İstanbul Araplar'a teslim
Beyoğlu tarih boyunca kozmopolit bir yer oldu. Hâlâ da öyle. İstiklal Caddesi'nde 72 milletten insana denk geliyorsunuz. Son yıllarda Araplar da bu fotoğrafın içindeki yerini aldı.

İstanbul'a gelen turistlerin yüzde 18'i Arap. Özellikle Ortadoğu ve Körfez ülkelerinden gelen turistler kültürel yakınlık nedeniyle burada kendilerini evinde hissediyorlar. Taksim Meydanı'nın girişinde bulunan bir kafenin önündeyiz. Ertesi gün memleketlerine dönecek Kuveytli karı-koca, çay ile birlikte kafenin vitrininde bulunan devasa burma kadayıftan istiyor. Turistler tatlıyı yedikten sonra, birer kiloluk beş paket tatlı daha istiyor. Kafede çalışan Ahmet, meraklı bakışlarımız karşısında "Memleketlerindeki eşine dostuna götürecekler" diyor. Ahmet için aslında olağan bir durum bu. Çünkü o kafe Taksim'e gelen Arap turistlerin uğrak yerlerinden biri. Ahmet de her gün böylesi onlarca sipariş alıyor.
Taksim'de Arap turistlerin varlığının iyiden iyiye hissedilmeye başlandığı herkesin malumu. Biraz dikkatli gözle bakınca Arap turistlerin yoğun ilgisi nedeniyle İstiklal Caddesi'nin ilk bölümünün çehresinin değiştiğini görebilirsiniz. Mesela dükkan ve mağazaların tabelalarında artık Arapça da kullanılıyor. Lokantalar Türkçe, İngilizce menülerine ek olarak Arapça menü de kullanmaya başlamışlar. Arap, genellikle Suriyeli hanutçuların sayısı artmış. Araplara yönelik Arap-Türk sermayeli lokantalar açılmaya başlanmış. Özellikle ara sokaklarda bol bol nargileciye denk geliyorsunuz. Ayrıca hemen hemen her mağazada Arapça bilen personel çalışır olmuş. Aslında her gün ortalama 1 ila 1.5 milyon insanın geçtiği İstiklal Caddesi'nde 72 milletten insana rastlamanız mümkün. Eskiden de Arap turistler geliyordu ama son yıllarda gelen turist sayısı arttığı ve iyi para bıraktıkları için arz-talep kuralı devreye girmiş, hizmet sektörü onlarla aynı dili konuşmaya gayret eder olmuş.
Sabah'tan Olkan Özyurt'un haberine göre, geçmiş yıllarda ağırlıklı olarak Batı'dan gelen turistlere ek olarak şimdi İstiklal Caddesi'ne Doğu'dan da ciddi sayıda turist geliyor. Rakamlara bakıldığı zaman da bu durum kendini gösteriyor. İstanbul Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü'nün açıkladığı raporlara göre geçen yıl yaklaşık 11 milyon turist gelmiş İstanbul'a. Bunun yaklaşık 4 milyonu, Almanya, Hollanda, İngiltere, Fransa, İspanya, ABD, Yunanistan'dan. Ortadoğu, Körfez ve Arap ülkelerinden gelenlerin sayısı ise 2.1 milyon. Yani toplam turist sayısının yüzde 18'i. En çok Irak, Arabistan, Libya, Kuveytliler geliyor. Ama Katar, Bahreyn, B.A.E., Lübnan, Ürdün, Tunus, Mısır, Cezayir, Fas, Sudan, Yemen ve Umman'dan da gelenlerin sayısı az değil.
Araplar İstanbul'a özellikle de Taksim'e geliyor?
Bunun pek çok nedeni var aslında. Otelcilere ya da turizmcilere sorarsanız, Türkiye'nin Müslüman bir ülke olması, burada kendilerini evlerindeymiş gibi hissetmelerine neden oluyor, yeme içme konusunda tedirgin olmuyorlar, alışveriş konusunda çok farklı seçenekler bulabiliyorlar. Ayrıca estetik operasyonlar da önemli bir neden. Özellikle saç ektirme konusunda tıp sektörünün gelişmiş olması erkek turistler için önemli bir etken. Araplara sorarsanız işin başka boyutları da var. 1 Mart'ta Taksim'de açılan Tarbuş lokantasının işletmecisi Suriyeli Rami Abdülmecit "Araplar için İstanbul, tarihi ve kültürel nedenlerden dolayı bir rüya kent.
