BABAM VE İLK SEYAHATİM...

Adil Çulhaoğlu Adil Çulhaoğlu 31/12/2019 23:40
Bu yazımla anılarımızda yer alan ilk seyahatlerimiz hatırlanması ve gezilerimizin anılarımızın birer parçası olarak değerlendirilmesi için bir yol açmayı hedefledim. Bunun, Üzerinde durduğum INFOCAFE anlayışı ile de uyumlu bir gelişme olacağına inanıyorum.

Her geziniz için bir anı defterimizin olması ve bunları dost ortamlarında Gezi anılarını paylaşmasının yıllar sonra bile eskimeyen sohbet konuları arasında yerini korumasını sağlamak bizim elimizde. Eskiden gidilen yerden Kartpostal göndermek bir adetti; şimdilerde dijital makinalarla yapılan kayıtların elektronik ortamlardaki paylaşımlarının, sözlü ve yazılı anlatımlarla çoğalması dileği yazıma başlamak istiyorum.

Ülkemizde köylere okul yaptırma kampanyasının yürütüldüğü yıllarda Adana'nın ilçelerinde Müteahhitlik yapıyordu babam Hacı Çulhaoğlu. Bizler Kadirli'deki evimizde onu nadiren görebiliyorduk. Sık sık Adana'ya, Ceyhan'a, Bahçe'ye gidip geliyordu. Yaz aylarında hangi köyde inşaat yaptırıyorsa oraya giderdik. Köyün ahalisi babama 'mütit bey' derdi. Çocukluğumun ilk yılları inşaat alanlarında, kum yığınları arasında geçti, denilebilir.
Bisikleti vardı, ilk yıllarda. Bisikletin plakasını olduğunu hatırlıyorum.

Bisikletinin selesine binip, çarşıya gidip geldiğimizi, yokuşta inip yürüdüğümüzü, bazen yolu uzatıp gezdiğimizi hatırlıyorum. Köylüler her şehirden geldiğinde onu ziyaret edip, 'havadis' sorarlardı.
Daha sonraki yıllarda, bisiklet motorize olmuş, bir motosiklet almıştı. Yokuşta inip yürümek yoktu artık. Daha hızlı çarşıya gidip gelebiliyorduk, çevre şehirlere motosikletle gidiyordu artık. Ortaokula gittiğim ilk yılda babam Almanya'ya gidince, motosiklet uzun süre evimizin bahçesinde durdu, taa ki Almanya'dan izine ' tosba' volkswagen marka arabayla gelip, gelip satana kadar. Sürmesini bilmeyip imrenerek baktığım motosikletin yerini bu kez 4 tekerlekli  'tosba' volkswagen almıştı.

Almanya'dan yazdığı mektuplara gezdiği şehirlerden kartpostallar ekleyerek gönderiyordu. Almanca öğrenmeye başladıktan sonra alman dostlarına Almanca kartpostallar yazdırıp, kendisi de Türkçe notlar ilave ederek göndermeye başlamıştı. Bu kart postalların birini baba evindeki mektupların arasında gördüm. Bir alman aile ile ortak yazdıkları,1975 tarihini taşıyan kartpostala “Sarayın bahçesindeki cami 197 yıllık” diye not düşmüştü.

İzine geldiği zamanlarda arabayla Hatay-İskenderun'a götürdüğünü, deniz kıyısında çay bahçesinde meşrubat içtiğimizi, yemek yedikten sonra dönüşte, ablamla bir yıl gittiğimiz okulu görmek için Osmaniye’ye uğradığımızı hatırlıyorum.

Üniversite giriş sınavının sadece İstanbul, Ankara ve İzmir'de düzenlendiği yıllarda, İzmir'de sınava girme isteğimi 'İyi olur, değişik yerler görürsün' diyerek beni teşvik etmiş, 20 saatlik yolculuk yapmış,1 hafta kalıp Kuşadası, Çeşme gibi yerleri görebilmiştim onun sayesinde.

Ankara'da üniversiteye başladığım ilk yılda, Almanya'dan dönüp, dokumacılık yapmaya karar vermiş, makinaların siparişi için benim Bursa'ya gitmemi istemiş, Bursa-Uludağ'da teleferiğe ilk kez binmemi ve ilk kez kar ve kayakla tanışmamı sağlamıştı.

Daha sonra üniversitenin akşam programına devam ettiğim için gündüz çalışma isteğime bir arkadaşı kanalıyla Ankara-Çankaya'da bir Seyahat Acentasında iş bulmama destek olmuştu. Seyahat Acentasının yurtiçi turlarına görevli olarak katılarak bir çok yeri görebilme imkanını buldum.
Deniz kenarında kalp krizinden hayata veda eden babamın, benim ülkemin çoğu yerlerini görmüş, seyahat etmeyi seven, tatil tecrübelerini aktaran biri olmasından mutluluk ve haz duyacağından eminim.  


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Tüm güncellemelerden e-posta yoluyla haberdar olun.