İsviçre Alplerinden, Türkiye dağlarında Boğa Güreşi Coşkusu

Geçtiğimiz yıl Brüksel’de turizm Fuarında salonların birinin girişine hakim bir stantta oynatılan bir tanıtım filminde güreşen boğalar dikkatimi çekmişti.

Adil Çulhaoğlu Adil Çulhaoğlu 31/12/2019 23:40
İsviçre Alplerinden, Türkiye dağlarında Boğa Güreşi Coşkusu

Adil Çulhaoğlu

Standa gittiğimde, gördüğüm sahnenin İsviçre’nin tanıtım filminde olduğunu öğrendiğimde ekranda boğalar ile sahiplerinin coşkusunu yansıtan karelerin Fotoğraflarını çekip, stand görevlisinden İsviçre’deki boğa güreşleri konusunda bilgi almıştım.

Güreşler, İsviçre Alplerinde Wallis Kantonundaki Aproz Köyünde,  o yöreye has sığırların bahar aylarında ahırlardan çayırlara salıverilmelerinin ardından boynuz boynuza buluşmalarından esinlenilerek, 1920 yılında kurulan Erringer Türü Sığırların neslinin yaşatılmasını amaç edinen bir dernek öncülüğünde her yıl Mayıs ayında düzenleniyor.  Güreş alanında kurulan tezgâhlarda hayvansal ürünlerden has kurutulmuş et, peynir ve yöresel şarabın seyircilere satılarak köylülerin gelirlerinin artırılmasının hedeflendiği bilgilerini alıp fuar alanını gezerken, Datça’da bizzat seyrettiğim ve Türkiye’nin çeşitli yörelerindeki boğa güreşlerini hatırladım.

Dünya’da İspanya ve Kolombiya, Peru gibi Latin Amerika gibi ülkelerde düzenlenen insanla boğanın mücadelesinin yapıldığı boğa güreşlerinin UNESCO Kültür Mirası Listesine alınması için İspanya girişimlerde bulunmuş. Kızdırılmış, canı yanmış boğayla matadorun mücadelesinde bir çok insanın yaralandığını haberlerden yıllarca duyulmasına ve hayvan sever derneklerin protestolarına rağmen boğa güreşleri arenalarda düzenlenmeye devam ediyor.

İsviçre’nin Alplerinde düzenlenen boğayla boğanın mücadelesinin izlendiği boğa güreşleri, ülkemizde Karadeniz’de Artvin ile Ege’de Aydın ve Muğla’nın ilçelerinde, köylerinde, yaylalarında yaz aylarında, Datça’da bir yaşlının dediği gibi 30 Ağustoslarda,  çeşitli festivaller ve şenlikler kapsamında ya da ayrı olarak, kaymakamlıklar, belediyeler ve muhtarlıklar tarafından oluşturulan tertip komiteleri tarafından organize ediliyor. Boğa güreşlerinden elde edilen gelirler, okul, çeşme, hastane gibi sosyal tesislerin yapımına ya da onarımına katkı için bağışlanıyor.

 Kafa kafaya veren boğalar… coşku ile tezahüratta bulunan yörenin her tarafından gelmiş genci yaşlısı, yerlisi yabancısı seyirciler …‘haydi kara bela, haydi sarı bela haykırışları’ ile inleyen arena benzeri, yüksek çitle seyircilerin boğalardan ayrıldığı  dopdolu bir alan…

 Tertip komitesi güreşlerin her türlü organizasyonundan, harcamalardan bağış toplanmasından Gelen boğaların ağırlanacağı ahırların ve ağılların ayarlanması, kına gecesinin yeri, güreş alanının hazırlanması, giriş biletlerinin bastırılması gibi işlerden de sorumlu.

Güreşlerin başlama tarihinden bir gün önce çeşitli köy ve kasabalardan getirilen boğaların karşılanması ayrı bir şenlik havasında gerçekleşiyor. Kamyonlarla getirilen boğalar güreş yapılan yerin girişinde davul zurna eşliğinde karşılanıyor, davul zurna eşliğinde kamyonlardan davul zurna eşliğinde indirilip gençlerden birinin kılavuzluğunda, ayrılan ahır veya bahçelere götürülüyor. Davul zurna olmadan boğaları kamyondan indirmiyor sahipleri.

Akşam, boğa güreşinin yapıldığı alanda ‘kına gecesi’ adıyla düzenlenen eğlenceler, büyük bir lokantada da yapılabiliyor. Kaymakam, Belediye Başkanı, Muhtarlar, eski boğa güreşi ağaları, boğa güreş severleri, hatta boğa güreşi denince İspanyol boğa güreşi akıllarına gelen yabancı turistler kına gecesine katılıyor.

