Sektör arıyor ama yok öyle biri

Son günlerin en çok gündeme gelen konularından birisi de nitelikli turist ve nitelikli personel konusudur. Sektör nitelikli turist ve personel peşinde fakat bir türlü bulamayarak strese giriyor. Peki bu iki kavram gerçekte nedir?

Zafer Türkmendağ Zafer Türkmendağ 20/03/2019 12:29
Sektör arıyor ama yok öyle biri

Nitelikli turist ve nitelikli personel, ülkemizde son dönemde çevresel ekonomik ve sosyal etkilerin çok fazla etkisiyle sermaye sahiplerinin fiyat rekabetçiliği sağlamak ve kar oranlarını artırmak adına giderek maliyetlere saldırması nedeniyle gündeme gelmiş olan iki kavramdır.

Özellikle 2016 krizi ve sonrası fiyatlardaki sert düşüşler doğrudan emekçileri de etkiledi ve farklı sektörlere yöneltmesinin yanı sıra, müstakbel turizmcilerin de fikir değiştirmesine neden oldu. Bu nedenle sektör de, tecrübeliyi es geçiyorum, ikinci dil bilen kişilere muhtaç hale geldi ve yeni mezunlardan da hiç memnun değil.

Nakit para baskısı sorunu

Bunun sebeplerinin başında sermaye sahipleri ve yöneticiler üzerinde oluşan nakit para baskısıdır. Son dönemde hayatta kalmak isteyen oteller en büyük maliyet kalemi olan personel giderlerini en düşük seviyede tutarak günü kurtarmaya yöneldiler.

Bölgesel destinasyon örgütlenmesinin sağlanamaması ve kümelenme içerisindeki aşırı rekabet özellikle Antalya bölgesinde ekonomik depreme neden oldu. İşte bu deprem sonrası kurtarma çalışmalarının bir tanesi de bugün yaşanan “nitelikli personel” problemidir.

İnsan unsuru diğer tüm süreçleri etkileyen en önemli girdidir

Nitelikli personel olgusuna derinlemesine baktığımızda, kavramın, sektörde yıllar boyu yönetim felsefesindeki ve bilgi birikimindeki geri kalmışlık nedeniyle bu şekilde kullanıldığı görülüyor. Dünyada ise, aksine personel kelimesi uzun yıllardan beri özenle kullanılmamaya çalışılıyor.

Yönetim alanında yapılan bilimsel çalışmaları ve yönelimleri titizlikle takip eden şirketler, maliyetin aksine ürün ve performans yönelimli yaklaşımların özellikle bilgi toplumlarında daha fazla fayda sağladığını öğrendiler. İnsan unsuru ise, diğer tüm süreçleri etkileyebilen en önemli girdi olarak birinci sırayı aldı.

Her şey dahil sistemin kölesi olmaya devam ediyoruz

Türkiye olarak ise, biz uzun yıllar her şey dahil sistemin kölesi olmaya devam ediyoruz ve tüm yönetim süreçlerimizi bu alan üzerine kurduk. Maliyetleri iyi yönetebilen ve bu amaç çerçevesinde örgütlenmeye giden ve başarılı olan yöneticileri başarılı ve nitelikli personel olarak benimsedik. Halbuki yönetim sektörden sektöre değişen bir olgu değil!

Yeni yönetim modellerinin rekabet üstünlüğü sağlamadaki etkisi bu kadar ortada iken bürokrasiye ve maliyete dayalı her şey dahil sistem bölgenin ortalama gecelik fiyatını gün geçtikçe düşürecektir.

Nitelikli personele sektörel bir tanımlama yapmak istersek, “2 yabancı dil bilen, diksiyonu düzgün, analitik düşünen, anında çözüm bulabilen, iletişimi kuvvetli, görünüşü iyi, takım çalışması yapabilen, günde 12 saat çalışacak, kışları çalışmayacak, asgari ücretin biraz üstünde maaşla yaşayabilen, yöneticisi yanlış kararlar verse de uygulayan, yöneticisi bağırdığında susan, deneyimli kişidir” diyebiliriz. Sektör de zaten böyle birisini bulamadığı için bu özelliklerden iki tanesini karşılayan kişiyi işe almaya çalışırlar.

