HVALA LİJEPO BOSNA İ HERCEGOVINA*

Prof. Dr. Volkan Altıntaş Prof. Dr. Volkan Altıntaş 31/12/2019 23:40

Geçtiğimiz ay Bosna Hersek’ten aldığımız bir davet üzerine dört günlük biz gezi için bu ülkede idik. İngiltere’den Sırbistan’a Almanya’dan Rusya’ya kadar dünyanın önemli basın mensupları ile Bosna Hersek turizmini yerinde incelemek amacıyla ülkeyi bu kısa süre içinde keşfetme şansı yakaladık. Bosna –Hersek’in  turizm gelişimi konusunda fikirlerimizi paylaşma ortamı bulduk.

Avrupa Birliği’nin desteklediği “Techinal Assiatance to Support Tourism Industry in Bosnia & Herzegovina” adlı proje çerçevesinde yer aldığımız bu gezide birbirinden ilginç notlar ve paylaşımlar Türkiye’yi de yakından ilgilendirmekte.  Dört buçuk milyon nüfusu, farklı inançlara yaptığı ev sahipliği ve yakın geçmişte yaşanan acıları ile bilinen bir ülke Bosna- Hersek. Şimdilerde ise acılardan ziyade ülkenin güzellikleri, tarihi, turizmde değer yaratan bölgeleri ve barışa hizmet eden duruşu ile yeni bir dönem başlamış Bosna’da.

Bosna Hersek- Türkiye ilişkilerinin detaylarını hepimiz tarih kitaplarından çok iyi biliyoruz. Osmanlı Döneminden günümüze kadar uzanan bu süreçte iki ülke arasındaki ilişkiler gerek dini gerekse kültürel öğelerin her geçen daha gün yüzüne çıktığı bir dönem. Osmanlı’da dik bakılan bir vadiden şehrin güzelliğini ifade eden “saray ovası” anlamına gelen “Sarajevo” pek çok dilde bu kullanımı ile kalmıştır. Saraybosna Avrupa’nın Kudüsü olarak bilinmektedir. Camileri, Ortodoks, Katolik kiliseleri ve Sinagogları  bu şehirde görmeniz mümkün. Osmanlı’nın Dinar Alpleri ile çevrili bu bölgeyi ele geçirmesinin ardından Türklerin Avrupa’da kurduğu en büyük şehir olarak bilinen Saraybosna’da tarihi iliklerinize kadar hissetmeniz kaçınılmaz. Dünya tarihini değiştirebilecek olayların da başkentliğini yapan Saraybosna, 1. Dünya Savaşı’nın başlamasına neden olan Ferdinand’a yapılan suikastin gerçekleştiği şehir olarak ziyaretçilere bir hatırlatma yapan şehir özelliğini taşımakta.


Saraybosna’ya ulaştığımız ilk günden son günümüze kadar Türkiye’nin konuşulması ve Osmanlı’nın varlığını hissetmek bir yana şehrin içinde “Bascarjiya” adlı çarşıdaki hava, Gazi Hüsrev Bey Cami’den müezzinlerin mikrofonsuz ezan okumaları, meydanda yer alan şadırvan ve Osmanlı evleri ile tarifi olmayan beni farklı duygulara sürüklüyor.

Gezimizin sadece başkent Saraybosna ile sınırlı kalmaması, Bosna- Hersek’e ait turizme dair ne varsa bizlerle paylaşılma niyeti bu işi üstlenen dostlarımızın olaya profesyonel bakışını ortaya koyuyor. Nitekim Sarabosna dışında ilk durağımız “SUTJESKA Milli Parkı”. Bosna Hersek’in iki bölgesinden biri olan “Republika Sırpska” sınırları içinde yer alan bu milli park, Bosna Hersek’in en eski milli parkı. Karadağ sınırında yer alan Maglic en yüksek tepe noktası olarak görülmeye değer. Florası, gölleri ve muhteşem manzarası ile Avrupa’nın en önemli turizm değerleri arasında yer alan milli park, EUROPARC sertifikası alan ender milli parklardan.

Bosna Hersek’te doğal güzellikler yol boyunca dikkatimizi çekiyor. Saray Bosna’dan Trebinje şehrine ulaşana kadar yüksek dağlar, birbirinden renkli ağaçlar ve bizi takip eden dereler ülkenin el değmemiş güzelliklerinin çeşitliliğini gösteriyor.

TREBINJE, Bosna- Hersek’in Adriyatik Denizine en yakın noktası. 10 km. denize mesafede olan bu şehre girdiğinizde hissettiğiniz iyot kokusu Bosna’da turizme farklı bir bakış getirmeye çalışanlara adeta bir doping veriyor. Dubrovnik’e 30 km. mesafedeki Trebinje Bosna Hersek’in en ılık şehirleri arasında yer almakta.

