Antik dünyanın fal merkezi: Didim Apollon Tapınağı

İnsanların geleceğini bilme merakları nedeniyle, Antik Çin’den antik Mısır’a, M.Ö. 4000 yılından bu yana dünyanın dört bir yanında yüzlerce farklı kehanet merkezi ve fal bakma yöntemi geliştirilmiş.

Adil Çulhaoğlu Adil Çulhaoğlu 11/12/2018 12:33
Antik dünyanın fal merkezi: Didim Apollon Tapınağı

Hitit tanrılarından sora bu iş mitolojide müziğin, sanatların, güneşin, ateşin ve şiirin tanrısı, kehanet yapan, bilici tanrı Apollon’a kalmış. Dünyanın dört bir yanından krallar ve halklara gelecekleri ile ilgili kehanetler bildirirmiş Apollon. Kâhinden haber almadan savaşa bile çıkılmadığı dönemler olmuş.

Dünyanın Kehanet Merkezi

Anadolu’da bilinen en büyük iki kehanet merkezinden biri DİDİM APOLLON (Aydın) tapınağındaki Brankhidler ailesinin yönettiği merkez diğeri ise KLAROS (İzmir) kehanet merkeziydi.

Yapımı 100 yılda bitirilemeyen, Didim Apollon Tapınağı ‘300’ yılı aşkındır kazılıyor. İngiliz Arkeologlarının 1765 başlattığı inceleme ve kazı çalışmalarına Fransızlar 1873’ten 1896’ya kadar devam ettirmiş 1906’tan bu yana da Almanlar tarafından sürdürülüyor...

Yıllar sonra, bir sonbahar gününde Didim’e gittiğimde, Apollon tapınağına adeta bitişik Oracle pansiyonu yerinde gördüm ama Altınkum’a inip kendime kalacak bir yer aradım, akşamın ilerleyen saatinde. Sabah perdeyi açtığımda deniz manzarası görmek istiyordum. Sezon sonu olduğundan otellerin çoğu kapalıydı, Yalı Caddesinde 12 ay açık levhasının ardında Otel Arden’i gördüğümüzde, işte aradığım yer burası olmalı diye düşündüm.

Sabah denizin maviliğini gören kahvaltı masasında, tatilin kahvaltısından ziyade tatilcilerin istilasından kurtulmuş gibi, sakin sakin kıyıya vuran dalgalarıyla deniz, teknelerini, ağlarını onaran balıkçılar, Sonbahar tatilcilerinden sezonun son turlarını yapmayı bekleyen tur tekneleri, ekmek arası balık satan tekneleriyle Altınkum’un sahilini seyrettim.

Sahilde kısa bir yürüyüş sırasında, teknelerde satılan balık ekmek yiyenleri görünce, Apollon tapınağı ziyareti sonunda yeniden dönmeye, öğle yemeği menüsüne balık eklemeye karar veriyorum.

Altınkum’dan Apollon Tapınağına ulaşmak için Didim’i baştan aşağıya kat ettiğim hissine kaplıyorum. Sahil kentlerimizin tipik betonarme binalarla dolu görüntüsü...Birkaç katlı binalar her tarafı kaplamış. Herhangi bir levha olmaması da eksiklikti. Sora sora sonunda, tapınağının sütunlarını görüyorum.

Antik dünyanın kehanet merkezlerinden Anadolu’daki en büyük tapınağın girişindeki bilgilendirme levhalarını okuyorum bir süre. Tapınağın 100 yılda inşasının bitirilemediğini ve İngilizler, Fransızlar, Almanlar tarafından yapılan arkeolojik çalışmaların 300 yılı aşa süresinden tapınağın büyüklüğünü daha iyi anlıyorum.

İyonyalılar zamanında yapımına başlanan tapınak M.Ö. 10 yüzyılda kehanet, geleceği okuyan tanrı Apollon’a adanmış ve zamanında Delos’taki tapınak ile rekabet etmiş. Kerpiçten yapılma ilk tapınak M.Ö 494 ‘de Persli kral Darios tarafından yakılıp yıkılmış, Büyük İskender Persleri yenince, daha büyük bir tapınak yapılmasını ister, ancak Efes’teki Artemis tapınağı bitirildikten sonra, M.Ö. 300’de mimarlar Efesli Painios ve Miletli Daphnes tarafından inşasına başlanır. Romalı kralların her türlü yardımlarına rağmen, bir türlü bitirilememiş, tapınak.

Strabon’a göre büyüklüğü nedeniyle üstü kapatılamamış. Erken Bizans döneminde M.S.5-6 yüzyılda bazilikaya dönüştürülerek, kutsal bir çeşme yapılmış. Arka arkaya geçirdiği yangınlar sonucu yığıntı haline gelen tapınak 1446’da depremde tamamen yıkılmış ve terk edilmiş.15. yüzyılda Samos’tan gelen mevsimlik işçilerin barınağı olan tapınağın keşfedilmesi çalışmalarına İngiliz arkeologlarınca 1858 yılında başlanmış.

Tapınak alanına girince, kötülüklerden koruyan Medusa başı karşıma çıkıyor, tanıdık bir sima olarak, ülkemizin tanıtım afişlerinde yıllarca kullanıldığını hatırlıyorum. Kimisi yıkık, kimisi dikili devasa sütunlar ve kaideler, alanda yıkılmış sütün parçaları ve kaideler arasında buluyorum kendimi. Fotoğraf çekiyorum tapınakta. Merdivenlerin seyirci sırası olarak kullanıldığı çeşitli spor ve müzik yarışmalarının yapıldığı festivaller Helenistik dönemdeki en önemli etkinlikmiş. Sadece Didim’de yapılan meşale koşusu ile güreş ve koşusu gibi spor yarışmaları, flüt, kit hara, trompet çalanlar, aktörler, pantomimciler ve hatiplerin hünerlerini gösterdiği yarışmalar sonucu kazananların heykeli dikilirmiş.

Uzunluğu 120 metre yüksekliği 25 metre olan tapınakta 122 sütün dikilmesi planlanmış ama sadece 72’si dikilebilmiş. Tapınak mimarisinde, ön sıralardaki sütün kaideleri çeşitli kabartmalarla süslenmiş. Köşe sütunlarındaki kabartmalarda, Artemis, Apollon, Zeus, Leton’un ile boğa ve grifonlar ve medusa figürleri kullanılmış.

İyonyalıların başkenti Milet’e 16 km’lik, 5-7 metrelik heykellerle süslü kutsal yolla bağlı olan, Apollon’un Tapınağı milletlilerin kutsal yeridir. Festivaller zamanında Miletliler tapınağa kalabalık halde gelirmiş. Kehanet için gelenler ekonomik durumlarına göre tapınağa bağışlar yaparlar; Krallar tanrının kehanetini öğrenmek için kehanet tapınaklarına altından tahtlar ve büyük hediyeler gönderirlermiş. Efsaneye göre Apollon, Brankhos adındaki çobanı sever ve kehanet sırlarını ona verir. Brankhidler denilen bu çobanın soyundan gelenler tapınağını yönetmişler.

Apollon Tapınağındaki geziyi tamamlayıp, Altınkum sahiline doğru yol alırken tapınaktaki kazıların yanında sütunların restorasyonun yapılmasının daha da gerekli olduğunu düşünmeden edemedim.

Didimliler gibi biz de balık ekmek kuyruğuna giriyoruz. Sahilde yürüyüş yapanların uğrak yeri olduğu içindeki kalabalıktan anlaşılan belediyenin işlettiğini öğrendiğim kafeteryadaki çayın lezzetini tadıyoruz, kahve falının sırlarını bir başka güne bırakıp, yola çıkmadan önce.

  

 


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Merak etme spam mailler gelmeyecek.