RAKAMLARLA TURİZM
2010 yılından itibaren Avrupa’yı saran krizin etkileri, maalesef 2012 yılında ülkemiz turizminde de hissedilmeye başlamış olup bu durum çok açık bir şekilde rakamlara da yansımıştır. Ocak, Şubat, Mart aylarından oluşan 1. Dönemde turizm geliri, geçen yılın aynı dönemine oranla yaklaşık %10 oranında, ziyaretçi sayısı da yaklaşık %4 oranında azalmıştır.
Bu rakamlarda dikkat çeken husus ise ziyaretçi sayısı %4 azalmasına rağmen gelirdeki düşüş bunun iki katı olmuştur. Bunun nedeni ise; kişisel ortalama harcama oranlarının da azalmış olmasıdır ki bu en büyük tehlikelerden biridir diyebiliriz. 2011 ilk döneminde 700 Usd ortalamada seyreden kişi başı harcama tutarları 2012 yılının aynı döneminde 600 dolarlı rakamlara gerilemiştir maalesef.
En can alıcı istatistik ise; her fırsatta dile getirdiğimiz üzere her şey dahil sisteminin bedavacı bir zihniyet ile uygulanması neticesinde, her geçen gün daha düşük gelir grubundaki turistlerin ülkemize gelmeye başladığını ispatlar nitelikte.
Şöyle ki; 2011 yılı 1. Dönemde toplam gelen ziyaretçi sayısının %1’i çok düşük gelir grubunda, %10,8’i düşük gelir grubunda, %72,9’u orta seviye gelir grubunda yer alırken, 2012 yılı 1. Dönemde ise toplam gelen ziyaretçi sayısının %1,2’si çok düşük gelir grubunda, %12,2’si düşük gelir grubunda, %76,7’si orta seviye gelir grubunda yer almaktadır. Yüksek ve çok yüksek gelir gruplarını karşılaştırdığımızda ise 2011 yılı 1. Dönemde yüksek grupta %13,9, çok yüksek grupta %1,4 olduğunu görürken, 2012 yılı 1. Dönemde yüksek grupta %9,6’ya, çok yüksek grupta %0,3’e düştüğünü üzülerek görebiliyoruz.
Gelen ziyaretçi grubunun gelir düzeyindeki bu düşüşün birkaç sebebi olduğunu söyleyebiliriz. Yunanistan’ın içinde bulunduğu kriz ortamında büyük fiyat indirimlerine gitmiş olması, yüksek gelir grubundaki Avrupa menşeli ziyaretçileri bu ülkelere kaydırmış bulunuyor. Ayrıca Hırvatistan da son yıllarda büyük bir atılım içinde diyebiliriz.
Bunun yanında Arap Baharı sonrası turizm potansiyelinde büyük bir düşüş yaşayan Mısır, Tunus gibi ülkeler yeniden eski potansiyellerini yakalamak uğruna yeni kampanyalar ve atılımlar başlatmış olup, elde ettiğimiz pazar payının gerilemesine neden olmuştur. Ayrıca İsrail ile yaşanan ve hemen yanı başımızda kaynayan kazanlar da düşüşteki diğer bir etken olarak göze çarpıyor. Rublenin dolar karşısındaki değer kaybı, Avrupa’daki mali belirsizlik de her geçen gün turizm gelirlerinin azalmasına, yani pazarın küçülmesine çanak tutuyor diyebiliriz. Kısacası 2011 ve 2012 yıllarında yaşanan siyasi çalkantılar ile mali kriz, maalesef etkisini bizde de göstermiş oluyor.
Tüm bu dış etkenlerin yanı sıra kendi hatalarımızı da gözden geçirmemiz gerekiyor. Her geçen gün geriye giden eğitimli personel sayımız ve buna bağlı olarak hizmet kalitemizdeki düşüş, potansiyel ziyaretçilerin Türkiye’ye olan bakış açısını etkiliyor.
Türk milleti olarak maalesef hatalarını kabul eden ya da yaptığı hatalardan ders çıkaran bir yapıda olamadığımız ve sermaye sahipleri tarafından sadece artan bir kar eğilimi makbul görüldüğü için gerekli adımları atamıyoruz. Ne zamanki iğneyi başkasına çuvaldızı kendimize batırmayı başarırız, işte o zaman önümüz açılır ve harcadığımız emeğin karşılığını alırız.
Son yıllarda Antalya-Belek bölgesinde açılan tesisler kalite standartları açısından belirli bir seviyeyi yakalamış gibi gözüküyor. Ancak Side, Manavgat ve Alanya bölgeleri ile kısmen Beldibi, Göynük, Kemer, Tekirova bölgelerindeki tesisler her geçen gün geriye doğru gidiyor. Acil önlemler alınmazsa, maalesef bu yazının benzerlerini daha birçok kez yazacağız gibi görünüyor.
Önemli haberleri kaçırma!
E-posta bültenine abone ol: