İkonion'dan Konya'ya.. Gönüller şehrine yolculuk

İkonion'mu? dediğinizi duyar gibi oluyorum. Evet, eski adıyla 'İkonion' yani Konya.

Nermin Yurtoğlu Nermin Yurtoğlu 07/11/2019 23:10
İkonion'dan Konya'ya.. Gönüller şehrine yolculuk

Bu kez, uzunca bir süredir görmeyi çok ama çok istediğim gönüllerin ve Hz.Mevlana'nın şehri Konya'dayım. 'Konya' adı ile ilgili olarak anlatılan pek çok efsane var. Özellikle birini duyduğumda hayli ilgimi çekmişti. Hatta 'Ne alaka' demiştim. Çünkü bu efsane Medusa'yı öldüren Perseus ile ilgili.

Perseus yani Zeus'un oğlu, Medusa ise, bilmeyenimiz yoktur, baktığı herkesi taşa çeviren saçlarında yılanlar oynaşan kadın.

Medusa efsanesi

Efsaneyi bilmeyenler için, kısaca anlatayım: Medusa çirkin ve ve canavar değil, aksine olağanüstü güzelliğe sahip bir genç kızmış. O kadar çekici imiş ki, bu güzelliği sadece ölümlülerin değil; tanrılarında ilgisini çekmiş. Bu güzellik başına bela olmuş ve kutsal yasayı çiğneyerek, çoktan beri ona hayran olan denizler tanrısı Poseidon ile Athena'nın tapınağında beraber olmuş.

Athena kendi tapınağında gerçekleşen bu saygısızlığı, elbette ki kıskançlığın da etkisiyle affetmemiş ve güzel Medusa'yı bir canavara çevirmiş. Bu canavar, Toros Dağları'nda yaşamaya ve sık sık kente inerek halkı öldürmeye başlamış. Öyle ki, kent halkı bir kahramanın çıkarak, bu bu canavarı öldürmesini istemiş. Bu kahramanlığa Zeus'un oğlu Perseus yani aday olmuş ve kıskançlığı bitmeyen Athena'nın da desteğiyle Medusa'nın başını keserek halkı bu canavardan kurtarmış.

İkonion yani Konya adı nereden geliyor?

Halk bu kahramana duyduğu minnettarlığı şehrin dörbir yanına onun ikonlarını dikerek göstermiş. Evet işte bu şehir bu ikonlardan dolayı ikonion yani Konya.

Efsaneler bir yana, M.Ö 7000 yılına kadar dayanan geçmişi ile insanlık tarihinin ilk yerleşim merkezlerinden olan  ve tarihi süreçte pek çok medeniyetin izlerini taşıyan Konya, gerçekten bir müze şehir. Bizans'ın, Selçuklu'nun ve Osmanlı İmparatorluğu'nun gözbebeği bu şehiri gezerken, çok etkilendim.

Konya'yı yücelten değerler

Anadolu Selçuklu Devleti'ne 200 yıl başkentlik yapmış bu özel kent, sadece konumu -İpekyolu ve Çatalhöyük- ile değil; Türk-İslam tarihi boyunca dünyanın en önemli bilim, kültür ve sanat merkezlerinden biri olmasıyla da çok özel ve önemli.

Konya'yı yücelten değerler sadece bunlar değil. Alaeddin Keykubat, Karamanoğlu Mehmed Bey, Sultan II. Selim, Nasrettin Hoca, Yunus Emre, Molla Fenari ve nihayet  Şems-i Tebrizi ve Hz Mevlana Celaleddin-i Rumi gibi çok önemli ilim üstadının burada yaşamış olması da, özellikle önemli ve de değerli.

Tüm bu eşsiz özelliklerinin yanı sıra, bugün Konya kuşkusuz dünyada tasavvuf felsefesinin, hoşgörü ahlakın bir sembolü olarak bilinen Mevlana Celaleddin Rumi ile tanındı ve onunla birlikte anılarak haklı ününe kavuştu.

Konya'yı ziyaret etmemdeki en büyük etken

Konya'yı ziyaret etmemdeki en büyük etken olan Hz Mevlana'yı, Mesnevi'sini, Tasavvuf ilmini, Sufiliği bu seyahatimle veya okuduğum kitaplar üzerinden anlatabilmem mümkün değil elbette. Ancak kalemimin ve yerimin elverdiğince de bahsetmek istiyorum

Muhammed Celaleddin 30 Eylül 1207 yılında Afganistan sınırları içindeki Behl şehrinde doğmuş. Sonrasında ailesi ile Moğol baskınlarının ve de önce Mekke'ye, sonrasında Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat'ın ısrarlarıyla Selçuklu Devleti'nin başkenti Konya'ya göç etmişler.

Mevlana, isim olarak önderimiz, rehberimiz anlamına geliyor. Bunun yanısıra, Rumi (Anadolulu) ve Hazreti Pir isimleriyle de anılan Hz Mevlana, sufi kimliği ile tüm dünyada tanınan bu büyük bir alim. 'Hamdım, piştim, yandım' dedikten sonra yani olgunluk çağı olarak nitelendirilen dönemde büyük eseri Mesnevi'yi* yazmaya başlıyor.

Mesnevi nasıl ortaya çıkıyor?

İlk 18 beytini bizzat kendisi yazarak bitiriyor. Birgün müritlerinden Hüsamettin Çelebi, "Bizim de eğitici bir kitabımız olsaydı, herkes bunu okuyacak ve ilahi gerçekleri ilk elden öğrenecektik" dediğinde Mevlana, bu 18 beyti kendisine uzatıyor ve "Ben başladım, gerisini sen yazarsan, ben söylerim" diyor.

Ve böylece 25000 beyitten oluşan, 6 ciltlik tasavvuf ve kelam öğretilerini taşıyan ve 'Dinle' diye başlayan müthiş kaynak eser Mesnevi (Dünyaca bilinen isimleriyle The Masnavi - Masnavi-ye Ma'navi) 10 yıl süren bir çalışmayla tamamlanır.

Mevlana Müzesi

'Gel, gel, ne olursan ol yine gel, ister kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel, bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir, yüz kere tövbeni bozmuş olsan da, yine gel.'

Mevlana Celaleddin-i Rumi

Konya'ya ilk kez gelen biri olarak tabii ki görmek istediğimiz ilk yer, Mevlana Müzesi oluyor. Neyseki otelimiz o kadar güzel bir konumda ki. Mevlana Müzesi ile bahçelerimiz yanyana ve biz bu durumun avantajıyla hemen Mevlana Müzesi'ne gidiyoruz.

Mevlana Müzesi ve Türbesi'nin olduğu alan, Selçuklular devrinde sarayın gülbahçesiymiş. Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat tarafından Mevlana'nın babasına hediye edilen, Mevlana'nın ölümünden sonra oğlu Sultan Veledin izni ile kabrin üzerine Kubbe-i Hadra yani Yeşil Kubbe yaptırılmış.

1926 yılından itibaren müze olarak hizmet vermeye başlamış

Mevlana Müzesi, Selçuklular döneminden itibaren dünya üzerindeki tüm Mevlevi dergahlarının merkezi olmuş. 1926 yılından itibaren müze olarak hizmet vermeye başlamış müzeye, Dervişan kapısından giriliyor. Bir şeyin ana giriş kapısı olmasının yanında, dervişin de girip çıktığı kapı olduğu için, bu kapıya Dervişan kapısı denilmiş.

Dervişan Kapısı'ndan sonra Mevlana Türbesi'nin asıl giriş kapısı, Türbe Kapısı ve bu kapıda farsça 'Buraya her kim ki eksik gelir, tamamlanır 'yazıyor. Müzede ayrıca Tilavet Odası, Kıbabü'l Aktab,Semâhâne, Mescid, Çelebi Dairesi, Matbah-ı Şerif (mutfak), Meydanı Şerif, dilek dileyek su içtiğimiz Şeb-i Arus Havuzu, Şadırvan, Derviş Hücreleri, Çelebiyan Kapısı, Selsebil gibi pek çok alan bulunuyor.

