Turizmcilerin beynine kazıması gereken 3 kelime

İnsanın doğaya bıraktığı karbon ayak izi bir bütün olarak turizmin geleceğini tehdit etmeye başladı. Bu aşamada durum çok ciddi görünüyor.

Adil Gürkan Adil Gürkan 26/01/2020 19:25
Turizmcilerin beynine kazıması gereken 3 kelime

Benim hayatım turizm ile bir anlam kazandı.

İlk tanıştığım andan itibaren, bu sektörün benim ruhuma ve bedenime en uygun meslek olacağını hissettim. Evime ekmeğimi turizmden kazandığım para ile götürdüm.

Bu noktada, bu sektörden ekmek kazanmamıza vesile olan bütün turizm yatırımcılarına minnetimizi ifade etmek gerekir.

Tam da bu nedenle, yoğun gündemlerine odaklandıkları için, zaman ayırmakta zorlanabilecekleri konularda araştırma yapmayı bir görev biliyorum.

Ben turizmin dostuyum, doğruları söylüyorum

Bu yazı, muhtemelen, şimdiye kadar yazmış olduğum konuların içinde en önemlisidir.

Sektörün geleceğine dair yaşamsal öngörüler ve öneriler paylaşacağım.

Şu üç sözcüğü ezberlemenizde yarar var.

Karbon. Ayak. İz

Bu üç kelime, bu günlerde etkisini şiddetli bir düzeyde hissettirmekte olan iklim felaketlerinin tetikleyicisidir. Üçü bir araya geldiğinde, insanlığın geleceğini tehdit eden bir iklim celladına dönüşmektedir.

İnsanlığın geleceği beni de ilgilendiriyor elbette, ama öncelikle devletlerin, STK’ların, bilim insanlarının, egemen güçlerin görev alanına giriyor.

Ben turizm sektörü ve geleceği ile ilgiliyim.

Ve insanın doğaya bıraktığı karbon ayak izi bir bütün olarak turizmin geleceğini tehdit etmeye başladı. Bu aşamada durum çok ciddi görünüyor.

Mesele uçuşlar ile sınırlı değil

Bir bütün olarak, tatilin doğaya verdiği zararı masaya yatırmak ve tatilcilere, doğru kararlar vermeleri için yardımcı olmak durumundayız.

Hava trafiğinin çevreye olan etkileri, son birkaç yılda çok geniş bir kitlenin dikkat alanına girdi. Özellikle Kuzey Avrupa’da patlayan Uçuş Ayıbı fenomeni bütün Dünyanın ilgisini çekti.

Meseleye sadece uçuşların karbon salınımı açısından bakmak yetersiz olur. Şimdilerde, bir bütün olarak tatil paketi sorgulanıyor.

İngiltere merkezli Responsible Travel isimli kuruluş, tatil paketi içindeki konaklama ve yiyecek hazırlık süreçlerinin de karbon salınımında ağırlıklı bir rolü olduğunu öne sürüyor.

Kuruluşun yaptığı çalışma sadece dört farklı tatil örneğini kapsıyor. Bu nedenle, eldeki verileri bütün bir sektöre maletmek doğru olmayabilir. Ama bu kadarcık bir bilgi bile, tatilcileri yakın zamanda seyahatlerinin etkileri hakkında düşünmeye yönlendirebilir.

Sektör bu konuda insiyatif almalı ve tatilcileri turizmin çevreye etkileri ile ilgili olarak bilgilendirmelidir. Daha da ötesi, sektör turizmin özellikle iklim bozulmasına olan etkisi açısından sorgulanmalı ve daha çevre dostu turlar için inovatif çalışmalar yapılmalıdır.

Birçok havayolu ve arama sitesi Skyscanner bir uçuşun karbon etkisi ile ilgili bilgileri veriyor.  Ama Responsible Travel tarafından yapılan araştırma bir tatilin bütün parçalarının doğaya olan etkilerini de içeriyor.

Seyahatlerin karbon ayak izi

Raporu hazırlayan ekibin başındaki Lund Üniversitesi Profesörü Stefan Gössling ve Queensland Üniversitesinden Dr Ya-Yen Sun dört değişik tatil modelini incelediler. Her bir modelin yiyecek hazırlığı, konaklama ve iki farklı seyahat yönteminin karbon emisyon oranlarını ölçümlediler.

“Aslında araştırma metodunu çok daha fazla sayıda tatil paketine uygulamak ve buradan hareketle bir benchmark veri bankası oluşturmak mümkün. Böylece her tatil modelinin karbon etiketini gösteren bir tercih tablosu ortaya çıkabilir.”

