Biz ne yapıyoruz? Bir dönüp kendimize bakmanın zamanı geldi de geçiyor. Herkes bir yandan çekiştiriyor İstanbul’u. Her sabah güne, İstanbul’u uçuracak yeni bir turizm projesinin haberini okuyarak başlıyoruz.
Yalnızca Basın Ekspres Yolu üzerinde 100 yeni otelin inşaatı devam ediyor. İstanbul’un her yeri kesiliyor, biçiliyor, deliniyor. Bir şehir ancak bu kadar hoyratça kullanılabilir.

Bence buna en çok turizmcilerin karşı çıkması gerekiyor. Her şey bir yana, gerçekçi olalım ve şu soruya cevap verelim: İstanbul bu kadar oteli kaldırabilecek turizm potansiyeline sahip mi? Sizce burada arz talep dengesinde bir sorun yok mu? Çünkü İstanbul’a gelen turist sayısı az çok belli.

Bu konuyu da hallettik, turisti bulup getirdik ve o beton yığını otellere doldurduk diyelim. Peki devamlılığı nasıl sağlayacağız? Doğanın dengesini düşünmeden kanallar açtığınız, boy boy oteller diktiğiniz, sembolünü dini sembollerden seçtiğiniz bu canım kent, artık İstanbul olmaktan çıkıyor baylar bayanlar. İstanbul’u İstanbul yapan bütün değerler tek tek siliniyor, farkında değiliz. Cazibesini arttıracağız, yeni turizm ürünleri yaratacağız diye, İstanbul’un ruhunu kirletiyoruz, öldürüyoruz onu, sıradanlaştırıyoruz. Kim gelir ki bu kadar sıradan bir kente bir daha, bir daha…

Belki de bu kadar açılmamalı İstanbul herşeyiyle herkese. Kitle turizmi bu kenti popüler kültürün bir parçası yaptı. Evet yavaş yavaş başarıyoruz bunu ama, lütfen dikkat! İstanbul bence keşfedilmenin cazibesini yaşatmalı gelen turiste. Butik kalmak, belki de İstanbul için en başarılı turizm politikasıdır.

Ne büyük bir iştahımız varmış da farkında değilmişiz: Kimse bu konudan şikayetçi de değil anlaşılan. Turizmin meslek birliklerinden de bu durumu destekler nitelikte beyanatlar duyuyoruz. Biz uyarmış olalım, yarın İstanbul, dolayısıyla hepimiz için çok geç olabilir. Hem şu da var, bu kent öncelikle ve özellikle turistlerin değil, İstanbullular’ındır.