BELÇİKA'DA 3 TÜRK MADENCİ EŞİ

Adil Çulhaoğlu Adil Çulhaoğlu 31/12/2019 23:40
INFOCAFE düşüncesinin giderek oturmaya başladığını büyük bir memnuniyetle izlemekteyim. Bu düşünceyiYorumları ile yazılarıma değer katan ve bu konuda uygulama aşamasında destek sağlayacak fikirleri ile katkıda bulunan dostlarla daha ileriye taşıyabileceğimize inanıyorum.Turizmde pek çok yazarın görüşlerini açıklamasına fırsat sağlayan internet medyasına sahip olmanın imkanlarınıkullanabilen yazarlardan biri olarak, dünyada bu konuda iz bırakan yayınları ile de izlediğimiz TURİZM AKTUEL’e de teşekkürlerimi iletmek isterim.

Yaratıcı mizahımızın güzel anlatımlarından olan “Orada Yabancı, burada Almancı” serzenişleri ile geçen göçün ellinci yılında, olayın içinde olanlardan biri olarak aktarabileceklerimi derlemeye çalışıyorum. Aşağıdaki kısa izlenim de bunlardan biri. Gastarbeiter  (konuk işçi) gibi bir konumdan yerel yönetimlerde halen söz sahibi olan Bakan seviyesine yükselen vatandaşlarımızın olduğu bir ülkeden başlamak istedim. 

Brüksel hava alanında THY bankosunda check-in kuyruğunda sıramın gelmesini bekliyorum. İşlemin uzadığını önümdeki kişinin can sıkıntısını belirten bir yüz ifadesiyle ‘ ne yapalım dercesine’ geriye dönüp bakmasından anladım. Ben de meraklanmaya başladım. Kuyruktan biraz yana çekilip bankodaki işlemi izlemeye başladım. Yaşlı bir hanımın bir valizden eşyalarını başka bir çantaya aktararak fazla kiloları azaltmaya çalıştığını fark ettim. Yanında oğlu ya da torunu, genç bir bey ona yardım ediyordu. Eşya paketleri arasında kangal sucuk paketi gözüme ilişti.’ Türkiye’den gelme kangal sucuğun tadını daha lezziz bulmuş olmalı ki, Belçika’da tattığı diğer lezzetlerle beraber Türkiye’deki eşi dostuyla paylaşmak istiyor’ diye düşünüyorum. İşlemlerini bitirip mahcup bir şekilde bankonun önünden ayrılırken,  bu yaşlı hanım beni bir hafta sonunda eşimle yaptığımız ziyarette karşılaştığım 3 Türk Madenci eşinin anlattıklarına götürdü.

Bois de Luc’ geldiğimizde yana yana sıralanmış 2 katlı sarıyaboyalı  evlerin birinin önünde durduk... Şefika Teyze bizi içeri buyur ettiğinde, salonda dikkatimi çeken bir kömür sobası evlerin karşısında bir binada gördüğüm  ‘müze’levhasını hatırlattı. Sorduğumda eski maden binasının müze yapıldığını söylediler. Çay demlenene kadar ben müzeyi ziyaret etmek için izin istedim. Mihriban Teyze’yi de dört gözle bekleyen Keklik Anne, Şefika Teyze ve Hatice Teyze’yi baş başa bırakıp evden ayrıldım.

Müzeye girdiğimde görevli bir hanım birkaç kişiye müzehakkında bilgi vermeye başlamak üzereydi Benim de gruba katılmamı istedi. Fotoğraf çekmeye izin vermediklerini söyleyerek Türkçe 2 sayfalık müze rehberi verdi. Müzehakkında Fransızca bilgi vererek gezdirmeye başladı. Ben de Türkçe rehberden izlemeye başladım. 1927’den kapatıldığı 1973 yılına kadar madende Kongolu, İspanyol, Alman, İtalyan Arap, Türk olmak üzere 35 ulusa mensup madenci çalışmış, bitişikteki sitedeki evlerde kalmışlar. Madende kadınlar yer üstündeki işlerde, erkekler ise yeraltında çalışmışlar. Haftalık ücretlerini almak için bekledikleri gişenin önünde banklar konulmuş. Ormanda ağacın fosilleşip kömüre dönüşünü anlatıldığı pano, kömür parçaları, kazmalar, baltalar, çeşitli delgi aletleri, 6-7 kişilik asansör, vagon, el-yüz yıkama lavaboları ve çeşitli fotoğraflar sergileniyor müzede.
 
 
Eve döndüğümde Mihriban Teyze’nin gelemeyeceğini söylediler. Urfalı Sefer, Maraşlı Mehmet, Kayserili Ali, Karamanlı Hasan ve diğerleri 1964 yılında Belçika’ya çalışmak için gelen ilk grupla gelmişler. Madende çalışmaya başlamışlar, madenin karşısındaki bloklarda kendilerine verilen lojmanlarda 4-5 kişi kalmışlar. Giriş katında bir oda ve mutfak, üst katta bir odası olan ve tuvaletleri bahçede olan banyosuz evlerin oluşturduğu her birinde 60 evin yer aldığı 4 blok var. Bir daire orijinal olarak bırakılarak diğerleri restore edilmiş ve Unesco’nun koruması altındaki evler çoğunluğu madenci aileleri olmak tarafından üzere kullanılmaya devam ediyor.
Madenci aileleri arasındaki madenci dayanışması hala sürüyor, başka yere taşınan madenci eşleri kocalarının kurduğu ilişkinin sıcaklığını devam ettirdiklerini fark ediyorum. ‘Çocuklar büyüdü, evlenip ev bark sahibi oldular, torunlarımız var.  Her yıl Türkiye’ye akrabalarımıza gidip geliyoruz.
Burası artık evimiz, eşlerimizin hatıralarıyla dolu’ derken hüzünleniyorlar. ’Madenci Hastalığı’ndan eşlerini kaybetmişler. Onların bıraktığı boşluğu ailede hissettirmemek için çaba harcadıkları yüzlerinden okunuyordu.
Belçika’da vatandaşlığa geçmiş, 200 bin civarında Türk vatandaşımızın yaşıyor. 2 ve 3.nesil turizmcilik, market işletmeciliği, Snack’tan (döner büfesi) Türk mutfağının lezzetlerinin bulunabildiği restoran işletmeciliği, inşaat sektörü gibi işler yanında Belçika’da ticari hayatta da söz sahibi. Resmi ve özel kuruluşlarda çalışanların olduğunu, Bakan düzeyine ulaşıp politik yaşamın çeşitli kademelerinde görev yaptıkları bilgilerini yaptığım sohbetlerden anlıyorum.

Brüksel Başkonsolosumuz Mehmet Poroy’un yerel basında yer alan Türklerin Belçika’ya gelişlerinin 50. Yılı Kutlamaları çerçevesinde 2014 yılında yapılacak etkinliklerin hazırlıklarına şimdiden başladıklarını, bu amaçla. Belçikalı yetkililer, Belediyeler, vatandaşlarımızın kurduğu dernekler ile toplantılar yaptıklarını.’ şeklinde sözlerini düşünüyordum, bankodaki görevlinin ‘ hoş geldiniz’ sesiyle sıranın bana geldiğini fark ettiğimde.
Check-in işlemi bitip pasaport kontrolüne yöneldiğimde, el bagajı ağırlaşan Teyzemin yüzünde, elli yılın izlenimleri,yorgun ama sevdiklerine bir parça daha fazla hediye götürebilmenin mutluluğu okunuyordu. Belki detanışamadığım Mihriban Teyze önümde gidiyordu.
 

Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Merak etme spam mailler gelmeyecek.