Türk dizileri bu rüya kentin cazibesini iyice artırdı. Buraya gelip ülkelerine dönenlerin, Türkiye'de kendilerini rahat hissettiklerini söylemeleri de bence önemli bir unsur. Ayrıca Araplar arasında İstanbul'u görmüş olmak prestijli bir durum" diyor. Abdülmecit bir noktanın altını da çiziyor: "Araplar sadece turist olmanın ötesinde aynı zamanda yatırım da yapıyor. Türkiye'den ev alıyor, özellikle yeni yapılan güvenlikli siteleri tercih ediyorlar. Daha geçen gün bir arkadaşıma ev satın aldım. Dükkan açmak isteyenler de var. Mesela Dubaili bir arkadaşım burada ortak bir iş kurmak istiyor."
İstanbul'a gelen Arapların yoğun olarak kaldığı iki bölge var
İlki Sultanahmet. Zenginler burayı tercih ediyor. Üst orta sınıftan insanlarsa Taksim'i. Beyoğlu'nda ara sokaklara girerken temkinliler. Sokak arasında bir nargilecide çalışan bir genç "İyi para bırakıyorlar ama genelde İstiklal Caddesi'nde geziyorlar. Ayrıca hem sokak aralarına hem de üst katta bulunan dükkanlara gitmeme eğilimindeler" diyor. Taksici Sabri Can ise Arap turistlerin bir başka alışkanlığının altını çiziyor: "Taksimetre alışkanlıkları yok ya da taksimetreye güvenmiyorlar, illa ki pazarlık yapıyorlar. Genelde Cevahir AVM'ye ya da Sultanahmet'e gidiyorlar. Anadolu yakasına geçene çok az rastladım." Arap turistlerin kimi çocuğuyla kimi de sevgilisiyle İstiklal Caddesi'nde dolaşıyor. Zamane turistleri olarak anı yaşamak yerine kaydetmeyi seviyorlar.
Selfie çekmeyen yok gibi. Hatta caddede bir amca selfie çubuğu kiralıyor onlar için. Kadınlar alışveriş konusunda erkeklerden daha hevesli. Erkekler de ya dükkana girip hemen çıkıyor ya da hiç girmeyip eşlerini dükkanın önünde bekliyor. İstiklal'deki Arap etkisi akşam saatlerinde daha da belirginleşiyor. Gündüz saatlerinde Arap turistler daha az geziyor çünkü. Ama İstiklal'deki Arap etkisi Galatasaray'a kadar azalarak devam ediyor. Galatasaray'dan Tünel'e kadar olan kısmın atmosferi ise farklı. Daha Batılı turistlere hitap ediyor denilebilir. Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan'ın "İstiklal Caddesi Doğu ile Batı'nın buluştuğu bir cadde" demesi de bu yüzden. Demircan "İstiklal Caddesi'nde her iki kişiden biri yabancı turist. Arap turistlerin oranı gelen turistlerin yüzde 20'sini bile bulmuyor" diyor. Fakat İstiklal'de gördüğünüz her Arap turist olmayabilir. Çünkü Suriye'deki iç savaş nedeniyle İstanbul'a yerleşen, burada ev alıp iş kuran pek çok Suriyeli de var.
Onlar zaman zaman herkes gibi şehrin nabzının attığı İstiklal Caddesi'ne gelebiliyor. Mesela İstiklal'in ara sokaklarında kılık kıyafet satan mağazaların çoğu da Suriyeliler'e ait. İstiklal Caddesi geçmişten beri hem farklılıkların bir arada yaşayabildiği hem de Türkiye'deki değişimin fotoğrafının çekilebildiği bir yer oldu. Halen farklılıklar bir arada yaşayabiliyor. Öte yandan caddedeki turist sayısının artması İstanbul'un dünya şehri olduğunun bir göstergesi olarak da görülüyor.
'İSTİKLAL DOĞU İLE BATI'NIN HARMANLANDIĞI BİR CADDE!'
Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan, "Aslında" diyor "Bu bizim Taksim'i bir turizm merkezi yapma projemizin bir sonucu. 2004'te sokak sokak esnafla konuşurken onlara hep 'İç piyasayı düşündüğünüzden fazla dış piyasayı düşünün. Siz turiste yönelik iş ürettiğinizde hizmet ve müşteri kaliteniz artacak' dedim. İşte bu bakış açısı sonucu 10 yılda İstiklal Caddesi turistlik bir merkeze dönüştü." Demircan rakamlar veriyor: 2004'te Beyoğlu'nda 82 bin çalışan, 6 bin yatak, 800 turistlik işletme varmış. 2014'te, 170 bin çalışan, 40 bin yatak ve 4 bin turistik işletmeye ulaştıklarını söylüyor. Beyoğlu ve İstiklal Caddesi'nin tarihsel kökeninde farklılıkların uyumu olduğunu söyleyen Demircan "Bu uyum sadece Araplar'ı değil dünyadaki herkesi cezbediyor" diyor.
Arapların Beyoğlu'na gelmesinin sebebini de bu uyuma bağlayan Demircan sözlerini şöyle sürdürüyor: "İstanbul'a genelde Körfez ülkelerinden insanlar geliyor. Buradaki insanların yaşam standartları çok yüksek. Onlar Batı dünyasını, yaşam tarzını çok iyi biliyorlar. Fakat oralara gittiklerinde kendi kültürlerine yakın bir doku bulmakta zorlanıyorlar. İstanbul'da özellikle de Beyoğlu'ndaysa medeniyetlerin buluşmasını görüyorlar. Burada hem tarihi yapılar, hizmet kalitesi, yaşam kültürü olarak Batı rüzgarını hissediyor hem de Müslüman bir ülke olmamız nedeniyle, yeme içme, örf adet, insanların iş tutuşu olarak da kültürel bir yakınlık kuruyorlar. Mesela buna benzer bir yer de Lübnan'dır. Dolayısıyla İstiklal Caddesi Doğu ve Batı'nın melezlendiği bir yer olarak onlara cazip geliyor. Kendilerini rahat hissediyorlar. Biz nasıl Bosna Hersek'e gidince kültürel ortaklık nedeniyle kendimizi Bursa'da gibi hissediyorsak onlar da Beyoğlu'na gelince benzer bir duygu içinde oluyorlar." Beyoğlu'ndaki Arapların varlığı ile ilgili kimi kaygılardan da haberdar Demircan.
Ama bunun bir algı yanılsamasından kaynaklandığını düşünüyor: "Şimdi İstiklal Caddesi'nde üç zaman periyodu var. Sabah 08.00 akşam 18.00 arası bir periyot yaşanıyor. 18.00-22.00 arasında ayrı bir periyot yaşanıyor, 22.00'den sabaha kadar da apayrı bir periyot yaşanıyor. Çalışanlar sabah periyodunda işteler. Özellikle Batılı turistler kafileler, rehberler eşliğinde bu zaman diliminde İstiklal'e geliyor. Akşam saatlerindeyse Arap turistler daha yoğunlukta. İnsanlar işten çıkıp Beyoğlu'na gelince bu yoğunlukla karşılaşıyor ve kimi yanlış çıkarımlar yapıyorlar. Bir de kılık kıyafetleri ve çocuklu olmaları nedeniyle İtalyan, Yunan ya da Fransızlar'a göre öne çıktıkları için onlar hemen kendilerini fark ettiriyorlar bu da yanlış algı oluşmasının bir başka nedeni. Yoksa, Arap turistler yaklaşık yüzde 20 civarında" diyor. Peki Batılı turist ile Arap turistler arasında ne gibi bir fark var? Demircan cevabı şöyle: "Batılı turistler rehber eşliğinde gruplar halinde dolaşıyor. Oysa Arap turistler dağınık gezmeyi tercih ediyor. Çoluğu çocuğu eşiyle çıkıyor İstiklal'e. Mağazalara girip çıkıyorlar, alışveriş yapıyor, metroya ya da taksiye biniyorlar. Yani şehre yayılıyorlar. Çünkü kendilerini burada rahat hissediyorlar."