Trebinje’de yer alan Sırp Ortodoks kilisesi, 15.yüzyılda yapılan Tvrdos Manastırı ve şehirdeki 18. yüzyıldan kalma Osman-Paša Resulbegović camisi bu şehrin önemli kültür öğeleri arasında.  Bölgede yer alan VUKOJE adlı ünlü şarap üreticisi ise dünya çapında aldığı ödüller ve elde ettiği başarı ile Bosna- Hersek turizmine önemli katkılar sağlamakta. Bu aile şirketinin gastronomi anlamında da bölge mutfağına dair yaptığı yatırımlar ve işletmeciliği de gezimizin ilginç notları arasında.


Bosna- Hersek’te Mostar yolunda uğradığımız bir nokta ise BLAGAJ kasabası. Bu kasabada en ilgi çeken ve turistlerin sık uğrak yeri olan 1520’de Osmanlı tarafından yaptırılan Tekke. Turizme kazandırılan bu yapı “Buna “nehrinin karstik yapısı ile çok farklı mistik bir havayı da ortaya çıkarıyor. Türk turistlerin en çok ziyaret ettiği bölgelerden olan Blagaj’da da Ortodoks ve Katolik Kilisler ile camileri de bir arada görmek mümkün.

Belki de bizlerin Bosna-Hersek’te en merak ettiği ve basından en çok duyduğumuz bölgelerin başında gelen MOSTAR, büyük turist gruplarının her gün ziyarette bulunduğu önemli bir turizm merkezi olmuş durumda. Hersek bölgesinin en büyük şehri olan Mostar iç savaş yıllarında en fazla zarar gören şehirlerden. Dünya Miras Listesi’nde yer alan Mostar Köprüsü, savaştan sonra Türkiye tarafından da verilen destekle tekrar yapıldı. Şehirde savaş sonrası Hırvatlar ve Müslümanların ayrı bölgelerde yaşadığı Mostar şehri, turizm gelişim programları ile Saraybosna’dan sonra en fazla ön plana çıkan şehir özelliği taşımakta. Mostar şehri içinde yer alan tarihi Osmanlı evinin Türk evi olarak tanıtımı ve orada sergilenen ve korunan yapı, içilen Bosna kahvesi ve kıyafetler ile Osmanlı-Türk izlerini bu şehirde de çok fazla hissetmek mümkün.

Gezimizin Saraybosna dönüş yolunda belki de gezinin en ilginç ayrıntısı olarak hafızalarımızda kalacak olan Tito’nun “KONJİC” şehrinde yaptırdığı ve iç savaş yıllarında ortaya çıkan ve özel izinle girdiğimiz gizli sığınak gerçekten inanılmaz. Nükleer saldırılara karşı yapılan 350 kişinin altı ay boyunca dışarıya çıkmadan yaşayabileceği, kendi elektriğini üreten, su ihtiyacını temin eden bir sığınak olarak 1970’lerde dizayn edilen alanı dışarıdan tanımak imkansız. Normal iki katlı ev girişi şeklinde yapılan sığınağın gizli şifresinin ise İSTAMBUL olması ve bu şifreyi o dönemde sadece 6 kişinin bilmesi de ayrıntılar arasında.

Bosna-Hersek’ten ayrılmadan önce gördüğümüz son bölge ise JAHORİNA idi. Saraybosna dağlarının en büyük ikinci yükseltisi olan Jahorina, 1984 yılında yapılan Kış Olimpiyatlarının merkezi idi. Halen bölgede kurulan tesisler ile kış sporlarının aktif bir şekilde yapıldığını ve modern imkanlar ile kış turizmi meraklılarına hizmet verdiğini görmek Bosna turizmi adına heyecan verici gelişmelerden. 

Bu kısa Bosna-Hersek turu ile aklımdaki Bosna- Hersek ve gerçeklerin örtüşmesi beni bu ülke adına çok umutlandırdı. Acılardan ders alabilmek ve turizmi barış adına kullanmak, dünyada farklı sesleri bir arada tutabilecek tedaviyi turizmle gerçekleştirme hedefi doğru koyulan bir hedeftir. Ülkenin elindeki potansiyel ve yapılmak istenenler konusunda ülke politikacılarının tek ses olabilmesi ve Türkiye gibi dost ülkelerin bu süreçte Bosna-Hersek’in yanında yer alarak tecrübelerini paylaşması her anlamda Bosna’yı ön plana çıkaracaktır.

Son not ise Mary, Aida ve ekipteki tüm dostlara. Bosna- Hersek’in güzelliklerini tüm dünya ile paylaşma fırsatı verdikleri ve turizmle birlikte barışa inandıkları için. Asıl teşekkürüm ise ülkenin kendisine…Kendimi evimde hissettirdiği için… HVALA LİJEPO* (Teşekkürler) Bosna-Hersek!!

Sevgilerle,

 


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Merak etme spam mailler gelmeyecek.