2010 nasıl geçti? Krizin izini tam anlamıyla silebildik mi?
2007 yılında kriz gelmeye başladığını hissettiğimiz de 2008 de bir şey yok diyorduk. Turizm sektöründe 2008 yılının Kasım ve Aralık ayından itibaren kriz geldi. 2009 Ocak - Şubat gerçekten zor geçti. Aslına baktığınız zaman genel doluluk oranlarında bu hissetmedik. Ama fiyatlarda ciddi düşüşler yaşandı. Her otel kendini sorgulamaya başladı, o dönemde fiyat politikası indiği için ilk başta destinasyon ve ülke olarak rakiplerimiz değişti. Bir anda Mısır’a kaydı bir anda Budapeşte’ye Prag’a kaydı rekabetimiz. Bundan dolayı 2009 yılının ilk 6 ayı zorluydu. Bundan sonrası için strateji oturtmak ta zor oluyordu.  4-5 aydan sonra bu seferde izlediğimiz fiyat politikasıyla doluluk oranımız yukarı çıkmaya başladı, doluluklarla biz bunu giderdik.

2010 da ki büyüme hedefleri size yansıdı mı?
Yansıdı. 2010 da ilk iki aya girdiğimizde dedik ki bu devam edecek mi gerçekten eski fiyatlarımıza dönebilecek miyiz? Kafamızda hep soru işaretleri vardı. Ama üçüncü aya girdiğimizde bu soru işaretlerinin artık kalmayacağının anlaşıldı. 2009 yılında hiçbir şirket kimseye motive amaçlı bir yere götürmek istemedi. Bu etkinlikler çok güzel bir yükselişle gelmeye başladılar.


The Madison Hotel Genel Müdürü Ali İmdat Uçar, "Herkes İstanbul’u ismen biliyor ama ne olduğu hala çok bilinmeyen bir şehir..."

Kriz döneminde avantaj resortlardan şehir otellerine mi geçti?
Eskiden de böyleydi. Aslında şehir otelciliğinin avantajları ve dezavantajları var. Şehir otelciliği tabi ki satıyor ama destinasyon da satıyor. Şehir otelciliği yapmayan yerlerde esas otel satıyorlar, destinasyon geri planda kalıyor. Turizm sektörü yaklaşık 37 sektörü bir arada götüren bir sektör. Şehir otelciliği böyle değil şehir otelciliğini biz hala diğer sektörlere sahibiz dolayısıyla destinasyonu sağlamak zorundayız.Yurtdışında bir acente geldiği zaman biz İstanbul diyoruz. Herkes İstanbul’u ismen biliyor ama ne olduğu hala çok bilinmeyen bir şehir birinci çok etnik yapıya sahip keşfedilmemiş bir yer dolayısıyla onu tanıtıp keşfedip ondan sonra oteli çıkarmak lazım bu da şehir otelciliğinin faydası tabi ki.

Talimhane otelleri 2010 yılını nasıl geçirdi?
2010 gayet iyi geçirdi diyebilirim. Gerçekten Mart ayının ortasından itibaren düşüncelerimiz rakamlara yansıdı. Hep bilinir Temmuz-Ağustos iyidir hoştur. Ramazanın da etkisi var tam yazın ortasına vuruyor olması işlerde ki iş akışı toplantılar yapılan organizasyonların önüne ve arkasına sarkmasına sebep oldu dolayısıyla hiçbir şirketin bir şey yapmadığı tarihlerde bize talep geldi. Yurtdışı büyük bir talep geldi yurtdışı hala ramazan ayında her yeri açık bulur muyum acaba gittiğim yererde bir problem olur mu bu sorgu sualden sebep ramazan ayı öncesinden hem yurtiçi hem yurtdışından ciddi bir iş akışı oldu. Haziran-Temmuz aylarını ciddi doluluklarla kapattık.

Bu rekabette siz 2011 için hangi hedefler hangi çözümler koydunuz?
Önümüzdeki yıl 2-3  uluslararası kongre var. Onlar kesinlikle büyük ses getirecek. Bir tanesinin katılımcı sayısı değişmezse; 8 bin civarı katılımcısıyla en büyük kongrelerden biri olacak. Hemen hemen Nisan’dan itibaren, Ağustos’a kadar çeşitli aralıklarla belki ramazanda bir boşluk olacak ama onun haricinde yoğunluk olacaktır.

Otelinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
Biz 63 personelle burada şehrin merkezinde, en iyi servisi vererek öne çıkmayı amaçladık. Benim için oteldeki ilk üç öncelik; bir gıda iki temizlik üç hizmet dört kahvaltı. Hizmet kalitesi en önemlisidir. Eğer bir misafir gelip de memnun kalıp giderse özellikle yurtdışı misafirleri özellikle internetten evet ben bu oteli iyi biliyorum.
Taksimde tatil amaçlı geldiğimde bir daha Talimhane’deki The Madison’da kalacağım derse bu bir başarıdır. İş amaçlı geliyorsa destinasyonu belliyse sık sık gelir ama tatil amaçlı seyahatlerde fark yaratmak biraz zordur. Bunu başarabiliyorsanız hizmet kalitesinde bir farklılık yaratmışsınızdır. Bunu destekleyecek eğitim, dil bilgisi, biraz daha profesyonelliğe kayacak ek bilgiler ve yönetsel tecrübedir.