OTELCİLİKTE RİSK ALMAK..!

K.Ünsal Barış K.Ünsal Barış 31/12/2019 23:40
“Risk” terimi; Bir eylemin, bir girişimin veya bir fikrin olumsuz yönde olabilecek zorluklarını ve tehlikelerini ifade etmek için kullandığımız, Latince riziko kelimesinden türemiş bir kelimedir.  

Risk almak; Bir eylem, bir girişim veya bir fikri yürürlüğe koymadan önce, girişimin veya konunun zorluk ve tehlikelerini görerek veya görmeye çalışarak, olabilecek olayları,  gelişmeleri ve sonuçları göze alabilmek, cesaret ve sanatına verdiğimiz bir kavramdır.

Risk almak, her yöneticinin, her girişimcinin, her komutanın başından geçebilecek veya başından geçmesi gerekli bir durumdur. Risk almaktan çekinmemek, korkmamak gerekir. Ancak, eğitimsiz veya yetersiz eğitimli, deneyimsiz veya yetersiz deneyimli kişilerin risk almaları, almamalarından daha sakıncalı ve tehlikelidir.

Demek ki, risk alabilecek kişilerin önce eğitimli, bilgili ve deneyimli olmaları gerekiyor.
Sonra da, ileriyi görebilen, ama doğru görebilen, yanılma olasılığı zayıf, plan, program, bütçe yapan, ayağının ikisi birden olmasa dahi, hiç olmazsa birisinin yere tam, doğru ve sağlam bastığından emin olan kişilerin risk almaları doğrudur.   

Konu ile ilintili gördüğüm, Hazreti Ömer’in şu söylemini sizlerle paylaşmak istiyorum;

“Eşeğini önce sağlam kazığa bağla, ondan sonra Allah’a emanet et!”

Bu söylemden alacağımız ders; Bizler bir eylemi, bir girişimi, bir fikri yürürlüğe koymadan önce, gerekli alt yapısını tam olarak hazırlayıp, tüm olumlu ve olumsuz olasılıkları düşündükten sonra risk almaya hazır olmamız gerektiğini anımsatmasıdır.  

Kahramanlık olsun diye veya modaya uyma yaklaşımı ile veya dostlar işbaşında görsünler diye risk alınmaz. Böyle düşünen kişiler ne yönetici, ne girişimci ve nede komutan olabilirler.

Risk ve risk almak ile ilgili bu ön bilgi ve girişten sonra, konuyu pekiştirme bağlamında, yaşanmış bir deneyimimi örnek olarak anlatacağım.

Yıllar önce, iki otelden sorumlu olarak bir göreve atanmıştım. Oteller Türki ülkelerden birisinde yerleşik idi. Her iki otel de eski SSCB döneminde yoğun çalışmış, fakat ekonomik ve teknolojik ömrünü doldurmuş oteller idi. Ülke kapitalist sisteme geçiş yapınca, devlet de elindeki otelleri özel sektöre devretmiş.

Yeni işletmeciler bir Türk ortak bulup, otellerini yenilemeye karar verirler. Buldukları Türk ortaklarının inşaatla ilgili yeterli deneyimi yoktur. Türk ortak, Eximbank’dan kredi alıp, her iki oteli kaba inşaatlarına kadar yıkıp, restorasyondan geçirmeye karar verir.

Oteller henüz yıkım aşamasında iken, otellerin yönetimi için aylardan Nisan başında benimle anlaştılar. Güya, 27 Haziran tarihinde “A” oteli öncelikli olarak hizmete açılacak, “B” oteli ise Ağustos ayında hizmete sokulacaktı.

İşletmeleri yerinde görüp, etüt etmek ve ülke koşullarını öğrenmek için bahsi geçen ülkeye gittim. Gördüm ki, öncelikli olarak açılması düşünülen “A” otelinin 27 Haziran’da açılma olasılığı hiç yok. “B” otelinin yıkım işlemi ise daha yeni başlamış.

Orada bulunan taşeron müteahhit, mimar ve mühendislere bir toplantı esnasında;

-    “A otelinin 27 Haziran tarihinde açılışına gerçekten ve samimi olarak inanıyor musunuz?” diye sordum.

Birbirlerine baktılar, tereddüt ettiler, içlerinden birisi (Firmanın koordinatörü) beni haklı bulduğunu söylerken, diğer ikisi ise;

-    “İnanmasak işin başında olmayız…” dediler.

İstanbul’a döndükten sonra Yönetim Kurulu Başkanına her iki otel ile ilgili detaylı bir rapor verdim. Raporda oteller ile edindiğim izlenimleri yazıp, öncelik tanınan “A” otelinin 27 Haziran tarihine yetişme olasılığının hiç bulunmadığını ifade edip, önerilerde bulundum. Aldığım yanıt şöyle oldu;

-    Ünsal Bey, “Ortağımıza sözümüz var, “A” otelini 27 Haziran tarihinde mutlaka açacağız. Siz, tüm çalışmalarınızı buna göre yürütün!”  dedi.

-    Ben; “Peki efendim” diyerek, devam ettim; “Bu şartlar altında benim “A” otelinin  departman yöneticilerini bir an önce seçip, İstanbul’da toplayıp, açılış hazırlıklarına başlamam gerekiyor. Departmanların ihtiyacı olan işletme malzemeleri listelerini ve kullanılacak matbu formatları hazırlamamız ve siparişlerini vermemiz gerekiyor. Ayrıcana; software, hardware, çamaşırhane makine ekipmanı, mutfak ve outlet ekipmanlarını seçip, siparişleri vermemiz gerekiyor. Ancak, otel zamanında açılamaz ise, ekibin Dolar bazlı maaşlarını muntazam ödemek zorunda kalırız, bu da bize pahalıya mal olur.” Diye patronumu uyarmak gereğini duydum.  

Patronum bana biraz kızaraktan;

-    “Enka Holding, tankların bombaladığı Moskova’daki parlamento binasını 1 ay içinde yeniledi. Bizim ise üç ayımız var, otel zamanında açılacaktır, siz tüm hazırlıklarınızı buna göre yürütün!…” dedi.

Patronumun atladığı bir püf noktası vardı. Örnek gösterdiği Enka Holding, yurtiçi ve yurtdışı inşaat sektöründe çok deneyimli ve uzmanlaşmış bir firma idi. Enka’nın inşaatlarını yürüten  mimarlık, mühendislik ve lojistik destek ekipleri seçkin uzmanlardan oluştuğu gibi, inşaat ekipmanları güçlü ve tam kurumsallaşmış bir işletme idi.

Enka Holding’in bu başarısını, patronumun yeni kurduğu inşaat firması ile mukayese etmesi dahi başlı başına bir hata idi. Ama maalesef bu düşüncemi patron ile paylaşamazdım. Çünkü, patronların çoğu, açık ve doğru sözlü yöneticilere çok kızıyorlar veya paylıyorlar. Bu yüzden de patronların etrafında alkış tutan insanlar hiç eksik olmuyor.    

Ben, hemen bir gazete ilanı verip, amir adayları ile interview yapıp, departman amirlerini seçip, İstanbul’da toplayıp, işe koyuldum.

Haziran başı idi, patron; “A” otelinin açılışı 1 ay gecikecek” dedi. Ben de;

-    “Efendim, ben tüm hazırlıklarımı bir takvim çerçevesinde yürüttüm. Biz uçağa binmeye hazırız. Tasvip ederseniz, 27 Haziran tarihinden sonraki hazırlık prosedürlerini otellerin bulunduğu kentte sürdürelim, ekip de ortama ısınmış olur.” dedim.  

Fikrim kabul gördü ve biz 27 Haziran tarihinde yurt dışına çıktık. Bize “A” otelinde bir salon tahsis edildi ve çalışmalarımızı burada sürdürmeye devam ettik.

Aradan bir süre geçti, patron bana; “İnşaatta gecikme var, “A” otelini Ağustos sonu açacağız” dedi. Bu erteleme bana sürpriz olmadı. Bu gelişmeyi bekliyordum.   

Ağustos sonuna doğru, işin bitmediğini gören patron, inşaat ekibinin yarısının iş akitlerini feshedip, Türkiye’ye geri gönderdi. Aynı tarihlerde Türkiye’den de yeni bir ekip geldi.

Bu gelişmelerden sonra patronum bana; “A” otelinin açılışı kesin olarak Eylül sonuna ertelendi, planlarınızı buna göre revize edin” dedi. Diğer otelin açılışını ise “A” otelinin açılışından sonraki bir tarihe  ertelediklerini bildirdi. Patronuma; “Efendim, “A” otelinin ikinci parti kadrosunun İstanbul’dan yola çıkışlarına onay vereyim mi?” soruma olumlu yanıt aldım.  

İnşaat ekibinin amatörce, samimiyetsiz, disiplinsiz ve ağır çalıştıklarını günü birlik izliyordum. Bana göre otelin Eylül sonunda da açılma olasılığı da yoktu. Eylül’ü bir yana bırakın, otel ancak Kasım sonunda açılabilirdi. O da ancak inşaat ekibinin hızlı ve disiplinli çalışmalarına bağlıydı. Bu ön görüme rağmen, patronuma yaptığım ilk uyarıyı hatırlatmamın yararsız olacağını görüp, ikinci parti ekibin de yola çıkma talimatını verdim.

Patronum olumsuz şeyler duymak istemediği için, otelin açılabileceği muhtemel tarih ile ilgili düşüncemi söyleyip, onu sinirlendirmek istememiştim. Zaten bu konuda görüşümü almıyor, inşaatın gidişatını takip ediyordu. Bana göre, böyle bir ruh hali, bir patron veya yöneticinin düşebileceği en büyük hatadır. Böyle durumlarda aklıma hep deve kuşları örneği geliyor.

Patron, benimle 27 Eylül tarihinde bir toplantı yaptı. İnşaat ekibinde bazı aksamalar olduğunu, “A” otelini Eylül ayında da açamayacağımızı, 25 Ekim tarihinde yapılacak (Ülkenin) Cumhuriyet bayramında, şartlar ne olursa olsun açılacağını söyledi.

Benim elimin altında inşaattan kaynaklanan eksiklik ve yanlışlıklar ile ilgili uzun bir liste vardı. Patrona 1 saati aşan bir brifing verdim ve otelin hazır olmadan açılmasının bir daha geri dönülemez büyük riskler taşıdığını anlattım.   

Çünkü, uzun vadede amacımız, her iki otelde çekirdek kadro ve sistem oluşturup, düzgün ve güvenilir bir imaj bırakıp, bulunduğumuz ülke içinde ve hatta ülke sınırlarını aşan bir otel zinciri kurmak idi. Eğitim programlarımızı, prosedürlerimizi, politikalarımızı, matbu evraklarımızı, logomuzu, grup adını ve tüm alt yapımızı bu muhtemel gelişmeye göre hazırlamıştık.

Bir başlangıç ne kadar mükemmele yakın yapılırsa, o trendi sürdürmek o kadar  kolay olur. Kötü bir başlangıcın izlerini silmek ise çok zordur. Başarı veya başarısızlık ilk atılacak adımlarda kendisini belli eder.

Bu toplantımızda patronum bana; “Siz risk almaya yanaşmıyorsunuz, ben ise büyük riskler alarak yola çıktım. Siz de risk alacaksınız!” dedi. Ben de patronumun bu kararlılığına karşı kendi sorumluluklarımı ve düşüncelerimi savundum.

Tamam, hep beraber risk alalım, ama risk almış olmak için değil, bilinçli olarak risk alalım. Otelin yönetim ekibinden kaynaklanan bir aksama ve eksiklik yoktu. İnşaat ekiplerinin patronu aldatmasından, oyalamasından ve amatörlüklerinden kaynaklanan ciddi eksiklikler, yanlışlıklar ve kalite zaafları vardı.

Hissettiğim kadarı ile inşaat ekibi çalışmaları bilinçli olarak uzatmak istiyor gibi idi. Patron ile olan anlaşmalarını bilmediğim için, gelişmelere seyirci kalıyordum. Ayrıcana, daha işin başından itibaren, patronuma yaptığım muhtelif uyarı ve öneriler dikkate alınmamıştı.    

Otelin, ülkenin Cumhuriyet Bayramı hatırına açılması demek, bizim işimizi, idealimizi ve iddiamızı kaybetmemizle eş değer bir risk idi.

