Kurtuluş Savaşımızın Sevkiyat Limanı, İnebolu'da Bir Gün

Karadeniz'in kuzeyinden güneye uzanan sahil yolundan Sinop’un Ayancık’ından çıktığımız yolculuğun sonunda, İnebolu'ya gün batımında ulaşıyoruz. Bir konağın yakınında kafeteryada durup çaylarımızı yudumlarken, İnebolu ve konaklama imkanları hakkında bilgi alıyorum.

Adil Çulhaoğlu Adil Çulhaoğlu 31/12/2019 23:40
Kurtuluş Savaşımızın Sevkiyat Limanı, İnebolu'da Bir Gün

ADİL ÇULHAOĞLU

Kaldırıma kurulu masamızdan denize olan manzaranın yol yapımı için yapılan dolgu sonucu oluşan yükselti nedeniyle kapanmış olduğunu fark ediyorum.. Kafeden çıkıp konağa yürüyoruz. Önünde durduğumuz Konağın Türk Ocağı binası olduğunu, Atatürk’ün 27 Ağustos 1925 günü Şapka Devrimini bu binada yaptığı konuşmayla anlattığını öğreniyoruz, konağın alt kısmında oluşturulan köşeye asılan yazılardan. Köşede Beyaz Şeritli İstiklal Madalyasının büyük bir fotoğrafı asılı. Kurtuluş Savaşı yıllarında İşgal altındaki İstanbul’dan mavnalarla getirilen silah, mühimmat ve çeşitli cephaneler İnebolu limanına getirilmiş ve buradan kağnılarla  3 yıl boyunca, Küre, Seydiler, Kastamonu,  ve Polatlı'ya cepheye Kuvay-i Milli güçlerine ulaştırılmış. Atatürk  ‘Gözüm Sakarya’da, Dumlupınar’da, kulağım İnebolu’ da’ sözleriyle İnebolu’nun önemini vurgular.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce,1924 yılında  İnebolu halkının gösterdiği cesaret ve kahramanlık için Mavnalar Locasına Beyaz Şeritli İstiklal Madalyası ve Beratı verilmiş. Atatürk Heykeli ile silah sevkiyatının yapıldığı 2 Denk Kayığı da burada yer alıyor. Belediyenin açtığı turizm danışma ofisi de burada yer alıyor. Binanın merdivenlerinden üst tarafa çıkınca şehir merkezine ulaşan bir sokağın başına ulaşıyorum. Eski Türk Ocağı binası bugün Belediye binası olarak kullanılıyor. On yıldır yapılan İnebolu-Kastamonu arasındaki ‘İstiklal Yolu Yürüyüşü’ Türk Ocağı Binası önünden başlatılıyor.

Şehir Merkezine doğru gidiyoruz arabayla, konaklama için otel bulmaya. Şehirde yaptığımız yürüyüşle İnebolu'da akşam karanlığı bastırmaya başlıyor. Sahilde bir otel bulabilmek için yeniden ana yola dönüp güneye doğru ilerleyip,  İsmet Paşa Caddesi üzerinde sahilde Yakamoz Tatil Köyüne varıyoruz. Sahilde denize sıfır büyük bir bir alanı kaplayan tesiste, bungalovdan aparta, standart odadan süit odaya kadar her türden konaklama imkanının olduğunu görüyoruz. Kendimize standart bir oda bulabiliyoruz.

Yorucu bir yolculuğun arkasından dinlenmeyi tercih eden, Keklik Anne ile 'bize katmer getirirsen yeter' diyen Kenzi Hanımı odada bırakıp, Tatil köyünün kafeteryasına gidiyorum. Menü kartında gördüğüm 'Haluşka' ismi dikkatimi çekiyor, garsona ısmarlıyorum katmerle beraber. Haluşka bir tür mantı ve katmeri bir küçük kase reçel ile beraber masaya getiriyor genç garson. Reçeli neden getirdiğini sorduğumda, katmerin eskiden beri reçel ile yendiği cevabını alıyorum.

Katmeri diğer adla yağlı çöreği kahvaltıda bal veya reçelle yediğim için yıllarca eleştirilen biri olarak bu cevap beni sevindiriyor. Katmeri reçel ile birlikte paket etmesini ediyorum. İnebolu’da, çilek ve vişne reçeli yapılıyormuş çoğunlukla, âmâ yeşilken toplanıp yapılan çam kozalağı reçeli en fazla rağbet göreni imiş. Dalgaların sesi eşliğinde Haluşka’nın lezzetine bakarken, kafeteryanın kalabalıklaştığını fark ediyorum. Gelenlerin çoğunluğu gençlerden oluştuğunu görüyorum, bir süre sonra canlı müzik başlıyor.

Akşam günbatımında çektiğim fotoğrafların yeterli olamayacağını sabah anlayınca, İnebolu merkezine doğru fotoğraf çekerek yürüyorum. Ortasından geçen Söke Çayının iki yakasına yayılıyor İnebolu. Park içinde ise1921 ‘de kağnıyla cephane taşırken çocuğu ile birlikte donarak şehit olan Şerife Bacı adına yapılan anıt yer alıyor.

2400 yıl önce Milet’ten gelen İyonyalılar döneminde Boyranaltı mevkiinde kurulmuş ve Sinop’a bağlı imiş. O zamanlar’ Her yere hakim kale’ anlamına gelen Abunoteichos adını taşır, M.S 2.yüzyılda Roma imparatoru Marcus Aurelius döneminde İonopolis olarak değişen adı Selçuklular döneminde İnebolu olur.

Bugün Apaş Tepesi’ndeki kale kalıntılar ile Geriş tepesindeki Manastır olduğu kabul edilen kalıntılar ziyaretçi çeken ören yerleri olduğunu öğreniyorum. Kimisi iyi restore edilmiş bakımlı, kimisi terk edilmiş, kimisi sağındaki solunda yükselen betonarme binalar arasında direnen 3 katlı bahçe içindeki İnebolu evleri olarak bilinen ahşap konaklar, yeşillikler arasında şehrin zenginliği olarak dikkat çekiyor.

İnebolu’dan sahilden ayrılıp, Kastamonu’ya doğru yol alırken, Kurtuluş Savaşı sırasında kağnılarla kar kış demeden silah sevkiyatı yapanları, Küre dağlarını aşarken hangi güçlükleri yendiklerini düşünerek şükranlarımızı ifade ediyorduk birbirimize.

Geçen hafta kaybettiğimiz, Bakanlığımızın kurucuları arasında yer alan ve kendisinden çok şeyler öğrendiğimiz Emekli Tanıtma Genel Yardımcısı Hidayet BAHÇECİ’ye rahmet, ailesine ve turizm ailemize başsağlığı diliyorum.

 


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Merak etme spam mailler gelmeyecek.