ORTALAMANIN ÜZERİNDE PARA HARCIYORLAR
İstanbul'da genel olarak turist sayısı yıllara göre artıyor. Son beş yılda 7 milyondan 11 milyona çıkmış durumda. Aslında en çok gelenler de Almanlar. Arap turistlerin sayısı ise 2010'da 600 bin civarındayken, 2012'de 1.3 milyona, 2013'te 1.6 milyona, 2014'te 2.1 milyona yükselmiş. Ortalama bir turist yaklaşık 900 dolar civarında döviz bırakıyor Türkiye'ye. Arap turistler ise ortalama yaklaşık 1000-1100 dolar civarında döviz bırakıyor. Bunun sebebi kaldıkları otellerde genelde oda kahvaltı sistemi uygulanması. Doğal olarak otelden çıktıktan sonra gezip tozarken sürekli harcama yapıyorlar.
SURİYELİLER DÜKKAN DA AÇIYOR MAĞAZALARDA DA ÇALIŞIYOR!
Dizayn Restoran ve Tarbuş iki fast food Arap lokantası. Dizayn yedi ay önce Tarbuş ise Mart'ta açılmış. Arapça ve az da olsa Türkçe bilen Suriyeliler çalışıyor. Halid Hasimo Dizayn Restoran'da garsonluk yapan bir Suriyeli. İç savaş nedeniyle 1.5 ay önce Türkiye'ye gelmiş. Restorana çok yoğun ilgi olduğunu söylüyor, "Araplar ağırlıkta ama Türkler de geliyor" diyor. Aksaray'da bir odada kalan Hasimo savaş biterse memleketine dönmeyi planlıyor. 17 yaşındaki Hasimo "Buradaki dükkanlarda çok sayıda çalışan Suriyeli var. Arapça bildiğimiz ve işe ihtiyacımız olduğu için tercih ediliyoruz. Genelde Aksaray'da kalıyoruz" diyerek Suriyelilerin, Arap turistler ile Türkler arasında bir hizmet ve iletişim köprüsü kurduklarını anlatıyor. Hasimo dükkan sahiplerinin birçoğunun da Suriyeliler olduğunu söylüyor.
KİMİ HORON TEPİYOR KİMİ HALAY!
İstiklal Caddesi'nin olmazsa olmazı sokak müzisyenleri. Bu Arap olsun olmasın tüm turistlerin hoşuna gidiyor. Ama her müzik yapan da sokak müzisyeni değil. Mesela Trabzon Of'lu Aydın Sarmusak, arkadaşları memleketten gelince eğlenmek için İstiklal'e çıkmışlar. Sarmusak kemençe çalıyor arkadaşları ise horon tepiyor. Tabii dışarıdan sokak müzisyeni olarak görülüyor. Kimi para vermek istiyor ama o kabul etmiyor. Ama 100 metre ileride bir genç sazıyla Şemmame çalıyor.
Kürtler hemen halaya duruyorlar. Sazı çalan gencin adı Ferhad, Suriyeli bir Kürt ve o da iç savaş dolayısıyla İstanbul'da. "Ekmeğimi sazdan çıkarıyorum" diyor. Galatasaray'ı mesken tutan Suriyeli grup Domsek ise Arapça şarkılar çalıyor. Yoğun ilgi görüyorlar. "Savaş" deyince 'dislike' işareti yapıyor. Kısa bir sürede bu kadar farklı kültürden müzisyene rastlamak aslında İstiklal'in de kozmopolitliğinin bir göstergesi...
HER ARAP TURİST DEĞİL!
İstanbul'da yaşayan Suriyelilerin birçoğu ülkelerindeki savaş uzun sürdüğü için artık İstanbul'da bir yaşam kurmuş durumdalar. Fatih'te, Başakşehir'de Bayrampaşa'da pek çok Suriyeli yaşıyor. Doğal olarak da İstanbul'un kozmopolit yapısı içinde hayatlarına devam ediyorlar. Mesela Fatih'te ciddi bir Arap nüfus yaşıyor. Vatan Caddesi üzerinde Aksaray ile emniyet müdürlüğü arasında Arap kültürünü soluyabileceğiniz bir bölge olmuş durumda.
Önemli haberleri kaçırma!
E-posta bültenine abone ol: