ESKİŞEHİR: Bozkırın Ortasında Bir Vaha

Hatice Arısoy Hatice Arısoy 31/12/2019 23:40

 

Eskişehir’i görüp de hayran olmamak mümkün değil. Çeşitli uygarlıkların (Hititler-Frigler-Lidyalılar-Persler-Romalılar-Bizanslılar-Selçuklular-Osmanlılar) gelip geçtiği topraklar üzerinde kurulmuştur.

  

Yakın tarihimizin, İnönü Savaşları’nın, Sakarya Meydan Muharebesi’nin merkezinde yer alarak tarihe adını altın harflerle yazdırmıştır.

 

“Coğrafyalar ülkelerin kaderini belirler denir. Lakin, yaşanılan topraklarda; akıl, bilimsellik ve ekip çalışmasını uyguluyorsan kalkınma ve refah ardından geliyor. Eskişehir bunu başarmış.

 

Sosyo-ekonomik gelişmişlik bakımından önde gelen illerimizden. Sanayi geçmişi 1894’te Bağdat Demiryolu’nun yapımı ile kurulan Cer Atölyeleri’ne kadar uzanıyor. Yerli ilk otomobil deneyimimiz “Devrim” burada yapılmıştır.

 

Gıda, lokomotif, tuğla, kiremit, çimento, şeker, makine imalatı, uçak bakımı, beyaz eşya… İrili ufaklı imalat atölyeleriyle hızla kalkınan bir kentimiz.

 

Medya ve yazılı basın oldukça faal.

 

Anadolu ve Osmangazi Üniversiteleriyle öğrenci kenti ünvanını ziyadesiyle hak ediyor. Açık Öğretim hizmetini yurt sathında sürdürüyor.

 

Kültür ve sanat etkinlikleri hem çok sayıda, hem de herkesin ulaşabileceği ucuzlukta. Devlet Tiyatroları-Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları-Haller Gençlik Merkezi Sahnesi-Turgut Özakman Tiyatro Salonu-Devlet Opera ve Balesi hizmetlerini sanatseverlere yıl boyunca sunuyor.

 

Her yıl dokuz gün süreli ”Uluslararası Eskişehir Festivali” zengin programlarıyla kent halkına şölen yaşatıyor.

 

Odun Pazarı’nda, Osmanlı’nın son dönemindeki varlıklı aileleri modern yaşam için buradaki evlerini terk edip, kent merkezinde yaşamaya başlamışlar. Evler zamanla yıpranmış. Yerel yönetim ahşap süslemelerini ve mimari dokusunu koruyarak restore ettirmiş. Cumbalı evler, küçük, dar, çıkmaz sokaklar... Eskiye dair her şey var: Külliyeler, camiler, türbeler, sebiller derken geçmişe yolculuğa çıkıyorsun.

 

Kenti kent yapan müzeleridir. Eskişehir Arkeoloji Müzesi-Çağdaş Cam Sanatları Müzesi-Yunus Emre Müzesi-ATATÜRK Kültür Müzesi-Tayyare Müzesi-İnönü Savaşları Karargah Müzesi-Bilim-Sanat ve Kültür Park-Kent Park-Karikatür Müzesi görülmeye değer. Özellikle Çağdaş Cam Sanatları Müzesinden çıkasın gelmiyor. Yurt dışından pek çok sanatçı eserlerini bağışlamış. Gün geçtikçe daha da zenginleşiyor.

 

 Yunus Emre olur da aşk, sevgi olmaz mı kentte? Aşk Parkı, Barlar sokağı, kafeler gezen, eğlenen insanlarla cıvıl cıvıl.

 

Tüm şehir heykellerle donatılmış. Çiçek satıcısı, balıkçı, nalbant, kibele… figür olarak kullanılmış. Hepsi bir şeyler anlatıyor. Baktığınızda yüzünüz tebessümle doluyor.

Yıllarca boz bulanık akan Porsuk Çayı masmavi sularıyla, çevre düzenlemesiyle, gondol gezintisiyle Venedik’e gitmiş kadar zevk veriyor.

 

Kent Park sanki cennetten bir köşe! Plajlarıyla deniz özleminiz gideriliyor. Adadaki yemek keyfine diyecek söz bulamıyorum.

 

 ATATÜRK’ün Eskişehir’e yaptığı gezide, ikram edilen suyun tadı hoşuna gidiyor. Araştırılması talimatını verdiği ”Kalabak Kaynak Suyu” yerel yönetimlerce tüm halka cüz-i fiyatla, damacanalarla dağıtılıyor.

 

Eskişehir’den söz edip de  Lületaşından bahsetmemek olmaz.”Beyaz altın”da dedikleri taş il sınırları içinde çıkarılmakta. Hediyelik eşya sektörüne ekonomik değer katmakta.

 

Ulaşım, demiryollarının kavşak noktasında oluşundan dolayı çok gelişmiş. Eskişehir-Ankara ve Eskişehir- İstanbul seyahatleri hızlı tren seferleriyle yapılıyor. Hava ulaşımı, karayolu ulaşımı fevkalade. Kent içi ulaşımında gürültü ve kargaşaya son verilerek, tramvay ve otobüsle hizmet bütünlüğü sağlanmış. Tek biletle gün içinde tüm şehri gezebiliyorsun.

 

Yöresel yemek çeşitliliği ve lezzeti ile mideler bayram ediyor. Çiğ börek hararetle tavsiye edilir.

 

Ürettikleriyle, güleryüzlü hizmetleriyle turizme açılmış. Akın akın turlarla kenti gezmeye geliyorlar. Kendi kendine yeten, döner sermaye gibi gelir sağlayan, ürünlerini başka illere de satabilen ender kentlerimizden birisi.

 

Büyük Önder ATATÜRK’ün özlediği ; Çağdaş Cumhuriyet kenti Eskişehir.

 

Kentler;o rada yaşayan insanlar kadar yöneticilerinin de omuzlarında yükselir. Sn. Prof. Dr. Yılmaz BÜYÜKERŞEN Hoca’nın, ekibinin çalışmaları, eserleri, kent halkının gururu. Her kente bir Yılmaz Büyükerşen lazım. Emeklerine,hizmetlerine binlerce teşekkür.

 

Doğumunun 100.yılında Bedri Rahmi EYÜBOĞLU’ndan şiir:

 

TÜRKÜLER DOLUSU

 

 Ah bu türküler, köy türküleri / Ne düzeni belli, ne yazanı / Altlarında imza yok ama / İçlerinde yürek var ./ Cennet misali sevişen / Cehennemler gibi dövüşen. / Bir çocuk gibi gülüp / Mağaralar gibi inleyen ./ Nasıl unutur nasıl / Ömründe bir kez olsun / Halk türküsü dinleyen.


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Merak etme spam mailler gelmeyecek.