi olsanız sonuçta bir insan olduğunuzu unutmayınız. Yeri geldikçe,  astlarınız ile kucaklaşın, sırtını sıvazlayın, elinizi omzuna koyun, doğru fırsatlar buldukça tokalaşın, arada sırada birlikte sohbet edip, bir çay için.

Astlarınıza sevgi gösterin, aranızdaki mesafeyi koruyun ama aradaki farkı açmayın. Sevgi gösterisi ile astlarınıza yaptıramayacağınız hiçbir iş yoktur. Özellikle Türk insanı çok duygusaldır, manevi değerlere çok önem verir. Amiri tarafından sevilip, korunmaya, kendisine değer verilmesine büyük önem verir.

Gülmek: Asık yüzlü yönetici olmayın, yüzünüz daima gülümsemeli. Gülümseyen bir yönetici olmanız sizin yöneticilik niteliklerinize bir zaaf getirmez. Gülümseyen yüzlü bir yöneticiye daha kolay yaklaşıldığını, daha fazla güven duyulduğunu unutmayın.

Yönetici, direktiflerini, denetimlerini güler yüzle de sağlayabilir. Böyle yöneticiler daha çok sevilip, sayılırlar. Arada sırada astlarınıza espri yapmaktan çekinmeyin. Bu sizin otoritenizi olumsuz etkilemez, aranızdaki sevgi bağlarını pekiştirir. Bu sizin kendinize güvenin bir göstergesidir.

Takdir: Tüm çalışanlar, ister ast, ister üst olsunlar, takdir edilmeyi çok severler. Takdir; yapılan işin manevi veya maddi ödüllendirilmesidir. Astlarınızın her güzel hareketini, çalışmasını, başarısını, özverisini, buluşunu, önerisini mutlaka takdir edin.

Takdir, bazen bir tokalaşma ile bir aferin ile bir sırt sıvazlama ile bir sertifika ile bir maddi ödül ile bir terfi ile yapılabilir. Takdirin şekli, yapılan işin içeriğine ve önemine göre değişir.

Takdir etmenin, astları işine daha çok bağlayacağını, işyerini sevdireceğini, aidiyetini güçlendireceğini ve diğer çalışanlara güzel bir örnek teşkil edeceğini unutmayın.

İltifat: Hangi insan iltifattan hoşlanmaz ki? Tabii ki, önce insan olarak, hepimiz iltifattan hoşlanırız. Ancak, iltifatın samimi ve bir vakur bir tavır ve uygun ortamda yapılması gerekir. İş yerlerinde anlamsız ve yersiz iltifatlar, yanlış yorumlara yol açar. Bu konuya çok özenli yanaşılmalıdır. Özellikle hanım astlarınıza iltifat yapayım derken, göz çıkartmamaya özen göstermelisiniz. 

Bir astınıza; “Kıyafetinin yakıştığını, kullandığı parfümün güzel koktuğunu, tıraşının yakıştığını, disiplin anlayışını beğendiğinizi, iş ciddiyetini beğendiğinizi, dakikliğini, elinin çabukluğunu, ince düşüncesini, zarafetini, kibarlığını, görgüsünü, terbiyesini, çalışkanlığını, sadakatini, samimiyetini” beğendiğinizi ifade etmekten kaçınmayın.

İltifat konusu, batılıların günlük hayatta sıkça kullandıkları bir medeniyet göstergesidir. Her iki cins de birbirine iltifat etmekten çekinmez, bunda art düşünce de aramaz. Ancak, ülkemiz insanlarının bazıları iltifat altında bir şeyler arama konusunda beceriklidirler.

İltifat konusunu bir taciz aracı olarak değerlendirilecek bir yaklaşımla kullanmamaya özen gösterin. Sizden hoşlanmayan bazı kişilerin bu yaklaşımınızı kolayca aleyhinize çevirebileceğini daima hatırınızda tutunuz. İltifat konusunu sulandırarak kullanan her üst derecedeki kişi, bu silahın bir gün kendisine geri tepebileceğini de düşünmelidir.

Selamlaşma: Günün her saatinde selamlaşma kurallarına dikkat ediniz ve hiç bir zaman aksatmayınız. Örneğin; “Merhaba!, Nasılsın? Günaydın!, İyi günler!, İyi akşamlar!, Geçmiş olsun!, Doğum günün kutlu olsun!” v.s. demeyi bir görev biliniz.

Nezaket: Nezaket kurallarını uygulamada bir üst olarak örnek olmaya özen gösterin. Günümüz insanlarının en büyük eksikliklerinden birisinin nezaket eksikliği olduğunu bilin. Her talimatınızın, her ricanızın, her isteğinizin, her bildiriminizin, her duyurunuzun başına “LÜTFEN” kelimesini mutlaka ekleyiniz. Korkmayın, yumuşak yönetici olmaz, sevilen ve sayılan yönetici olursunuz.

Yaptırdığınız her işin karşılığında “TEŞEKKÜR” etmeyi de ihmal etmeyiniz. Yeri geldiğinde ast durumundaki hanımlara öncelik tanıyınız.

Büyük olmak, yönetici olmak, medeni olmak, eğitimli olmak, kültürlü olmak yukarıdaki ayrıntıları yerine getirmeyi gerektirir.

Yukarıda sıraladığım basit gibi görünen, ama uygulanmayan, sizi karşıtlarınıza sevdirip, saydıracak insani ve medeni kurallara özen göstermeniz, sizin işinizi kolaylaştıracak, başarılı yönetici olmanızın temelini sağlayacaktır.

Yöneticilik seviyesine ulaşmış veya o makama atanmış her yönetici, kendisinin rakipleri arasından örnek bir insan olduğu ve rakipleri arasında henüz gelişmemiş bazı niteliklerin kendisinde gelişmiş olmasından ötürü, bulunduğu makama atandığını bilmeli ve bunun gereğini yerine getirmelidir. 


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Merak etme spam mailler gelmeyecek.