Birçok örnekte, ulaşım faktörü, özellikle uçuş içeriyorsa, en yüksek karbon ayak izini bırakıyor. Ama ilginçtir, tatilin süresi uzadıkça yiyecek ve konaklama faktörünün doğaya bıraktığı karbon ayak izi büyüyor.

Konaklama ve yiyeceklerin çevreye olan etkisi?

Uzmanlar daha az sayıda, ama daha uzun süreli tatillerin uçuştan kaynaklanan karbon emisyonunu azaltacağını vurguluyor. Ama bir başka açıdan bakıldığında da, bu kez yiyecek ve konaklamanın payı artıyor. Responsible Travel tatilcilere, farklı bir tatil modeli ve bu modelde uçak kullanmadan destinasyona ulaşmanın yollarını da gösteriyor.

Oteller çevreci, bitki temelli menüler hazırlayarak ve sebze ve meyveleri mevsimine göre tedarik ederek karbon etkilerini azaltabilirler. Buna paralel olarak mutlaka yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmeleri gerekir.

“Daha az uçmamız gerektiğini biliyoruz. Ama uçağın tek baskın karbon emisyon kaynağı olmadığını da bilmemiz gerekir. Şundan emin olabilirsiniz, tatilde yedikleriniz de çok baskın bir CO2 emisyon kaynağıdır. Açık söylemek gerekirse, 2050’de sıfır karbon emisyonu hedefini yakalamak için hem daha az uçmalı, hem de yemek alışkanlıklarımızı değiştirmeliyiz.  Bu sadece bir pilot çalışma olmakla beraber, konu üzerinde beyin fırtınaları yapmak için de bir tetikleyici görevi görüyor.”

Galiba işin ciddiyetini hala kavramadık

Bir bütün olarak bakıldığında, seyahat endüstrisi iklim krizinin aciliyetini kavramakta biraz yavaş davrandı. Havayolları gelecek on yıllarda, iklim krizinin tetikleyici faktörü olarak damgalanmamak için karbon dengelemesi çalışmaları yapıyorlar.

Aslına bakılırsa, oteller çevreye olan olumsuz etkilerini azaltmak için çok fazla bir çalışma yapmadılar. Örneğin tek kullanımlık plastiklerin tüketimini dahi gündemlerinde değil.

2015 yılında yaklaşık 200 ülke Paris Anlaşması'nı imzaladılar. Temel amaç küresel ısınmanın 2 santigrat derece düşürülmesi olarak belirlenmişti. 2019 Kasım ayında Trump yönetimi ABD’yi anlaşmadan çekti.

ABD anlaşmadan çekilse de, bu gün birçok ülke, gelecek yıllarda çevreye bıraktıkları karbon ayak izini azaltmak için çalışıyorlar. Bu çalışmaların başında da uçuşlara getirilecek olan yüksek vergiler geliyor.

Bununla birlikte birçok seyahat şirketi de çevreye olan olumsuz etkilerini görmezden gelmeyi tercih ediyorlar.

Seyahat trafiği yükselişte

Avrupa ve Kuzey Amerika zenginleri çılgınca seyahat etmeyi sürdürüyorlar.

Çin ve Hindistan gibi ülkelerde ise zenginleşen orta sınıf seyahat dünyasına hızlı ve aç bir giriş yapıyor.  Bu yoğun seyahat akımı bir süre daha tolere edilebilir. Ama gelecekte, iklim daha da acil bir gündem maddesi olduğunda ne olacak?

Turizm böyle bir tehlikeden uzak kalmayı başarabilecek mi? Turizmin acı bir iklim krizinden zarar görmeyecek mi?

Bu ana kadar yazdıklarımızı özetleyelim. Uzak olmayan bir gelecekteki riski açık edelim.

Bakın bayanlar baylar,

Her yıl daha çok sayıda çevre felaketi gökten zembille inmedi.  Bu felaketleri tetikleyen şartlar da bir anda ortaya çıkmadı.

Bu şartları, Dünyayı paylaştığımız hayvanlar, bitkiler yaratmadı

Henüz geç olmamakla birlikte,  korkarım tehlikeli sonuçtan önceki son çıkıştayız.

Önce, kafamızdaki, özgürlük, çevrecilik, eşitlik, sevgi gibi kavramları hapsettiğimiz taşlaşmış hücrenin kapılarını açalım. Bu güzel değerleri serbest bırakalım.

Sonra, turizmin sürdürülebilirliği adına yapılabilecek her detayı belirleyelim.

Orta ve uzun vadeli bir kurtuluş planı yapalım.

Adımları ayrıca yazacağım.


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Merak etme spam mailler gelmeyecek.