KİTAP ve TÜYAP

Hatice Arısoy Hatice Arısoy 31/12/2019 23:40

Kitap insana yeni yaşam alanları açar. Duygu ve düşünce tekdüzeliğinden kurtarır bizleri. El emeği, göz nuru o güzelim kitapları okumak, geçmiş yüzyılların insanlarıyla sohbet ettirir. Odamızda okurken zihinsel alemde dünyayı gezdirir. Kitaplar olmasaydı uygarlığın gelişmesi nice olurdu?

 

1917 Ekim devrimi sonrasının yazarlarından Yevgeni Zamyetin, insanın insanlığa geçişini kitapla başlatır: “İlk kitabın yazıldığı gün, ,insanoğlu maymun olmaktan çıktı, maymunun hakkından geldi…” der. Kültürü var etmenin, nesilden nesile aktarmanın önemli aracıdır kitap.

 

Günlük hayatta meramımızı yine “kitap” sözcüğünü kullanarak anlatırız. Birine öfkelenince “kitapsız” deriz. Ant içeceğimiz zaman “kitaba el basarız”. “Cahilin karşısında kitap gibi sessiz ol” deriz. “Kitap gibi kadın” derken düzenli, intizamlı, tertipli, prensip sahibi, ilkeli olduğunu anlatırız. “İşi kitabına uydurmak”: iş bitiriciler engelle karşılaştıklarında yasal olmayan bir işi yasalmış gibi gösterirler.

 

Kitap, sürekli değişim içindeki insanın zihinsel beslenme kaynağıdır. Okudukça ne kadar az bildiğimizi fark ediyoruz. Her şeye rağmen kitap, kişileri yer ve zaman mevhumu tanımadan aydınlatır. Rönesans’ın büyük ustası, hümanist bilgin Desiderius Erasmus 16. yy’da “Elime biraz para geçti mi kitap alırım; geriye kalanla da yiyecek ve giyecek” diyerek kitapla yatıp kitapla katlığını, kitabın temel gereksinmelerinin başında geldiğini övgüyle anımsatıyor.

 

Ömrü cephelerde geçen büyük insan Mustafa Kemal Atatürk’ün 3978 kitap okuduğu, üstelik sayfaların üzerine notlar alarak, satırların altını çizerek ?! .. koyarak okuduğu kayıtlara geçmiştir. Sadece altı çizili bölümlerden yanılmıyorsam 150 ciltlik kitap oluşturularak satışa sunulmuştur. Kocatepe’de Büyük Taarruz’u başlattığı gece çadırında kitap okuyarak hazırlanmıştır.

 

Cumhuriyet aydınlanmasının okullarında, Köy Enstitülerinde, zamanın Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel dünya klasiklerini çevirterek Türk çocuklarının dağda- bayırda, azık torbalarında kitap taşımalarını ve okumalarını sağlamıştır.

 

Kitapları bir kez okumakla içindekileri tümüyle kavradığımızı söylersek yanılırız. Gerçekten büyük bir kitap gençlikte okunmalı, olgunluk çağında yeniden okunmalı, yaşlılıkta bir kez daha okunmalıdır. Gençlikte algılananla, yaşlılıkta algılanan aynı olmayacaktır.

 

Çocuklarımıza “oku” diyerek kitabı sevdiremeyiz, okutamayız. Model olarak evde anne-babanın elinde kitap görmeli, kitapla haşır neşir olunmalı. Minik elleri her daim kitaba değmeli. Kitaplıklarımızı günden güne zenginleştirmeliyiz. Kitap; boş zamanları değerlendirecek nesne olmamalı. Okumak için mutlaka zaman ayırmalıyız.

 

2009 Birleşmiş Milletler verilerine göre Türkiye kitap okuma konusunda çoğu Afrika ülkelerinin gerisinde. Bir Japon yılda ortalama 25 kitap, İsvirçreli 10, Fransız 7 kitap okuyor. Türkiye’de ise 6 kişiye yılda 1 kitap düşüyor. Türkiye’de okuma alışkanlığına sahip kişi sayısı ise ortalama 40.000.

 

Bu yıl TÜYAP İstanbul kitap fuarının 30. yılını yaşadık (12-21 Kasım 2011). İlki 1982 yılında Taksim’de o zamanki Inter Continental Oteli’nin 500 m²’lik alanında açıldı. 26 yayınevinin katılımı ile açılan bu fuarda 5 yazara imza günü düzenlenmiş, yaklaşık 50.000 kişi tarafından gezilmiştir. Bugün İstanbul Beylikdüzü’ndeki TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde 39.500 m²’lik alanda, 35 ülkeden 600’ün üzerinde yayınevi- 250 açık oturum, konferans, söyleşi ve gösterim gerçekleşmiştir. 400.000’in üzerinde ziyaretçi gezmiştir.

 

İki yıl önce “Onur Konuğu Ülke” uygulaması başlatıldı. İlk onur konuğu ülke İspanya idi, bu yıl Mısır oldu, gelecek yıl Hollanda olacak.

 

Kitap Fuarları Danışma Kurulu’nun kararıyla Türk Edebiyatı’nın seçkin yazarı Ferit Edgü

“Onur Yazarı” olarak belirlendi.

 

Her yılın bir teması oluyor. Fuarın bu yılki teması: “Umut: Düş mü? Gerçek mi?”.  30. yılında umuda çağrı yaparak bu tema çerçevesinde yurtdışından ve yurtiçinden yazarlar katıldı. Öğrenciler, öğretmenler ve katılımcılar adeta şölen yaşadı.

 

Konfüçyus’un dediği gibi “Tanrım, bana kitap dolu bir evle çiçek dolu bahçe ver” dileğine gönülden katılırken, bol kitaplı günlere…

 

24 Eylül 1945

 

En güzel deniz: henüz gidilmemiş olandır…

En güzel çocuk henüz büyümedi

En güzel günlerimiz: henüz yaşamadıklarımız

Ve sana söylemek istediğim en güzel söz:

Henüz söylememiş olduğum sözdür…

 

Nazım Hikmet.

 


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Merak etme spam mailler gelmeyecek.