 İlk yıllarda‘ Güreşen boğaların sırtlarında İspanyollardaki gibi saplanmış şiş var mı, güreşlerde hayvanların kanı akıyor mu ‘diye sorup ‘hayır kan yok, buradaki boğa güreşlerinde hayvanların doğada kendi aralarında yaptıkları bir kavga gibi bir mücadele var.  Gücü tükenen, korkan boğa diğerinden kaçıyor ve kaçan yenilmiş sayılıyor ‘ cevabını alan yabancı turistlerden katılanların sayısı hızla artıyor. Çığırtkan çalan müziği keserek maniler, şiirler okuyor, tertip komitesine bağış yapanları anons ediyor, bağışın miktarı yüksekse bağış yapanı tanıtan konuşması uzuyor. Ve nihayet yeni ağanın belirleneceği ortaya konan bir Koç’un açık artırma yapılarak, en yüksek fiyatı verip satın alan bir sonraki güreşlere yeni ağa oluyor. Ağalığı kazanan, geçen yılın ağasından kaftanı devralıp beraberce alkışlar arasında yöresel oyuna başlıyor, onlara salonda herkes onlara eşlik ediyor. Bu oyun gecenin finali oluyor.

Güreşler sabah 10 ‘da başlatılıyor Güreş alanına biletle giriliyor. Boğaların güreştiği saha ile  seyircilerin arasına demir  çitler çekilerek, köşeler boğaların giriş çıkışı için açık bırakılıyor.  Alanda bir ambulans da hazır tutuluyor. Seyirciler  için oturacak tribün yok.. Üstü açık kamyonetler, pikaplar, traktörler, her modelden 4 çeker araçlar, kamyonlar, hatta bir TIR getirenler de oluyor. Güreş alanına 2 metrelik mesafe bırakılarak, bu araçlar alan çevreleniyor. Herkes bu araçlarda ya da çitle araçlar arasına doluyor..  Araçları ve römorkların üzerlerinde kendilerine ziyafet çekenler oluyor. Güreşleri bir hakem heyeti yönetiyor. 

Boğalar kilolarına göre 200-1500 kg arasında sınıflandırılarak güreştiriliyor. Boğa güreşleri kuralları da temelde boğaların her türlü yaralanmalarını önlemeye yönelik olarak, öncelikle boğaların boynuzlarının sivriltilmesi yasaklanmış. Boğanın biri diğerini kaçırırsa galip, boğalardan biri diğerinin üzerine 2 defadan fazla çıkarsa mağlup, boğa sahiplerinden biri boğasının yorulduğunu kabul edip ‘pes ediyorum’ derse boğa mağlup sayılıyor. Her iki boğa sahibi de boğalarının yorulduğunu kabul edip güreşe devam etmeyeceklerini karşılıklı kabul ederlerse, güreş berabere bitiyor, ödül de ikiye bölünüyor.

Çalan davul ve zurna eşliğinde süslü kemerler ve alınlıklar takılmış boğaları, sahipleri alana getiriyor ve baş cazgırın manileri, şiirleriyle bezenmiş anonslarıyla tanıtılırken boğalar sahada tur atıyor ve nihayet davullar susuyor ve güreşler başlıyor ardı ardına.. Kazanan boğaların sahipleri davul zurnayla oyun oynayarak kutluyorlar, Güreşi kazanan boğanın üstüne binip alanda tur atan çocuklara da rastlanıyor.

Alanda köfte ekmek, sucuk ekmek gibi yiyecekler ile içecekler bulunabiliyor. Yenilen bir boğanının etinden mi yapılmıştı bilmiyorum ama Datça’da yıllar önce izlediğim güreş sırasında Reşadiye Mahallesindeki küçük bir lokantada yediğim kavurmanın tadını unutamıyorum.

Ülkemizde özellikle turizmin yoğunlaştığı yörelerde yaz aylarında düzenlenen festival ve şenliklerin kapsamında çeşitli konserlerin yanında, o yöreye has gelenekselleşmiş kutlamalar ve şenliklerin canlandırılmasının Türk kültürü açısında büyük önem taşıyacağını, yöresel lezzetlerin ortaya çıkarılmasıyla insanlarımızın ekonomilerine katkıda bulunulabileceğini vurgulamak istiyorum.

 

 

 

 

 

 


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Merak etme spam mailler gelmeyecek.