Mistik ve huzur dolu Konya'yı gezerken mutlaka görmeniz gereken yerler

Konya şehir merkezi, üç ilçenin bir araya gelmesinden oluşuyor. Selçuklu, Meram ve Karatay. Mevlana Müzesi ile Alaaddin Tepesi arasında pek çok abide eser var. Bu nedenle Mevlana Müzesi ile başlamanızı tavsiye ettiğim gezinize,  Konya evlerinde ebru, çini gibi el sanatlarının icra edildiği atölyeleri gezerek devam edebilirsiniz. Mevlana Müzesi'nin önündeki Mevlana Meydanı'nın bir kenarında bulunan Selimiye Camii ve onun yanı başında Osmanlı dönemi eseri Yusuf Ağa kütüphanesinin karşısında Aziziye Camii var.

Aziziye Camii'nden karşıya geçtiğimizde, 2000 yıllık geçmişe sahip tarihi çarşı bedesteni görebilirsiniz. Burayı otantik yapısı ve de Kadınlar Pazarı ile birlikte dolaşın. Aziziye Camii'nin diğer tarafında, şehrin dış kale surları üzerinde bulunan kapılardan birisinin yerine yapıldığı için adının oradan geldiği belirtilen Kapucami yer alıyor

Biraz ileride Hazreti Mevlana'nın gönül dostu Şemsi Tebrizi'nin mütevazi türbe ve camii yer alıyor

Mevlana ve Şems

Her ne zaman bu iki gönül dostunun hikayesini dinlesem, okusam biraz hüzünlenirim. Konya'ya geldiğimde ise, bu hikayenin yaşandığı yerleri gezerken, hala bu dostluğun enerjisini hissetmek mümkün.

Aslında hikaye Mevlana'nın bir gün dostlarıyla birlikte şekerci hanın önenden geçerken Şemsi Tebrizi ile karşılaşması ile başlıyor. Genç bir alim olan Mevlana'nın sorduğu sorulara Şems'in verdiği cevaplar sayesinde tanışıyorlar. Bu soruları ve Mevlana ile Şems'i diyaloglarını okumadıysanız, mutlaka araştırın, okuyun derim.

Şems'in ilk kayboluşunda Mevlana oğlunun sayesinde Şemsi buldurur 

İki engin insan arasındaki bu tanışma ile tesis edilen bu dostluk maalesef Mevlana'nın müridlerinin kendilerine yeterli zaman ayıramadığı gerekçesiyle Şems'i kıskanmaları ile oldukça kısa sürer. Şems'in ilk kayboluşunda Mevlana oğlunun sayesinde Şemsi buldurur ve Konya'ya gelmesini sağlar ancak artan kıskançlık Şems'i zor duruma sokar ve bu kez gideceğim ve beni asla bulamayacaksınız demesiyle son bulur.

Şems'in kayboluşu veya kuyuya atılıp öldürülmesiyle son bulan bu kısa birliktelik günümüzde ölümsüz gönül dostluğun göstergelerindendir.

Konya seyahatimde Mevlana Türbesini ziyaret ettikten sonra hemen yakınında Şems in türbesini görmek istedim. Ancak farklı bir yerde olan Şems in türbesini tadilat nedeniyle sadece uzaktan görebildim.

Mevlana caddesi üzerinden Alaaddin'e doğru yürüdüğümüzde sol tarafta günümüze yol seviyesinden biraz aşağıda kalan İplikçi camiiyi gördük alattin tepesine doğru yaklaştığımız da yolun sağa tarafında Merace'l -Bahreyn bulunuyor yani Hz.Mevlana ile Şems in buluştuğu-iki denizin buluştuğu yer.

Alaattin tepesi eski Konya ile yeni Konya arasında adeta doğal bir sınır gibi yer alıyor alaattin camii avlusunda Selçuklu sultanlarının mezarlarının bulunduğu hazinenin yanı sıra Selçuklu sarayına ait kılıçarslan köşkü kalıntıları tepe üzerinde bulunuyor alaattin tepesinin hemen yanında Hazreti Mevlana'nın da ders verdiği Karatay medresesi yer alıyor ziyaret ettik mutlaka ziyaret edin.