Turizmi basamak olarak görenler çok

Şu aşamada bunu da artık bulamıyorlar. Bulunan da çok durmuyor, turizmi basamak olarak görenler çok. Bunun yanında çoğu otelde insan kaynakları bölümü kurumsal imajı vermek için oluşturulmuş, “miş” gibi davranılıyor. Halbuki insan kaynakları bölümü “insan” odaklı büyümeyi sağlayan, özerk ve seçilmiş olmalıdır.

Kararlarını bağımsız alabilmeli, örgütün vizyonları doğrultusunda nitelikli değil “kendisini sosyal ve turizm bilgi birikimi ile yetiştirmiş kişiler” ile iletişime geçerek onları ikna edebilmelidir. Ayrıca turizm eğitimi ile yakından ilgilenmeli ve okulları, müfredatlarını, akademisyenleri ve yetiştirdiği öğrencileri takip etmelidir.

Herkesin yerine başkası bulunur algısı tamamen yanlıştır

Sektörün akademik bilimsel bilgiyi takip etmesi gerekirken; fakülteler sektörü takip edip uygulamalı eğitime ağırlık vermeye çalışıyor yani nitelikli! personel yetiştirmeye çalışıyor. Sözgelimi, yazılım şirketlerinde mühendisler önemli kişilerdir, onlar olmadan işler dönmez. Turizmde ise, herkesin yerine başkası bulunur şeklindeki algı tamamen yanlıştır ve şirketin sürdürülebilir rekabetine kesinlikle zarar verir.

Bu sebeplerden ötürü turizm sektöründe refah istiyorsak öncelikle nitelikli personel değil işine aşık ve başarılı insan yetiştirmeliyiz. İnsan kaynağına önem vermeli ve yaptıkları küçük işlerin ne kadar büyük sonuçlar getirdiğini görünmeli. Güven, yetki devri, dinleme süreçleri çalışanlara personel gözüyle bakıldığı sürece geliştirilemez.

Nitelikli turist ne istiyor?

Ayrıca nitelikli turistin istediği; çok yemeği az fiyatla yiyerek sonra spada olabildiğince fazla kalmak, kendi dilinde konuşarak lobide okey oynamak, akşam diskoda göbek atmak değildir. Nitelikli turist aksine özenle hazırlanmış ve insana hoş duygular sunan bir porsiyon yemeği güzel müzikli bir ortamda yemek, Türkçe birkaç kelime ve Türkiye’ye özgü hikayeleri öğrenmek, daha önce görmediği yapay veya doğal bir yapıyı keşfetmek, her zaman içinde yaşadığı güven, saygı ve doğayı koruyan yaklaşımı yakalayabilmek, demokrasiyi hissetmek ve etrafında kendisi gibi güzel yaşam felsefesini benimsemiş kişilerle tatil yapabilmektir.

Onun satın alma gücü yüksektir, sosyal ilişkileri kuvvetli, daha önce birçok yeri gezmiş ve entelektüeldir. Yoksa odaklanılan Maslow’un temel ihtiyaçları her yerde karşılanabilir ve ikamesi çok...

Bize, işine aşık çalışma arkadaşları lazım

Bunları sektöre sunabilecek kişiler, kesinlikle bu nitelikli personel değil; işine aşık çalışma arkadaşlarınızdır. Burada problem, niteliği hangi olgularda aradığımız ve altının nasıl doldurulduğudur. Otel odasının veya ortalama gecelik fiyatın çalışma arkadaşı veya takım arkadaşı olan “insan”dan daha önemsendiği bir ortamda sürekli bir nitelik sorunu ile karşılaşılması kaçınılmazdır.

İnsan olan çalışana gücünü, parasını, saygısını ve tecrübesini paylaşabilen sermaye sahipleri ve liderler örgütün gücünü artırırlar yani örgütü güçlendirirler, sizce de mantıklı mı? “Empowering Leadership” ve/veya “Distributed Leadership” konusu size iyi gelebilir.

 


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Merak etme spam mailler gelmeyecek.