Ergen Turizmci Sendromu

Özellikle şehir otelciliğinde bir kısım yönetici/işletme sahibinde kaç oda sattık takıntısı var. Yani kaça sattığının hiçbir önemi yok. Mühim olan, kaç tane sattığın. Başarıyı nitelik değil, skor belirliyor. İşte ben buna, “Ergen Turizmci Sendromu” diyorum.

Murat Toktaş Murat Toktaş 31/12/2019 23:40
Ergen Turizmci Sendromu

Murat TOKTAŞ-KATİD Yönetim Kurulu Başkanı

Gençlik dönemlerimizde çoğumuz, akla ziyan girişimlerde bulunmuşuzdur. Örneğin, ehliyeti ilk aldığımızda motorla ya da arabayla en kısa sürede kaç km yaptığımızdan tutun da, kaç şişe alkol tükettiğimize kadar birçok şey, -ergenliğin de etkisiyle- hoşumuza gitmiş ve bu sayısal değerlerle övünmüşüzdür. Daha sonra, çılgınlıkla tarif edilecek işleri hayatımızı hiçe sayarak yaptığımızı hayretler içinde hatırladık. Tabii hayatta kalabildiysek !!

Bu tespitten sonra turizm camiasındaki ergen davranışlarına bir bakalım...

Özellikle şehir otelciliğinde bir kısım yönetici/işletme sahibinde kaç oda sattık takıntısı var. Yani kaça sattığının hiçbir önemi yok. Mühim olan, kaç tane sattığın. Bu takıntı, sadece takıntı sahibine zarar verse,  gam yemeyeceğim. “Sen yaptın sen çek diyeceğim” ama, iş onunla ve oteliyle sınırlı kalmıyor. Misafirlerimizin de desteği ile fiyatlar, bir virüs gibi çok kısa zamanda bütün bölgeye yayılıyor.

Başlıyor fiyat kıyaslamaları. Yabancı otel markaları hızla franchising vermeye başladığından beri, aynı durum bu markaların bazı otellerinde de var. Bunu da görünce, durumun düzeleceğine olan inancımı  iyice yitirdim.

Benim bizzat şahit olduğum ya da ilk ağızdan hayretle dinlediğim birçok vaka var. Bazen yatırımcı öyle istediği için, bazen danışmanın yönlendirmesinden, bezen de genel müdür tarafından,  satılan oda sayısının her şeyden önemli olduğu fikri işletme anlayışını belirliyor. Sonra da kaça sattığın değil, kaç tane oda sattığın öne çıkıyor. Başarıyı nitelik değil, skor belirliyor.

Yaşanmış ergen turizmci sendromu örnekleri…

Bir keresinde, yabancı bir markanın franchising otelinde açılışı yapan müdürün ayrılmasından sonra yerine atanan arkadaşım, yatırımcıya ve danışmana ilk üç ayı ile geçen senenin üç ayını kıyaslayan sunum yapıyor.

Durumun özeti şu: Geçen seneye göre daha az oda satarak (rekabet artmış yeni oteller açılmış) daha fazla ciro yapılmış ve oda fiyatı yaklaşık % 25 arttırılmış. Bu, şu demek:  Otelin oda piyasa değeri yükselmiş, çıta yukarı doğru çekilmiş, maliyetler düşmüş, karlılık artmış. Sunum sonrası genel müdür keyifle arkasına yaslandığında, yatırımcının suratından bu sunumdan pek de memnun olmadığını anlıyor.

Yatırımcı sözü almış ve arkadaşımızın yetersiz olduğundan, hedeflere ulaşamadığından, geçen senenin gerisinde kaldığından bahsetmiş. Şaşırıp kalan arkadaşım bu sefer danışmana dönmüş.  Danışman da “Fazla kurcalama kal böyle” dercesine bakınca, durumu anlamış. İşte ben buna,  “Ergen Turizmci Sendromu” diyorum.  

Arkadaşıma, “Ne yapmaya karar verdin” diye sorduğumda, acı acı gülümseyerek; “Fiyatlar aşağıya, odalar satışları yukarıya” dedi.

Gelelim bazı yerel marka yatırımcımıza…

Yatırımcının resepsiyona ya da müdüre sorduğu tek soru “kaç oda var?” olunca, aldığı cevaba göre de yüzünün şekli değişmeye başlıyor.  Bu yatırımları yapan iş adamları ilk kez ticarete atılmıyorlar. Gayet tecrübeli iş adamları kendileri. Ama  nedense, sonsuz bir ürün varmışçasına “Kaça satarsan sat, ama çok sat” algısı mevcut.

Büyük bir ihtimalle etrafında, ne kadar çok oda sattığı ile övünüyordur. Alın size bir tane daha Ergen Turizmci davranışı. Bir güzel zarar ettikten ve etrafımıza da zarar verdikten sonra,  bunun hamallık olduğunu anlayacağız ama, iş işten geçecek.  

Bu durum bazı meslektaşlarımızın da kolayına geliyor. Hiç ses çıkartmadan, düzene uygun hareket ediyorlar. Hem şirketlerine, hem de sektöre zarar verdiklerini  bildikleri halde, günü kurtarmayı tercih ediyorlar.

Bazı arkadaşlarımız durumu öyle abartmış ki, inanılır gibi değil. Otel boş ise, iki kişilik oda geldiğinde aynı fiyata 2 oda veriyor, fiyatı yarı yarıya giriyor, böylece sattığı oda sayısını fazla gösteriyorlar. Yönetim de bundan mutlu oluyor. Şaka gibi.  

Bu sendrom bizi bize kırdırıyor

Yatırımcı da, danışman da, müdür de anlamalı ki; otelcilik basit bir iş değildir. Bu iş öyle kolaya kaçarak, skor hesabı yaparak yürütülmez. Başarı da, sattığın oda sayısıyla ölçülmez.  Biraz direnç, biraz da çalışma ile tesislerimizi hak ettiği fiyattan satmalı; şirketimize, sektörümüze, diğer otellerdeki meslektaşlarımıza ve yatırımcılara haksızlık etmemeliyiz.

Bu oteller,  milyon dolarlık yatırımlar. Öyle kolay kurulmuyorlar. Bu tesisler varlığını sürdürmeli ve  insanlar da buralardan ekmek yemeye devam edebilmeli. Tabii  yukarıda bahsettiğim örnekler, sektörün tümünü kapsamıyor. Turizm sektöründeki bütün işletmeler, bu sağlıksız işletme anlayışıyla yönetilmiyor.

Biz her sabah sayılı aldığımız odaların mümkünse tamamını, akşam oluncaya kadar piyasa fiyatından satmaya çalışan işletmeleriz. Bunu, gelir yönetimini bilerek yapmalıyız. İşler, “Kaç odan vardı, ne kadarını sattın” anlayışıyla yürümüyor, yürümemeli de.

İlk kez dile getirdiğim ve camiamızda da çok kullanılacağını tahmin ettiğim bu ‘Ergen Turizmci Sendromu’ndan bir an evvel kurtulmayı diliyorum. Yoksa hayatta kalmakta zorlanacağız.

 

 

 

 

 


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Merak etme spam mailler gelmeyecek.