Patron kararında ısrara devam etti, ben ise inşaat eksikleri bitmeden ve önümü görmeden açılış riskini göze alamam dedim. Patron ısrarını sürdürünce, istifamı sundum. Çünkü, ileri aylarda olabilecek olumsuz gelişmeleri net olarak görebiliyordum. Üst kademe yönetici olarak ileride hedef tahtası olmak istemiyordum. İstifa kararım ekibi çok sarstı. Ben ise üzüntü ve sıkıntıdan ciddi bir rahatsızlık geçirip, hastaneye yattım. Gerekli müdahaleler yapıldıktan ve tehlike atlatıldıktan sonra da Türkiye’ye döndüm.

Otel 25 Ekim tarihinde benim yönetimim dışında birçok sorun ve eksiklerle açılmış.  

Otelin 30’a yakın önemli sorunu vardı. Yalnızca bir tanesini açıklayayım; Otelin merkezi ısıtma sistemi yetersiz idi. Otel, kış sporlarının yapıldığı dağlık ve ormanlık bir bölgede konuşlanıyordu. Kışları sert ve uzun sürüyormuş. Tüm diğer sorunları bir tarafa bırakalım, böyle sert doğa şartlarına sahip olunan bir yerde, otelin iyi ısıtılamaması dahi, başarıyı etkileyecek başlı başına önemli bir sorun idi.    

Türkiye’ye döndükten sonra ekipten aldığım bilgiye göre, otelin iyi ısınamaması, diğer eksiklikler ve niteliksiz çalışmalar sonucu, otele bir gelen bir daha gelmemiş. Otel kötü izlenim bırakınca; Pazarlamada istenen sonuç alınamamış, işler kötü gidince, patron maaşları ödeyememiş, maaşlarını alamayan ekip demoralize olmuş, disiplin bozulmuş, hizmet bozulmuş, patrona saygı zayıflamış, aidiyet duygusu bozulmuş.   

Arkamda bıraktığım ekip, maaşlarını alamayınca, sorunu Türk Büyükelçiliğine taşımışlar. Bir formül bulunmuş ve 32 kişiden oluşan ekip 3 ay içinde aşamalı olarak Türkiye’ye gönderilmiş.  

Benim aylar önce görebildiğim olaylar arka arkaya gerçekleşmişti. İşte bu ön sezilerim nedeniyle, sonu hezimet ile biteceği belli olan bu tablo içinde risk alarak, hataya ortak olmak istememiştim.   

Patronumun otelcilik sektörünün inceliklerini bilmemesi, kendisine yol gösteren GM’i dikkate almayıp, yanlış riskler alması, işletmenin kısa sürede sonunu getirdi. Bir ideal de bitmiş oldu. Aldığım bilgiye göre, patronum ileri bir tarihte, “A” otelindeki  hissesini devrederek, tüm gücünü “B” otelinin açılışı ve işletilmesi için kullanmış.  

Patronum, inşaat ekipleri tarafından oyalanınca, benim de kendisini oyaladığım düşüncesine kapılmış olabilir. Şayet böyle düşündüyse, yanılmıştı. Çünkü, deneyimli, profesyonel ve disiplinli bir ekip kurulmuştu, ama bunu fark edecek otelcilik bilgi ve deneyimi yoktu. Tıpkı inşaat konusunda yeterli bilgi ve deneyimi olmadığı gibi…

Risk alacak kişilerin tünelin sonundaki ışığı mutlaka görebilmeleri gerekir. Şayet tünelin sonunda ışık görünmüyorsa, tünele dalma kararını veren kişiler, kendilerini, ekiplerini ve firmalarını sonucu belli olan maceralara sürüklerler.

Sizlere önerim; Etüt etmeden, plan yapmadan, takvim hazırlamadan, sürpriz olasılıkları düşünmeden, ekibinizin fikirlerini almadan, konunun uzmanlarını dinlemeden, amatörce ve heyecan ile risk almayınız.

Hatalı risk aldığınızı hissettiğiniz an, planınızı en kısa süre içinde revize edip, doğru hedefe yönelmelisiniz. Unutmayalım ki, hata yapmak tüm insanlar için geçerlidir. Yeter ki hatalarımızı zamanında fark edip, yapılan hatalardan ders alabilelim.     


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Merak etme spam mailler gelmeyecek.