Selçuklular zamanında şehrin iç kale suları ile çevrili olan alaattin tepesinin güneyinde 20. yüzyıla kadar Müslümanlar ile birlikte yaşayan rum ve Ermeni topluluklarına ait St.Poul Kilisesi var.

Alaattin tepesinin yakınlarında yine Sırçalı medreseyi gördük ve içeriye girdiğimizde maalesef yıpratılmış olan çiniler bizi bizden aldı o kadar huzur dolu bir mekan ki keşke daha iyi restorasyondan geçirilip değerlendirilebilirse dedik.

Diğer önemli bir yer de arkeoloji müzesi oldu. Arkeoloji müzesi ve yanındaki etnografya müzesinin salonlarında Konya ve çevresine ait özellikle Çatalhöyük gibi yerlerden çıkartılan eserler çok güzel  mutlaka ziyaret edin.

Diğer taraftan Müzesi'nin güney cephesinde yer alan Üçler Mezarlığı tarihi Selçuklu dönemine kadar uzanan eski mezarlıklar..bizim şansımız Konyalı olan ve şans eseri tanıştığımız Musa hocanın bizi gezdirmesiydi. Onun sayesinde mezarlıkların yanı sıra pekçok peygamber mezarlıklarını da ziyaret ettik . Mevlana kültür merkezine giden aslanlı kışla caddesi üzerinde Kurtuluş Savaşı müzesi ve Şehitliği ve de özellikle Panorama Müzesi bölgedeki mutlaka gezilmesi gereken mekanlardan.

Sema Gösterisi

Eğer sizlerde hafta sonu için Konya'ya geldiyseniz mutlaka cumartesi günleri gerçekleştirilen Sema gösterisini izleyin.

Cumartesi akşamı kaldığım otele sadece 15 dakika yürüme mesafesinde olan Konya Kültür Merkezinde gerçekleştirilen Sema gösterisi gerçekten büyüleyici idi.

Sema gösterileri maalesef turistik amaçlı olarak hemen her yerde yapılıyor ancak elbette Konya'da izlemenin etkisi diğer hiçbiriyle kıyaslanamaz. Bence zaman ayırın ve izleyin.

Anadolu Lezzetlerinin özü; Konya Mutfağı

Gastronomiye ve de Türk mutfağı lezzetlerine gönül veren biri olarak Anadolu'nun merkezinde bu kadar uzun süredir pek çok farklı medeniyete merkez olmuş Konya'da Matbah veya mutfak Mevleviliğin en değerli bölümü sayılan Konya'nın lezzetlerini elbette seyahatim öncesinde hayli araştırdım.

2 gün gibi kısa bir süre kalmamıza rağmen tüm seyahatlerimde olduğu gibi Konya'da da bir turist gibi değil bölgede yaşayanların özellikle esnafın tercih ettiği mekanlara gitmeyi seçtim.

Hich Hotel'in kahvaltısını kesinlikle öneriyorum

Konya iç anadolu'nun tahıl ambarı olarak bilinen bir bölge ve bu nedenle poğaça ve simitini kesinlikle deneyin derim çok lezzetliler

Konya'nın Yöresel Yemeklerini belirtmekte fayda var

Tiritçi Mithat: Adı üzerinde tiridiyle ünlü. Şırası ve zerdesi de çok seviliyor.

Konya Mutfağı KBB: Etli Ekmek ve Bıçakarası .Konya'nın en eskilerinden.Büyükşehir Belediyesinin olduğundan lezzetin yanısıra oldukça temiz ve güleryüzlü bir servis var. Fiyatlar ortalama olarak aynı.

Sahra Dürüm : Tüm böle esnafı ve lokal halk buraya geliyor küçücük ve oldukça salaş .Gördüğüm en ince ve en lezzetli etli ekmekler burada fiyatlarda oldukça uygun.

Konya'nın en özel yerinde mükemmel bir konaklama HICH HOTEL

Mevlana der ki ; Bu dünyada herkes birşey olmaya çalışırken sen hiç ol! Menzilin yokluk olsun.İnsanın çömlekten farkı olmamalı nasıl ki çömleği ayakta tutan dışındaki biçim değil içindeki boşluk ise insanı ayakta tutanda benlik değil hiç'lik bilincidir.

Adıyla bulunduğu eşsiz konuma hakettiği anlamı veren Hich Hotel kuşkusuz Konya'nın en iyi oteli.

Otel sektöründe uzun yıllardır yöneticilik yapan, oldukça fazla seyahat eden ve de pek çok otelde konaklayan biri olarak söyleyebilirim ki konum, mutfak , tasarım , hizmet ve misafirperverlik olarak Hich Hotel yönetiminden ekibine bizden tam puan aldı.

200 yıllık Selçuklu mimarisine sahip evin restorasyonu yapılarak hizmet veren otelin detaylarda saklı olan ve farklılık yaratan pek çok özelliği var.

*Konumu; Otelin konumu Mevlana müzesinin hemen yanı.

*Bu nedenle bahçeye dışarıdan gelen ziyaretçiler oldukça fazla çünkü Hz.Mevlana müzesi en iyi buradan görünüyor.Huzur ise kelimelere dökülemeyecek kadar fazla.

*Odaların isimleri de otelin ismi kadar özel .Zaman, Hicret, Nuh gibi isimlere sahip birbirinden farklı 13 odanın tamamının ismi 2 anlamlı yani tersinden okunduğunda farklı bir anlamı var.

Mutfağı da kendisi kadar özel. Konakladığımız süre içinde içtiğimiz türk kahvelerinin yanında özel olarak hazırlanan Reyhan Şerbeti, zengin olduğu kadar taptaze ve lezzetli ürünlerle hazırlanan ve sunumuda göz dolduran kahvaltısı harika

* Otelin dekorasyonu öncelikle çok ince bir zevkin eseri. Kahvaltı salonu olarak kullanılan ve çok amaçlı kullanılan bölüm her detayı ayrı ayrı incelenecek kadar güzel.

Her zaman oldukça içten bir şekilde misafirleriyle birebir ilgilenen Otelin sahiplerinden Serkan bey'in bizimle paylaştığı kahvaltı alınan bölümün çok özel bir çalışma ile uzun bir süreçte ortaya çıkarılmış olması bile otelin başarısının temelindeki titizliğin ve özenin küçücük bir göstergesiydi.

*Girişte dünyanın her yerindeki dini merkezleri gösteren saatler var.Ortada ise tersine dönen bir saat, zamanı farklı anlatıyor. HİÇLİĞİ simgeliyor.

Ve tabiki Otel Sevgili Hande Kuyumcu nun ve Serkan Vanlı'nın mükemmel ev sahiplikleri Gizem hanım, Fatma hanım ve Mehmet beyin titizlikle ve yüzlerinden hiç eksik olmayan içten gülümsemeleri ile işlerini mükemmel yapmalarının sonucu olarak açıldığından bu yana üst üste 6 yıldır en iyiler arasında ilk sıralarda yer alıyor.

Evet , Gönüllerin şehri Konya'yı bir yazıda anlatabilmek mümkün değil.

İyisimi biz kısaca Konya ile ilgili görüşlerimizi de yazıp Mevlana'nın Mesnevi'nın 18. Beyitini bitirdiği gibi yazımızı bitirelim

Konya'da beğendiklerim: Huzur, mistisizm, her yerde akan çeşmelerin bulunması suların lezzetli mi lezzetli ve de içilebilir olması. Geniş kaldırımlar meydanlar şehrin düz yapısı nedeniyle rahat yürünebilmesi.Esnafın güleryüzü yardımseverliği

Konya'da beğenmediklerim : Pahalılık( en az İstanbul kadar pahalı), özellikle Mevlana Türbesi çevresindeki dilenen çocuklar kadınlar, gitgide azalan yeşillik.

Konya için dileğim; Dünya'nın en önemli merkezlerinden biri.Kesinlikle çok daha iyi tanıtılmalı.

'Ham olanlar, pişkin ve olgun olanların halinden anlarlar mı? Mademki anlamazlar, öyleyse sözü kısa kesmek lazım vesselam.'

 


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Merak etme spam mailler gelmeyecek.